Fehmi Koru

Fehmi Koru

Kötülük pâyidar olmaz

Kötülük pâyidar olmaz

‘Son pişmanlık fayda etmiyor’ gerçekten... Yaptığı kötülük kimsenin yanına kâr kalmıyor... Kötülük yapan, kötü bir biçimde gidiyor...



‘Kötülüğün anatomisi’nin özeti bu...



İyi bir sinema izleyicisi olarak beni en fazla çeteler arası çatışmalarda insanların sergiledikleri tavra dair sahneler düşündürür. Çete üyeleri liderlerine körü körüne itaat eder, akılları basmasa bile dediklerini harfiyen yerine getirir, bunlar tamam; ama lider için ölmek? Hemen her filmde, çeteler arası çatışmalarda veya güvenlik güçlerinin baskınına uğradıklarında, çete mensuplarının sonuna kadar vuruştukları ve öldükleri görülür.



Gerçek hayatta durum filmlerden hayli farklıdır. Kötülük eylemlerinde ortak hareket edenler, çoğu kez, işi sonuna kadar birlikte götürmezler. Özellikle sivillerde sadakatin bir sınırı vardır; sınır da, insanın kendi hayatının veya özgürlüğünün tehdit altına düşmesidir. Öyle bir durumda, canının kıymetini bilenler, kötülükte ortaklık ettikleri diğerlerine karşı varolan koruyucu kanatlarını indiriverirler...



Aynı kabı sulayan kişilerin, ortak ürünleri olan kap içindekilerini, öteki fâillerin üzerine boca ettikleri bile görülür.



Elele tutuşup son adımı birlikte atarak intihar eden pek az kötülük ortağı vardır. Genellikle samur kürk bile olsa kimse kabahati üstlenmek istemez. Kötülük pek belirginse, hesabı mutlaka verilecekse, “Ben yapmadım, o yaptı” oyunu devreye sokulur... Ya da, taktik icabı daha küçük kabahat üstlenilir, büyük kötülükler ise hep başkalarının üzerine yıkılır.



Ne kadar kötü olursa olsun, kendi canları söz konusu olduğunda bütün insanlar tedbirlidir. Kötülükte ortaklık edenlerin en büyük tedbiri ise, birbirlerinin eylem dosyalarını tutmaları, yanlışlarının ve günahlarının belgelerini biriktirmeleridir; bir gün lâzım olabileceği beklentisiyle...

Ortaklardan patron olan ödediği haraçların belgelerini dosyalar; çalışan ise patronunun gözlerden saklamaya çalıştığı ne kadar yanlışlık varsa, zamanı geldiğinde açıklamak üzere, kutularda biriktirir...



Askerde ‘şehitlik’ ve ‘gazilik’ mertebesini kazanmak, vatana hizmet gibi dürtülerle başkalarına zarar verilebilir, ama sivil hayatta insanları kötülükte ortaklığa sevk etmek için ne yapabilirsiniz? Çeteler çaresini ‘omerta’ (her şeye rağmen ‘suskun’ kalmayı gerektiren onur yasası) uygulamasında bulmuştur; öten ve itirafçılık yapan onurunu kaybeder...



Çete değilseniz, asker değilseniz, onur da önemli değilse, birlikte kötülük yaptığınız kişilerden sonuna kadar emin olamazsınız. Bir yandan hep tetikte duracak, hep yekdiğerinizi kollayacak, sürekli elinizdeki güçlü kozları hatırlatacaksınız, bir yandan da kozlarınızın hâlâ etkili olmasına dua edeceksiniz. Her koz her dönemde kullanılamaz çünkü. Elinizdeki koz kötülükleri birlikte yaptığınız kişiyi aleyhinize dönmekten caydıracak güçte olmak zorunda; kellesini kaybedeceğini anlayan daha küçük kayıpları göze alabilir.



İşte böyle bir ortamda ‘her koyun kendi bacağından asılır’ kuralı yürürlüğe girer. Sürü her zaman sürü halinde hareket etmemeye, kötülük ortakları birbirlerinden ayrı düşmeye ve ‘gemisini kurtaran kaptan’ davranış tarzı öne çıkmaya başlar. Dökülür, çözülür ve darmadağın olur sürü.



Pardon, kötülükte ortak olanlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi