Şefik Dursun

Şefik Dursun

Hocalı ve Doğu Türkistan’daki soykırımlar

Hocalı ve Doğu Türkistan’daki soykırımlar

Şubat ayı 28 Şubat Post-modern darbesiyle birlikte, 20 yıl önce Hocalı’da Ermenistan’ın Rus Ordusu’nun desteği ile gerçekleştirdiği soykırımın yıl dönümünü içinde barındırıyor. Bir milyon Azeri yurtlarından göç etmek zorunda kaldı, binlerce Azeri şehit edildi. Bir Ermeni doktor bu sırada bir çok genç, çocuk Azeri’nin derilerini yüzerek kan kaybından ne kadar zamanda öleceğini test etmiş. Bunu da kitabında anlatmış. Buna artık sadece söz mü söylenir?

Birkaç gün önce Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat kentin “Ermeni işgalinden” kurtuluşunun 94. yılı adına düzenlenen törende; “Dininin, namusunun, kininin davacısı bir gençlik istiyoruz” demiş. Bu sözler “düşmanlık aşılıyor, Ermenileri hedef gösteriyor” diye bir Ermeni Vakfı’nın temsilcisi tarafından eleştirildi. Bir televizyon kanalında da o akşam haber sunucusu “olmadı başkan” diye haberi eleştirel şekilde verdi. Bu zihniyeti anlamak mümkün değil. Oysa başkan konuşmasında gerçekleri dile getirdi... Zulme karşı durmamak, zalimlerin yanında durmaktır.

Evet 94 yıl önce işgalci Rus güçleri ile işbirliği yaparak bu milletin evlatlarını katleden Ermeni çetelerini de, Hocalı’da Rus güçlerinin yardımıyla Azerileri katledenleri de unutmayacağız. Yurt dışındaki Türk diplomatlarını şehit eden Ermeni ASALA örgütünü de unutmayacağız. Doğrusu milletimizin düşmanlarını unutmayacağız, dostlarını da bağrımıza basacağız. Bu tavrımız Rab’bimin yarattığı herhangi bir ırka karşı değil sadece zulme karşıdır.

Katliamın 20. yılında Taksim’de büyük bir mitingle toplum duygu ve düşüncelerini ifade etmek fırsatını buldu. Türkiye’nin Azerbaycan’da Ermeni katliamına karşı gösterdiği hassasiyet önemlidir. Nitekim Türkiye’nin çabalarının Sarkozy’nin “Sözde Ermeni soykırımını inkar etmeyi yasaklayan” kanununun Fransız Anayasa’sına aykırı bulunduğu için iptali üzerinde etkili olduğu kanaatindeyim.

Doğu Türkistan’da Komünist Çin zulmü

Şubat ayı içinde Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkan Yardımcısı Türkiye’ye resmi ziyarette bulundu. Ankara’da kaldığı otele yakın bir yerde, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği üyelerinden oluşan bir grup tarafından protesto edildi. Derneğin Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Çin işgalindeki Doğu Türkistan bölgesinde temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini, Müslümanların din ve vicdan hürriyetinin engellendiğini, bölgedeki yeraltı zenginliklerinin Çin tarafından sömürüldüğünü ifade ederek tüm dünyayı uyarmaya çalıştı...

“Doğu Türkistan”, 68 kuşağındaki milletini seven, onun değerlerine bağlı insanların davasıydı. Bu davanın gerçek sahibi ise İsa Yusuf Alptekin’di. Alptekin, Doğu Türkistan Hükümeti’nin Genel Sekreterliğini yapmakta iken, Mao’nun 1949 yılında Çin’de komünist devrimle yönetimi ele geçirmesi sonrası Doğu Türkistan’ı işgali üzerine ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. 1954 yılında Türkiye’ye gelmiş ve Türk vatandaşlığına geçmiştir. Doğu Türkistan davasını tüm dünyaya duyurmak suretiyle özgürlüğünü kazanması için çaba gösteren bu mücahid, 1995 yılında hayata gözlerini yumdu... Gökbayrak’a sarılı tabutuna omuz vermek bana da nasip olmuştu. Allah(cc) rahmet etsin. Onu tanımış olmaktan ve onunla birlikte bu davanın ifadesinde karınca kararınca katkımın olmasından dolayı mutluyum. O günlerde Türk-İslâm Dünyası’nın sıkıntılarını ifade eden “Kıbrıs, Kudüs, Türkistan; Kan, Kan, Kan” sloganı sanki dertlerimizi en güzel şekilde ifade eden sloganımızdı. Bu gün de aynı problemler maalesef çözülebilmiş değil, devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 29 Haziran 2009 tarihinde gerçekleştirdiği Çin gezisinde, D.Türkistan başkenti Urumçi’yi de ziyaret etti. Ziyaretten bir iki gün sonra görülen Haziran olaylarında bir çok Uygur’un feci şekilde hayatını kaybettiği; Çin ordusunun sivil giyimli elemanlarınca hunharca katledildikleri bildirilmiştir. D.Türkistan’dan çok uzak Çin’in bir bölgesine çalıştırılmak üzere zorla götürülen Türk işçilere, yerel Çin’li işçilerin saldırması ile başlayan çatışmalar sonucu katliamlar yaşandı. Bu saldırılar Urumçi ve Kaşkar’da kınanmak istenince, gösteriler soykırımına varan cinayetlerle bastırılmıştır. Komünist Çin yönetimi 2003 yılından itibaren sözde “İşgücü fazlasını başka memleketlere çalışmaya yönlendirmek” maskesi altında yaklaşık 500.000 Uygur kız ve erkeklerini Çin’in içeri bölgelerine gönderip asimile politikası uygulamaktadır.

Çin, Doğu Türkistan’daki olaylarda hep Türkiye’yi suçlamıştır: Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinden sonra da bu tür olayların tahrik edilmesi, Çin siyasetinin baskı oluşturmak için uyguladığı bir oyundur. Nitekim Türkiye iyi ilişkiler kurmayı düşünse de Kıbrıs davamızda ve PKK terörü konusunda bize destek vermemektedir. Kıbrıs meselesine Rum tarafı gibi, Kürt meselesine de BDP gibi bakmaktadır. Çin kendi insanlarımızla bizi ayırmaya çalışan, Kürt meselesini istismar edenlere destek vereceğine, Doğu Türkistan’daki işgalini sonlandırmalıdır...

Çin Devlet Başkan yardımcısının gelişi sırasında gerçekleşen Doğu Türkistan’lıların protestoları medyada pek gündeme gelmemiş, getirilmemiştir. Bu üzüntü vericidir. Doğu Türkistan davası unutulmuş gibidir. Bu dava Türkiye’ye İsa Yusuf Alptekin’in mirasıdır; gençliğimize anlatmalıyız ve hafızalarına yerleştirmeliyiz...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi