D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Bayrak kardeşliği: Tunus ve Türkiye!

Bayrak kardeşliği: Tunus ve Türkiye!

Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Tunus Meclisi’nde konuşurken, “Beni yurtdışında Türk bayrağından sonra en fazla heyecanlandıran bayrak Tunus bayrağıdır. Al rengiyle, hilâl ve yıldızıyla âdeta kadim kardeşliğimizin timsali bayraklarımız” dediğinde, bütün milletvekilleri heyecanla ayağa kalktı, en kuvvetli ve en uzun alkışla karşılık verdi.

Gerçekten Tunus’la Türkiye’nin bayraklarını birbirinden ayırmak zor. Tunus bayrağının tek farkı, ay yıldızının kırmızılığı ve onu çevreleyen beyaz yuvarlak zemin. O yuvarlak zeminden sonra bayrak yine kırmızı...

İki ülke arasındaki “bayrak kardeşliği” macerası 500 yıl önce başlar...

Midillili Hızır, sonradan Osmanlıların “Hayreddin” ve Frenklerin “Barbaros” diyecekleri büyük denizci; ağabeyi Oruç Reis’le beraber 1500’lü yıllarda Tunus’u üs olarak seçerler. Tunus Beyi, onlara “Halkulvadî” (La Goletta) burcunu tahsis eder. Burada, korsanlıkla işe başlayan kardeşler, zamanla Endülüs Müslümanlarını kırımdan kurtararak “Arap yakası”na, yani Kuzey Afrika kıyılarına nakletmeye başlarlar. Bu arada, Yavuz Sultan Selim’e bağlılıklarını bildirmeyi de ihmal etmezler. Selim Han da onların gazalarından memnun olmuştur. Tunus Beyi’ne ferman gönderir, Bey fermanı okutur, “İşittim ve itaat ettim” diyerek bağlılığını belirtir. Padişah, iki kardeşe iki büyük ve süslü gemi yaptırıp gönderir, ayrıca birer sorguç ve hilat hediye eder.

Daha sonra, Hızır ve Oruç kardeşlerin yaptıkları bölgede duyulur ve Cezayir’in şeyhleri ve ulu murabıtları onlardan yardım ister. Onlar da din gayretiyle yardıma giderler ve bir süre sonra, halkın kabulü ile, Cezayir’de hükmetmeye başlarlar.

Osmanlı Libya’dan itibaren kuzey Afrika’ya “Mağrib” der. Önce Tunus, sonra Cezayir ve ardından Libya Osmanlı hâkimiyetine girer, en uzak “mağrib” Fas ise kısa süre Osmanlı’ya bağlı kalır...

Beş yüz yıl önce orada Hızır ve Oruç reislerin varlığı, Endülüsleşme sürecinin Mağrib’e sıçramasını engellemiştir. Müslümanlık onların mücadelesi sonucu bu coğrafyalarda varlığını sürdürür.

19. Yüzyıl’da, batı ertelenmiş emellerine ulaşmak için tekrar Osmanlı’nın uzak ülkelerini, Cezayir ve Tunus’u işgal eder. Osmanlı bu Fransız işgalini hiç bir zaman tanımaz...

Cezayir’de uzun süren Fransız hâkimiyeti, Tunus’ta daha kısa olmasına rağmen epeyce etkili olur. İki ülkenin istiklâllerinden sonra da, Fransız tesiri, bilhassa “laiklik” olarak bu ülkelerde kendini gösterir. İslâmı baskı altında tutmak, halkı hiçe saymak bu “ilke” ile sağlanmak istenir. Fransız usûlü laiklikten bunalan Cezayir halkı 1990’larda bir hamle yapar, ama Refah Partisi’nin Türkiye’de en çok rey alan parti olduğu döneme rastlayan bu hamle, kanla bastırılır. Cezayir’de yüzbinler katledilir.

O sıralarda insan hakları temelinde sürdürülen muhalefet Tunus’un millî kahramanı geçinen diktatör Habip Burgiba tarafından bastırılırken, bir saray darbesi ile Zeynelabidin Bin Ali ipleri eline alır. Yirmi küsur yıllık Bin Ali diktatörlüğü de geçen sene eşi ile birlikte firarıyla sona erer.

Şimdi Tunus, Arap Baharı’nın ilk kıvılcımını yakan ve aynı zamanda, devrim sonrasında halk iradesine dayanan bir yapı kurmak için hilesiz hurdasız bir seçim gerçekleştiren, islâmî, liberal ve sol partilerin oluşturduğu bir meclisi faal halde tutan, hükümetini böylece büyük bir uzlaşma üzerine kuran bir ülke. Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki sol eğilimli bir insan hakları mücadelecisi. Başbakan Hammadi Cibali en çok oyu alan Nahda’dan (Türkçesi uyanış). Meclis Başkanı Mustafa bin Cafer ise merkez soldan...

Zorba rejimin uzun yıllar çilesini çeken, zindanlarında yatan yahut sürgünlerde ömrünü geçiren bu üç ismin bir arada uzlaşma içinde bulunması başlı başına bir hadise sayılmalı.

Cumhurbaşkanımızın gezisine katılan tek kravatsız olarak Kartaca Sarayı’nda Tunus Cumhurbaşkanı’nı görünce yalnızlıktan kurtulduğumu söylemem, bu eski mazlumların bugünkü durumlarını anlatmaya yeter sanırım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi