İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Esad için geri sayım mı?

Esad için geri sayım mı?

15 Mart, Suriye'de isyanın başladığı gün. Şam'da, "hürriyet" isteyen bir gruba güvenlik güçlerinin müdahalesiyle başlayan isyan dalgası, Lübnan ve Ürdün sınırına sonra da Türkiye sınırındaki yerleşim bölgelerine yayıldı. Özgürlük sloganlarına kurşunla cevap verildi.

Ortadoğu tipi liderlik ve rejimlerin geleneksel refleksine Suriye'de en açık ve çarpık haliyle tanık oluyoruz şimdi. Değişimi güçle, silahla bastırma, kitleleri korkuyla dizginleme, ülkeyi koruma adı altında o ülkede yaşayanların ezici çoğunluğunu "dış düşman" gibi algılama ve yok etmeye ayarlı bir güç gösterisi bu.

Öyle ki; kasaba ve köyleri içindekilerle birlikte yok etmeye, dünyaya Felluce örneklerini hatırlatmaya, sistem içinde örgütlenmiş çeteler üzerinden sivil kıyımlara imza atmaya, ülkenin tamamına sahip olma yerine belli bir zümrenin temsilcisi gibi davranmaya, toplumun geri kalanını korku ile sindirmeye ya da ezmeye girişen bir devlet var karşımızda. Daha doğrusu devlet özelliğini hızla kaybedip örgüt olmaya doğru giden bir yapı...

Bir yıl içinde Arap dünyasını kaybetti, bölgede yakın olduğu ülkeleri kaybetti, Batı'da zaten dostu yoktu, Asya ülkelerinin sempatisini kaybetti. Rusya, Çin ve İran dışında dünyayı karşısına aldı. Şam boşaldı, büyükelçilikler terkedildi. Bir devletin, her ne olursa olsun, kendi insanlarına reva gördüğü dışlama, bağlılığından emin olmadığı kitleleri yok etme mantığı hiçbir şekilde kabul edilemez.

Bu haldeyken bile, "bize uluslararası komplo kuruluyor" yakınmalarının hiçbir anlamı olmayacaktır. Eğer komplo kuruluyorsa, eğer Suriye işgal edilmek isteniyorsa, eğer bu ülkede iç savaş çıkarılmak isteniyorsa bunun zeminini şu anki Şam yönetimi oluşturuyor. Saddam da, Kaddafi de aynı hatayı yaptı. Söylediklerinin önemli bir kısmı doğruydu. Ama şunu göremediler: İşgal yerli zorbaların zaaflarından beslenir, onların hatalarıyla mümkün olur.

Şam yönetimi aynı şeyi yapıyor. Dış tehdide karşı insanlarıyla barışma yerine tehdit gördüklerini yok etmeye girişiyor. Hep söyleriz; bu coğrafyanın insanları dış tehditle içerideki zorbalar arasına sıkışmıştır. Sonuç itibariyle iki kötülük de aynı noktada buluşuyor. Baas ya da başka bir rejim; bağımsızlık-egemenlik-istikrar adı altında kendilerini ülkenin mutlak sahibi görüyor, ülkeyi yönetme hakkının münhasıran kendilerine ait olduğuna inanıyor. Geri kalanlar sadece yönetilecek olan yığınlar. Bu yüzden de, köy ve kasabaları içindekilerle birlikte yok ederken "insan" kaybını hiçe sayıyor.

Suriye için yolun sonuna gelindi mi? Bu aşamadan sonra Esad'ın ya da ülkeyi elinde tutan sistemin eski haline dönmesi, istikrarı ve ülke bütünlüğünü güvenceye alması, meşruiyet sağlaması mümkün değil. Buna kendileri bile inanmıyor. Artık her geçen gün bu iktidar için bir geri sayımdır.

Direnmeleri daha çok kan demek ki, bu onların umurunda bile değil. Ülkenin tamamına sahip olmaktansa bir bölümüne sahip olmayı, toplumun tamamını yönetmektense bir bölümünü yönetmeyi hayal ediyorlar. Ancak, uygulanan yöntem ve gelecek günlerde yaşanacaklar, çok daha azına sahip olmalarına bile izin vermeyecektir.

Bölgesel denklem hesapları, harita değişikliklerine neden olabilecek güçteki Suriye'nin stratejik pozisyonuna yatırım yapılması bir gelecek güvencesi vermeyecektir. Esad yönetimi şu an tipik bir soğuk savaş dönemi stratejisi izliyor. Ama son yirmi yılda, bu tür stratejilere yatırım yapan her ülke ve lider kaybetti.

Rusya, Çin ve İran'ın verdiği destek Şam yönetimini ayakta tutar mı? Şu ana kadar tuttu. Bundan sonra ne olacağına çok dikkat etmek gerekiyor. İran hariç, Rusya ve Çin desteğinin bu güvenceyi uzun süre vermeyeceğinin işaretleri bir yıl sonra ortaya çıkmaya başladı.

Çin Başbakanı Wen Jiabao, ülkesinin Suriye'de taraf olmadığını söylerken, "Arap Baharı'nın önünde hiçbir güç duramaz" açıklamasının da Çin'den gelmesi dikkat çekici.

Ancak asıl dikkat çekici olan Rusya'dan gelen sinyaller. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye'ye silah verdiklerini ancak bir dış müdahale olursa rejimi savunmak için asker göndermeyeceklerini açıkladı. Dahası, "Esad reformlar için çok geç kaldı" ifadesini kullandı. Rusya, son yirmi yılda, bu bölgedeki bütün müdahalelere şiddetle direnmiş ancak son anda yapılan pazarlıklarla geri adım atmıştır.

Bunun son örneğini Libya'da gördük. Suriye her ne kadar Rusya için çok hassas bir durum olsa da, Rusya'dan benzer bir sonuç göreceğimize inanıyorum. Moskova üzerinde yoğunlaşan uluslararası baskı, iki yüze yakın insan hakları örgütünün çağrısı değil kastettiğim.

Rusya ve Çin'den gelen sinyaller, Esad'ın yalnız bırakılacağına işaret ediyor. İki ülkenin desteğini çekmesi Şam'ın direncini ciddi oranda kıracak, büyük oranda yolun sonu anlamına gelecektir

İşte o zaman, Şam yönetimi için sığınacak tek yer kalıyor, İran. İran'ın Suriye'deki iktidar grubuyla ittifakı ise, iç savaşın yoğunlaşması, kimlik eksenli çatışma ve Sünni dünya ile hesaplaşma anlamına gelebilir. Bu da, tehlikeli, uzun süreli ve acı verici olabilir. Ancak bu destek de, Şam'daki iktidarın ömrünü uzatmayacak, sadece çatışmanın niteliğini değiştirecektir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi