Medya ve İslâm’ın ilk emri: “Oku!”

Medya ve İslâm’ın ilk emri: “Oku!”

Materyalizmin iki kanadı, liberalizm ve komünizm arasındaki soğuk savaş bitti. Bu kere Batı’nın yeni soğuk savaşı, İslâm’a karşı ve öncü silahı medya.
Yalan, iftira, aşağılamada kullanılan tetikçiler ödüllendiriliyor ve korunuyor. Müslümanlar, dikkat ve gayretle doğru haber kaynaklarını güçlendirmek zorundadır.
Okumak, düşünce ve tefekkürü de içeren, akıl nimeti ve insani yüceliğin eylemidir. İlk ayet-i kerimeden başlayarak önemle üzerinde durulan “okumak” ve “hakkın şahitliği”, birbirini teyit ve tamamlayan iki temel sorumluluktur. Doğru bilgi, iyi ve güzelin giriş kapısıdr. Ferdin ve sosyal hayatın, sağlık ve saadet ikliminin olmazsa olmazıdır. Bütün güzelliklerin inşasında en güçlü malzemedir.
İslâm, “İlim çin’deyse de alın” diyor.
“Bilgi, Müslüman’ın yitik malıdır” diyor.
Kureyş saldırdı, “Bedir Savaşı” oldu. Galip Müslümanlar, esirlerle döndü. Esirler, en ağır işlerde ömür boyu çalıştırılıyor, satılıyor, keyfi işkencelere maruz kalıyorlardı. Batı zenginliği, temelde esir ticareti, sömürü değil midir? Hâlâ Ebu Gureyp, Guantanamo nedir? Bir de 15 asır önce Müslümanlara bakalım:
Bedir esirlerine muamele, geçmiş-gelecek insanlığın tasavvur sınırlarını aşan bir harikadır. Allah Resulü, okumanın değerini de sembolize eden eşsiz bir eylemle, “On Müslüman’a okuyup yazma öğretenler serbest olacak” diyor ve öyle oluyor. Düşünmek, tefekkür etmek, iki gününü müsavi kılmamak, iyiyi güzeli yaygınlaştırmak, kötülüğü engellemek, en güzel ahlakı egemen kılmak için okumak... “örnek toplum ve mahalle rehberliği” için okumak ve bilmek...
İslâm, “Bir lisan, bir insan; iki lisan iki insan” diyor.
Bir de bilginin kötüye kullanılması var. Mevlana kıyaslıyor: “çirkin ahlaklıların ilmi ateşten kötüdür; -Yılan ağzında zehir damlasıdır ab-u hayat”.
İslâm’ın Müslüman’a teklifi, güdülen insan olmamaktır. Kendini ve şartlarını yönetmektir. Kur’an ışığında akıl ve iradeyle, en güzel ahlak ve erdem üzerinde yardımlaşarak yürümektir. Bu yol, zor ve çetin olsa da saadet ve selamet yolu, insanlık yoludur. Sorumluluk ferttedir. İnsan, yanlışından başkasını sorumlu tutamaz. Müslüman, başkasının izine, gölgesine sığacak kadar küçülemez. Bu inceliği, mezhep imamlarımızdan Ahmet bin Hanbel, hassas bir ölçüyle, “Biz öyle zatlar tanırız ki, şefaatini ümit eder, ancak bazı söz ve tavırlarını reddederiz” diyerek dile getiriyor.
Müslüman’ın doğru bilgi sorumluluğu kendinde bitmez. “Kendi için istediği iyiliği herkes için istemek”, “insanlara yararlı olmak” zorundadır. Okuma, bilme, iyiliği yaygınlaştırıp kötülüğü önleme görevi, öncelikle okunacak eserleri, doğru haber kaynaklarını üretip yaşatmakla mümkündür. Bilgi, tefekkür, iyilik, ter ve fedakarlık ister. Okumak; ama nasıl? Akıl, seçicilik nimetidir. Her haberi yutmak, her mantarı yemekten çok daha tehlikelidir.
“Hangi kitabı okuyayım?” sorusu çok sorulur ve çoğu zaman, “Her kitabı oku, öğrenirsin” gibi yanlış cevaplanır. Hayat, her yanlışı deneyecek kadar uzun değildir. Altın ayarı için mihenk taşı gerekir. öfkeli ömer, nasıl bir ölçü, bir mihenk taşı edindi ki bir anda Hazreti ömer oluverdi? Bugün alkolik, senelerce tedaviyle kurtulamıyor. Asrı Saadet’te, bir anda bütün küpleri döktüler, sokaklar şarap aktı. Yılların alkolikleri bir anda kurtuldu. Nasıl oluyor? Makale sınırımız doldu, kısaca: Nerden gelip nereye gittiğini, aradığını bilmeyene, hiçbir kılavuzun yararı yoktur. Yunus, “Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır” der. “İlmin başı Allah’ı bilmektir”. Kendini, nereden gelip, nereye gittiğini bilmek ancak İslâm ile mümkündür. Ilımlı değil, gerçek Müslüman olmak, hayatı tam kavramak... Roger Garaudy, Yusuf İslâm, “Siyah Panterler”in eski lideri Dhoruba el-Mücahid bin Vahad ve milyonlar, halen ve fiilen ne anlatıyor? Bütün sorular gibi, “Hangi gazeteyi, kitabı okuyayım” sorusunun cevabı da Kur’an-ı Kerim ölçüsünde...




Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi