Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İkinci zuhur çağının tecdidi

İkinci zuhur çağının tecdidi

İkinci zuhur çağının iki ana tecdit çizgisi ve akımı var. Bunlardan birisi Arap alemine has olup İhvan-ı Müslimin hareketidir. Diğeri de Türkiye eksenli olup Risale-i Nur anlayışıdır. Ürdün Müslüman Kardeşler kolu Başkanı (Murakıbı) Prof. Hemam Abdurrahim Said’e göre, ikinci zuhur çağının (devretü’l İslam es saniye) kurucu ve öncü nesli Müslüman Kardeşler gibi hareketlerdir. Hemam’a göre, ikinci zuhur çağının müceddidi ise Hasan el Benna’dır. Elbette tecdit hadisindeki ‘men/kimse’ bir asırda birçok müceddide intibak edebilir. Bu açıdan ikinci devrenin öncüleri ve mücedditleri bir olabileceği gibi birden fazla da olabilir. Ankara’da Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumunda ifade ettiğim gibi, Hasan el Benna ve Bediüzzaman’ın öngördüğü tecdit külli bir tecdittir. Bu tecdidin de kendi içinde devreleri vardır. Bu ikinci zuhur çağının başında mücedditler vardır. Ahirinde Hasan el Benna’ya göre hilafetin ihyası vardır. Bediüzzaman’a göre de bu devrenin başında tecdit makamında Risale-i Nur vardır ve ahirinde de Mehdi ve hilafet-i Muhammedi vardır. Bediüzzaman ‘bize tecdit vazifesi verildi’ diyerekten bunu sarahatle ifade eder. Bediüzzaman yenilenmenin yani tecdidin üç ayağından, basamağından bahseder. Birinci vazife, iman hizmetleri ve ümmeti imanını kurtarmaktır. Üç görevden birini ve ilkini tecdit ayağı, külli diriliş namına deruhte edecektir. Zaten bu bir süreçtir. Süreç öncü nesil ve tecdit ile başlamıştır. İkinci ayak ise hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) unvanıyla şeâir-i İslâmiyeyi ihya etmektir. Âlem-i İslâmın vahdetini nokta-i istinat edip beşeriyeti maddî ve mânevî tehlikelerden ve gazab-ı İlâhiden kurtarmaktır. Bu vazifenin yerine getirilmesi için milyonları bulacak ordular lazımdır. Bu ikinci görev Arap Baharı ile birlikte gerçekleşme aşamasına girmiştir ki, Yemenli alim Abdulmecid Zindani gibiler hadislere dayanarak bu yorumu yapıyor. Arap Baharı ile birlikte bu öngörülen aşama kuvveden fiile çıkmıştır. Bediüzzaman aynen Hasan el Benna gibi ikinci zuhur döneminde hilafet-i Muhammediye’nin ihya olacağını ve İttihad-ı İslam’ın temin edileceğini müjdeliyor.

¥

Bu külli ve küresel yenilenme sürecinde Hasan el Benna ile Bediüzzaman’ın hedefleri veya öngörüleri yaklaşık olarak aynıdır. Bediüzzaman İttihad-ı İslamı, Cemahireyeyi Müttefika-ı Amerikaya benzetir yani İslam Birleşik Devletleri suretinde gerçekleşecektir. Hasan el Benna da aynı mealde bunu Usbetü’l ümemü’l İslamiyye diye isimlendirir. İslam Milletler Birliği adını verir. Her ikisi de bir üst aşamayı, insanlığa ve beşeriyete muallimlik mertebesi olarak değerlendirir. Hasan el Benna, insanlığa üstadiyet makamı derken Bediüzzaman da ‘beni beşere pişdarlık’ yani öncü olmak diye ifade eder. Dolayısıyla Bediüzzaman’la Hasan el Benna arasında İslam’ın ikinci zuhur çağının hedefleriyle alakalı tam bir mutabakat vardır. Elbette yöntem olarak birbirinden ayrılmaktadırlar. Yöntem noktasında Bediüzzaman, İmam Rabbani çizgisini benimsemiştir ve Ebu’l Hasan en Nedevi de yöntem olarak İhvan’a bunu tavsiye etmiştir. İhvan’a Konuşmak İstiyorum başlıklı risalesinde onlara siyasi yöntem olarak siyasette Bediüzzaman’ın benimsediği İmam Rabbani’nin tarzını ve yolunu tavsiye eder (El Fikru’s Sülük es Siyasi İnde Ebi’l Hasan en Nedevi, Daru’l Kalem, Şam,s: 151). Bununla birlikte, Nedevi ile İhvan arasında büyük bir muhabbet iklimi doğmuş ve Nedevi görmediği halde Benna’yı çok takdir etmiş ve onun vehbi karakter taşıyan İslam’ın eşsiz önderlerinden biri olarak görmüştür. Benna’nın tevfik-i ilahinin ürünlerinden birisi olduğunu beyan etmiştir.

¥

Hasan el Benna’ya göre, insanların İslam davasını bıraktıkları noktada Müslüman Kardeşler devreye girmiş ve ihmal olan bu misyonu omuzlamışlardır. Hasan el Benna, Müslüman Kardeşleri ümmetin içinde cevelan eden yeni bir ruh olarak tanımlar. İhvan yeni bir ses ve avaz ve yeni bir soluktur. At iziyle it izinin birbirine karıştığı günümüzde hak ile batılı ayıran bir yeni akıldır. Kur’an hamilleri ve İslam daileridir. Sema ile gök arasında bağlaç ve sıladır. İmam Rabbani de kendisini İslam’ın ilk bin yılıyla sonraki bin yılı arasında bir köprü ve sıla olduğunu düşünmüştür. Bu yöndeki hadisin kendisine intibak ettiğini düşünse de yolundan giden muhaddisler bunu tashih ederek hadiste geçen sılanın başka bir kişi olduğunu beyan etmişlerdir. Keza Benna’ya göre, İhvan Hazreti Peygamberin varisi ve sahabilerin ise halifeleridir. Arap Baharının aynı zamanda İhvan baharı olması Hasan el Benna’nın öngörülerini doğrulamaktadır. Müslümanlar Peygamberlik metodu (sünnet) üzerine kendi düzenlerini yeniden kurduklarında sıra beşeriyete üstadiyet makamına gelecektir. Çünkü pörsümeyen tek değer İslam’dadır ve Hazreti İsa da bunu tasdik için nüzül (nüzülü müteşabih olsa da) edecektir. Bediüzzaman’ın iman-hayat-şeriat dediği İslam’ın ikinci külli yenilenmesinin aşamalarına Hasan el Benna tarif, tekvin ve tenfiz demektedir. Herhalde Arap Baharı ile birlikte son merhaleye veya dönemece girmiş bulunuyoruz. Hayırlı olsun...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi