LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Yönetenler ceketle gelip gömlekle gitmeli!

Yönetenler ceketle gelip gömlekle gitmeli!

- Lütfü Bey; Atatürkçüler, Atatürk’ün padişahlığa son verdiğini, ancak Başbakan Erdoğan’ın padişah gibi yaşadığını söylemekteler. Nitekim Atatürkçü olarak bilinen bir gazete, geçenlerde “Padişah sarayda, halk çilede” şeklindeki manşetiyle, Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe Sarayı’nda bir çalışma odası olmasını ve birbirinden pahalı uçaklar, arabalar ile dolaşmasını eleştirdi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe Sarayı’nda bir çalışma odası bulunuyor ama, orayı evi olarak kullanmıyor. Sarayda yatıp kalkmıyor. Bunu belirttikten sonra asıl mevzuya gelelim. Bildiğiniz gibi ben, ülke yöneticilerinin mütevazı bir hayat sürmesi gerektiğini öteden beri söylerim. Saraylarda, köşklerde yaşayan, birbirinden pahalı uçaklarla, arabalarla dolaşan ülke yöneticilerini eleştiririm. Ancak Atatürkçüler Başbakan Erdoğan’ı eleştirirken şu soruya da cevap vermeli. Acaba Atatürk mütevazı hayat süren bir ülke yöneticisi miydi? Bilindiği gibi Atatürk, Dolmabahçe Sarayı, Çankaya Köşkü başta olmak üzere saraylarda, köşklerde yaşardı. Kendisinin özel treni vardı. O dönemin en pahalı otomobilleriyle dolaşırdı. Yine o dönemde en pahalı yatlardan biri olan Savarona Yatı da Atatürk için satın alınmıştı. Kısacası, Atatürk saraylarda, köşklerde oturan, özel treni, özel yatıyla dolaşan, en pahalı arabalara binen, en pahalı kıyafetleri giyen bir ülke yöneticisiydi. Üstelik o zaman bu ülkenin halkı şimdikinden çok daha kötü vaziyetteydi. Halk açlık, sefalet içindeydi. Atatürkçüler, ülke yöneticilerinin mütevazı bir hayat sürmesini istiyorlarsa, bilmeliler ki Atatürk de mütevazı hayat süren bir ülke yöneticisi değildi. Eğer Atatürkçüler mütevazı bir hayat süren ülke yöneticisi görmek istiyorlarsa, örneğin İran’ın İslamcı Cumhurbaşkanı Ahmedinejad böyle biri. Örneğin Bolivya’nın sosyalist Cumhurbaşkanı Morales de böyle biri. Bana göre bizim ülkemiz de onlar kadar mütevazı, sade yaşayan kişilerce yönetilmeli. Ülke yöneticileri Harun gibi gelip Karun gibi bir hayat sürmemeli! Ülke yöneticileri gömlekle gelip ceketle de gitmemeli! Ceketle gelip gömlekle gitmeli! Ülke yöneticileri, alan el olmak için değil, veren el olmak için işbaşına gelmeli! Hiç değilse işbaşındayken zenginleşmemeli. Ve de cumhur gibi yaşamayan cumhurbaşkanı olmamalı! Millet gibi yaşamayan başbakan olmamalı!

SOLUN EN SEVDİĞİ YEMEK, BİRBİRİNİ YEMEK!

- CHP kongrelerinde birbirlerine bıçak çekmeye varan kavgalar yaşanırken, CHP’nin dışındaki solda da durum bundan farksız. Bir zamanlar Doğu Perinçek’in en yakın arkadaşları, şimdi onu “Solun tarihinde gördüğü en büyük dönek Perinçek” diye suçlamaktalar. Neler söylemek istersiniz soldaki bu kavgalar hakkında?

- Evet, bir zamanlar aynı sol örgütün yöneticileri olan Oral Çalışlar, Halil Berktay, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Gülay Göktürk gibi isimler ile Doğu Perinçek arasında şimdi bir kavga yaşanıyor. Doğu Perinçek, eski dava arkadaşlarını sosyalistlikten kapitalistliğe dönmekle suçluyor. Eski arkadaşları da Doğu Perinçek’i sosyalistlikten faşistliğe dönmekle suçluyor. Bunlar “Doğu Perinçek eskiden Atatürk düşmanıydı; hatta Atatürk’e hakaretten 1,5 yıl hapis cezası aldı; ama şimdi dönüp bir numaralı Atatürkçü oldu” diyorlar. Yine bunlar “Doğu Perinçek eskiden ‘Türkler yüzbinlerce Ermeniyi kesti, Kıbrıs Türk Ordusunun işgali altındadır’ derken, şimdi dönüp bunun tam tersini söylüyor” diyorlar. Ayrıca bunlar, Doğu Perinçek’in PKK ve Abdullah Öcalan’ı dün överken bugün sövdüğünü belirtiyorlar. Buna karşılık Doğu Perinçek de onları döneklikle, emperyalizme, kapitalizme, iktidara satılmakla suçluyor. Hatta onların şimdi yabancı gizli servislerin ajanı olduklarını söylüyor. Ancak soldaki kavga sadece Doğu Perinçek ile eski kurmayları arasında sürmüyor. Örneğin bir başka sol örgütün, Dev-Yol’un yöneticilerinden Oğuzhan Müftüoğlu, birlikte katıldıkları bir televizyon programında Oral Çalışlar’a “Sen geçmişte darbeciydin, şimdi dönüp darbe karşıtı kesildin” diyerek onu suçluyor. Bu arada solun önde gelen dergisi Birikim’in yöneticisi Ömer Laçiner, Dev-Yol yöneticileri Oğuzhan Müftüoğlu, Melih Pekdemir’in yönlendirdiği Birgün gazetesine “Paçavra” diyor. Kısacası, CHP’de de, onun dışındaki solda da kavga kıyasıya sürüp gidiyor. Görülüyor ki solun en sevdiği yemek, birbirini yemek! “Solcuyuz” diyenler birbirlerini yiyip bitirerek, aslında solu bitirmiyorlar mı?


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi