Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

E, biz de bunu söylüyorduk işte... Ergenekon'un avukatısın

E, biz de bunu söylüyorduk işte... Ergenekon'un avukatısın

Bizim utangaç ve imtina eder bir üslupla anlatmaya çalıştığımız şeyi, Deniz Baykal kendi ağzıyla itiraf etti, ‘Ergenekon örgütünün avukatı olduğunu’ söyledi.

Bu çok da şaşırtıcı değil.

Baykal, çünkü, ‘doğal bir sonuç’tan söz ediyor.

Darbe günlüğünü deşifre ettiği için hesap vermek zorunda bırakılan Alper Görmüş’ün de beliğ bir biçimde ifade ettiği gibi, Deniz Baykal artık siyaset düzeyinde konuşmuyor; o açıklamalar, karşı koyuşlar, öne sürülmüş bütün gerekçeler bir ‘siyasetçi’ye ait değil. CHP bir tercihte bulunmuş durumda. Adını tam olarak söylemiyorlar ama Türkiye’nin normal demokratik bir ülke olmasını kendi varlıkları açısından uygun görmüyorlar. ‘Değişim sonuçlanırsa bizim hayatiyetimiz kalmayacak’ duygusuna kapılıyorlar.

Normal demokratik bir ülkede CHP gibi bir partiye yer yoktur.

Normal demokratik bir ülkede Baykal gibi bir solcuya da yer yoktur.

Parlamentarizm, seçim sistemi, meşru siyaset demokrasilerde bir şey ifade ediyorsa, CHP’nin o ifade edilen ‘şey’le tarih boyunca hiçbir ilişkisi olmamış.

Bugün, çok partili parlamenter sistemi ‘karşı devrim’ diye niteleyenler, CHP’yle şu ya da bu şekilde irtibatı olan kişiler arasından çıkıyor.

Düşünebiliyor musunuz, kendisini ‘sol siyaset’le tanımlayan ve özgürlüklerle ilişkili olması gereken bir parti, birden fazla görüşe demokratik sistem içinde yarışma imkanı tanıyan çok partili sistemi ‘anomali’ olarak görüyor...

İnsan düşünmek bile istemiyor...

Bir solcu parti düşünün ki, devletin söyledikleri dışında yeni ve orijinal hiçbir şey üretmiyor, cunta anayasasını savunuyor, YöK gibi demokrasilerde olmaması gereken bir kurumu sahipleniyor, ‘kimliklerin tanınması’ siyasetine karşı modası geçmiş ‘ulusalcı’ tepkiler veriyor, ‘gerçek ve evrensel devrimciliğin irticaya karşı savaşmak olduğunu’ söylüyor...

Bir solcu parti düşünün ki, varlık nedeni olan parlamentarizmden ruh gibi tırsıyor. Darbeleri, muhtıraları, andıçları, eylem planlarını, demokrasiye kasteden güçleri savunuyor.

Bir solcu parti düşünün ki, 28 Şubat darbesini ‘ordunun sivil tepkisi’ olarak yorumluyor.

Bir solcu parti düşünün ki, darbe hazırlıklarından, siyasi cinayetlerden, dost bombalardan, yargı müdahalesinden, ‘ordu göreve’ pankartlarından hiç rahatsız değil.

Bir solcu parti düşünün ki, genel başkan yardımcıları sürekli darbecilerle görüşüyor.

Bu parti, üstelik, ‘Sosyalist Enternasyonal’ üyesi.

Genel Başkanı da, ‘Sosyalist Enternasyonal’in önde gelen sekiz yöneticisinden biri.

Gelgelelim, bu Genel Başkan ‘Sosyalist Enternasyonal’ toplantısına bile gidemiyor.

çünkü, tardedileceğini biliyor.

çünkü, bulunduğu pozisyonu savunmakta güçlük çekiyor.

İçeride ‘solcuymuş gibi’ yapıyor, tabiri amiyane ile bunu ‘yedirmeyi’ başarıyor ama, dışarıda fena halde açık veriyor.

Madem ‘itiraflar’dan açıldı; aha önce defaatle söylediğim bir şeyi tekrarlayarak bitireyim:

CHP, bildiğimiz anlamda siyasi bir parti değildir; demokrasiyi ‘tehlike’ olarak görenlerin kendilerini ifade ettiği yegane ‘siyaset kanalı’dır.

Bugüne kadar bağımsız hiçbir seçimi kazanamamıştır.

Bundan sonra da kazanamayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi