Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mirası!? (2)

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mirası!? (2)

…O zamanlar Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde çalışıyordum. 1990’ların sonlarına doğru idi. Aile Bursa’da olduğu için ayda bir-iki defa geliyor, eş, dostla görüşüyor bu arada sosyal faaliyetlerden de geri kalmamaya çalışıyordum, bu güzel şehirde.

Bunlardan bir tanesinde sevgili dostum, güzel insan Avukat Veysel Aşkın, merkez teşkilatında yönetici olduğu BBP’nin özel bir toplantısına davet etmişti beni. Toplantıyı “özel” yapan şüphesiz Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun katılacak olması idi.

Toplantı Uludağ yolundaki bir otelde yapıldı. Dar bir davetli topluluğu vardı. Çoğu gençti. Yaşıtlarına göre daha olgun, ağır başlı, sakin ama her hallerinden içlerinde birer yanardağ taşıdıkları belli, heyecanlı insanlardı. Disiplinleri, ciddiyetleri, ast-üst ilişkisine benzer halleri, vazife anlayışları biraz kolej havası biraz da cemaat intibaı uyandırıyordu.

Toplantı salonunun küçüklüğü, zaten her hallerinden “yürek yüreğe” oldukları belli olan bu insanları daha da yaklaştırıyordu birbirlerine. Bu sıcak ortamda, konuşmalar daha çok soru cevap şeklinde olmakla beraber giderek koyulaştı, sohbetler derinleşti. Genel bir olgunluk havası vardı ortamda. Sevgi, saygı, akıl ve gerçeklik hakimdi. Öyle atalım-tutalım, vuralım-kıralım gibi bir siyasi hareket için pespayelik sayılacak laflar hiç edilmedi. Konu ve soru ne olursa olsun, hava bozulmadı.

Parti yönetiminden, memleket meselelerinden konuşuldu. Konuşmalar diğer partilerin katılmış olduğum benzer toplantılarıyla kıyaslandığında daha içerikli, yapıcı, düzeyli, cevaplar da daha doyurucu idi. Gençler İyi yetişmiş, yaşlarına göre donanımlı, aynı zamanda da adabı muaşeret sahibi insanlar idiler. Sorular bu çerçevede genel başkana yöneltiliyordu. Rahmetli ise o bilinen kendine has üslubu ve kişiliğiyle; bir arkadaş, bir ağabey, bir öğretmen, bir reis, bir önder gibi idi onlara. Ben söze pek karışmadım, ta ki bir dergi söz konusu oluncaya kadar…

Şimdi adını hatırlayamadığım bir dergi çıkarmaya başlamışlardı. Destek olmak amacıyla eşimin eczanesi için de abone olmuştuk. Daha elime alır almaz derginin ön sayfasındaki logo dikkatimi çekmişti: Yanmakta olan ya da “yakmak” için çakılmış olan bir kibrit çöpü! Belli ki bununla “aydınlığa işaret etmek” isteniyordu.

Konuşmaya çok niyetli değildim ama böyle durumlarda hiç dayanamadığım da bir gerçek… Söz isteyerek, “kibritin daha çok bir şeyi tutuşturmak için sembol olabileceğini, dolayısıyla böyle bir dergiye uygun düşmeyeceğini” söyledim... Bu arada arkadaşlar tanıttılar beni tabii. Rahmetli gülümsedi, “Doğru” dedi ve memnuniyetini ifade ederek teşekkür etti. Düzeltilmesini söyledi ilgililere.

İkinci ve son görüşmemiz (el sıkışmamız desek daha doğru olur) bir iki yıl sonra Van’a gelişi ile olmuştu. Galiba seçimler yaklaşmıştı. Bir kapalı salon toplantısı düzenlenmişti. Salon doluydu ama seçime gitmekte olan bir siyasi partinin il düzeyinde yapacağı bir toplantı için pek de göğüs kabartacak büyüklükte değildi!

Kendisi her zamanki bakışı, duruşu, görüntüsü, ses tonu, sözleri ve davranışlarıyla sanki mahallenizden, akrabanızdan, kısaca kendinizden birisi gibi idi. İnsan olarak “güzel, sağlam, güvenilir” den başka söylenecek bir şey yoktu. Ama bir lider olarak değerlendirildiğinde...

Evet, lider olarak değerlendirildiğinde doğrusu, hem memleketin hem de içinde bulunduğumuz salonun genel atmosferi dikkate alındığında işi alıp götürecek, başa güreşecek, silip süpürecek gibi bir görüntü veremiyordu maalesef. Siyasi arenadaki devedişi gibi duran diğer lider ve arkalarındaki güçlere bakınca, hani “bu defa olmazsa gelecek defa muhakkak” denebilecek bir umut da yoktu görünürlerde.

Benim merhumla kişisel temaslarımın hepsi bu kadar. Bu bakımdan yazacaklarımın daha çok gözleme dayandığını belirtmem gerekiyor.

Daha sonraki yıllarda yine Bursa’ya geldiğim bir akşam, değerli dostum Veysel Bey ve bir iki arkadaşına şöyle demiştim: “Ya bakın arkadaşlar sizin partinin bu memlekette iktidara gelme şansı maalesef ve üzülerek söylüyorum ki yok. Çok çaba sarf ediyorsunuz, her şeyinizi ortaya koyuyorsunuz, özünüzden veriyorsunuz, ama kaç seçimdir yine de yüzde birlerin üstüne çıkamıyorsunuz. Üstelik o oyların epeyce bir kısmı da Genel Başkanınızın hemşeri oyları. Siz de biliyorsunuz, iktidar ışığı görülmeyen partilerin büyüme şansı yok. İyilikle, güzellikle, çok sağlam da olsa sadece fikir ve ideolojiyle olmuyor bu işler…” Ve şöyle devam etmiştim.

“Evet, sizin iktidara gelmek için paranız, pulunuz, iç desteğiniz, dış desteğiniz filan yok ama belki de hiçbir partide olmayan bir zenginliğiniz var: “Gençliğiniz”. Bu gençliği değerlendirmek gerekiyor. Onları heba etmemek lazım. Parti politikalarınız bu şekilde devam ettiği müddetçe yazık olacak… Siz daha iyi tanıyorsunuz tabii, şöyle bir karşılaştırın bugün bir yerlerde olanlarla sizin gençlerinizi.”

“Evet, ama ne yapılabilir” gibi bir karşıt soru sorduklarında onlara şöyle cevap vermiştim. “Bakınız bugünlerde yeni bir parti kuruldu (Ak Parti’yi kastediyorum) ve görünen köy kılavuz istemez ki iktidara gelecek. Bu parti şu anda toplama bir parti. Gençlik kolları da yok.

Valla ben sizin yerinizde olsam partiyi kapatır, mesela bir derneğe dönüştürür, bir yandan şimdiye kadar olduğu gibi insan yetiştirmeye devam eder diğer yandan da Ak Parti’nin gençliğini oluştururum. Bu şekilde, çevreden merkeze siyasi bir hareketle tüzel kişilik olarak gelemediğim iktidara gençlerimle gelmiş olurum. Çünkü bu gençlerin bu memleket için yapabileceği çok şeyler var, eminim. Onların kişisel gelecekleri için de gerekli bu. Nihayet onlara ağabey olarak yol gösteriyorsunuz, geleceklerini biçimlendiriyorsunuz… Ve bana göre Ak Parti’nin de buna ihtiyacı var.”

Arkadaşların karar verebileceği bir şey değildi bu elbette. Olmadı tabii...

Kısmet olursa haftaya konuyu noktalayacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi