Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Heval, bu ne hal!

Heval, bu ne hal!

Üçüncü “Sakık” da gündemimizde!

Evvela şu “Sakık”dan başlayalım. Galiba bu öztürkçe kelimenin anlamı “ihtiyatlı” olarak açıklanabilir.
Şemdin, ihtiyatsızlık etti, dağa çıktı. Şimdi mahpushanede. Dağda kalmaya devam etse idi, muhtemelen öldürülecekti...
Sırrı, PKK’nın önde gelen isimlerinden kardeşinin örgüt itibarını kullanarak uzantı (embedded-uzantı) partiden milletvekili oldu. Tıkırı yerinde. Evlad ü ıyalini ihya edecek güç ve servete sahip…
Muhtemelen Şemdin “ülkücü” idi… (Şimdi şiddetle reddedecektir, hadi gavurcasını söyleyelim, idealist idi!).
Sırrı için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Cevabını Şemdin versin: “Kendi kardeşlerinin haklarını gasp eden birinin Kürtlerin haklarını savunmak iddiası ile siyaset yapması mümkün olamaz!”
Şemdin Sakık, kardeşi için böyle söylüyor! Boşuna konuşmuyor elbette. "Dağda olduğum dönemde benim sırtımdan ihalelere giren bu ahlâksızların (diğer kardeşlerini de işin içine katıyor, A.Y.) milyon dolarlarla oynayarak kendilerine rant sağlarken ve yine ben dağda olduğum için bir kahraman diye adımdan söz eden bu insanların şimdi cezaevinde olduğum dönemde beni yaltaklık yapmakla suçlamaları iğrençliktir.."
Daha neler söylüyor Şemdin kardeş? Zehir zemberek sözler!
"Siz ve sizin gibi işsiz, güçsüz ve vasıfsız insanlar kendi çıkarları için beni kahraman ilan ettiler. O hırsız Sırrı beni sevdiği için değil, ismimi satıp siyasi, ekonomik rant sağlamak için “o bir generaldir” yakıştırmasında bulundu. Dağa çıkışımın arifesinde bana kurşun sıkan zat-i âlileri, daha rahat tefecilik yapsın, daha rahat ihale alsın, daha rahat çalıp çırpsın diye beni kahraman ilan ettiler. Ve derken sizin kahramanınız dağda kaldığı 18 yıl boyunca her şeyini kaybederken, siz hiç hak etmediğiniz yaşam olanakları elde etiniz. Ben dağda kaldığım için siz Ankara’ya, hem de Çankaya’ya yerleşebildiniz. Yoksa sizi kim tanırdı ki! Yüzünüze bile tükürmezlerdi. Ah, ah! Kahramanınızın gözleri önüne aksın. Nasıl da dağdan inerek sizleri o büyük ihalelerden, o şişkin pişkin havalara girmekten mahrum bıraktı. Size bu yapılmamalıydı. Kahramanınız bir 18 yıl daha dağda kalıp sizi Ankara’da yaşatmaya devam etmeliydi. Ah ki ah! İlkokul mezunu Namık’ın milyon dolarlarla değil, milyar dolarlarla konuşması gerekiyordu şimdi. Sırrı’nın halen bir milletvekili kalması caiz midir? O ortaokul eğitimiyle en az bakan, hatta başbakan, kim ne bilebilir ki belki de Cumhurbaşkanı olabilirdi.”
Ben, veya siz, çok müthiş “onurlu” bir “milletvekili” olan Sırrı için böyle zehir zemberek sözler söyleseniz, neler olur kimbilir?
En hafifi mahkemelerde sürünmektir! Fakat daha az hafifleri de var. (Onları siz tahmin edin. Veya yazının sonunu bekleyin.)
Fakat kardeş Sakık’ın (bu arada “kardeş”in Kürtçesi neydi yahu, “birader” mi? Bana hiç yabancı gelmedi) bu sözleri boşuna söylemediği ortada. Sırrı, diğer kardeşleriyle birlikte hapisteki, altını çizerek söyleyelim, Kürtçülük davası için dağa çıkmış hapisteki, kardeşin hakkını gasbetmiş! Şu anda mağdur durumdaki öz kardeşinin hakkını gasbeden neler yapmaz ki?
Bu mümkün mü?
Neden olmasın? Nasıl olsa, hapiste bu malları, mülkleri tasarruf etmesi mümkün değil. Öyleyse, al alabildiğini!
Sakıkgiller, Kürt feodalizminin örgütçüleşmişi. Siyasallaşmışı. Raconu eskiden cedleri kesiyordu, şimdi onlar. Tabii devir değişti, yöntemler de değişti.
Sırrı’dan, Şemdin’den bahsettik. Üçüncüsüne bir türlü gelemedik.
Bizim o Sakık’ı bilmemize imkân yoktu. Adı “Heval” imiş. Yani “yoldaş”!
Malûm, PKK Stalinist bir parti. Herkes birbirine “yoldaş” diye hitap etmek zorunda. O yüzden örgütte en çok kullanılan kelimelerden biri “heval”.
Sırrı bu çok kullandığı kelimeyi oğluna isim olarak vermiş. Bize ne Sırrı’nın oğlundan? Belli ki o da babasının izinde. Otoriterlikte, şiddette, saldırganlıkta ondan geri kalmaz.
Kürtçülük şiddetini, kadına uzatmış. Gerçi Kürtçüler mücadelelerinde kadını hep ön planda tutuyorlar, ama onlara verdikleri esas yeri üçüncü Sakık çok açık ifade ediyor.
“BDP'li Sakık'ın oğlu, 3 aylık eşini hastanelik etti. Genç kadın, her ay dayak yediğini anlattı.”
Sakıklar böyle bir haberle mi gündemde kalacaktı?
“Derya Sakık, gece 03.00 sıralarında Yıldızevler Karakolu'na giderek, eşinden dayak yediğini belirtti ve şikâyetçi oldu. Karakolda ifade veren Derya Sakık ifadesinde, "Ben Heval Sakık ile 3 aydır evliyim. Eşim beni bundan önce üç kez dövdü. Önceki akşam eve alkollü geldi. Tartıştık, beni sebepsiz yere yine dövdü. Sonra da evden çıkıp gitti. Ben de şikâyetçi olmak için geldim" dedi…”
Oğlum Heval, bu ne hal?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi