D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Çin, Müslümanlar ve Türkler

Çin, Müslümanlar ve Türkler

Çin artık dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesi değil sadece...


Aynı zamanda geleceğin dünyasını şekillendirebilecek güçler arasında adı en çok geçen bir devlet. Ekonomisi sürekli gelişiyor, on yılda bir iktisadi varlığı ikiye katlanıyor.
Dünya, Çin’in gelişmesini hayretle ve belki de dehşetle izliyor. Mao’nun komünist Çin’i kapitalizmin kuralları içinde dünyaya meydan okuyacak bir gelişme gösteriyor. Komünizmin sembolleri sık olmasa da görülebiliyor. Mao’nun resmi Çin parasının üstünde durmaya devam ediyor. Urumçi’de göremediğimiz heykellerinden biri Kaşgar’da devasa boyutlarda karşımıza çıkıyor.
Dünya siyasetinde Çin istese de istemese de var. Bu konum, onun dünya siyaseti takip etmesini zorunlu hale getiriyor. Son yıllara kadar dünyaya aldırmaz nazarlarla bakar görünen Çin’in artık eskisi kadar bu tavrını sürdüremeyeceği anlaşılıyor.
Sovyet-Rus bloğu çözüldüğünde, paralel bir gelişme Çin’den de beklendi. Beklenen olmadı, ama Çin de olduğu gibi kalmadı.
Sovyet bloğunun çözülmesinden sonra ortaya atılan “medeniyetler çatışması” tezi, İslâm dünyası ile konfüçyan dünyanın batıya karşı bir blok oluşturması fikri üzerine bina edilmişti. Belki de batı siyaseti, bir süre bu yakınlaşmayı önlemek üzerine kuruldu.
Çin, batıyı tedirgin etmeden siyasetini hayata geçirmeye çalışıyor olabilir mi?
Çin’in batısındaki Uygur Özerk bölgesi, her bakımdan ülkenin en az gelişmiş bölgesi. Geniş bir coğrafyada az bir nüfus. Müslümanların büyük çoğunluk teşkil ettiği ülkede, iskan siyaseti ile yarıya yakın Çinli nüfus yerleştirilmiş durumda. Müslümanlar yine çoğunluk, ama bu çoğunluk hali yeni “modernleşme” hamleleri ile bertaraf edilebilir.
Urumçi, yani Uygur bölgesinin başkenti, herhangi bir dünya şehri. Bu şehirde kimlik belirtici çok sayıda cami var. Elbette onunla rekabet edebilecek başka dinî yapı yok. Çünkü Çin artık dinî kurumlar üzerinden kimlik ortaya koymuyor. Belki o modernizmle kendini kabullendirmek istiyor. Modernizm, büyük binalarla, geniş caddelerle Urumçi’yi kendine ram ettikçe, Urumçi’nin bilerek iki katlı yapılmış camileri, bu camilerin mimari açıdan fonksiyonel olmayan yüksek kubbeleri ve minareleri şehrin görünürlüğünde eski durumunu koruyamıyor. Modernliğe kazanılan her şehir alanı, camileri sınırlıyor ve görünürlüğünü etkiliyor.
Urumçi’den sonra Kaşgar’da aynı tarz bir şehir planlamasının yürürlüğe konulduğu anlaşılıyor. Tasarlanan şehir, eski Kaşgar’ı tamamen yok etmiyor. Fakat artık kimlik belirtici bir unsur olmaktan çıkarıyor.
Çin’in batıya doğru coğrafî bir atılım yapması, Türkleri (ve İslâm dünyasını) yakından ilgilendiriyor. Çünkü Uygur bölgesi bu atılımın üssü olmak durumunda. Komşuları Pakistan, Afganistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan olan bir bölgeden söz ediyoruz. Çinin Orta Asya hamlesi bu ülkelerle birlikte, uzaktaki yakın ülke Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Urumçi değilse bile Kaşgar hapşırınca Türkiye’nin ateşinin çıkması kaçınılmaz. Nitekim 3 yıl önce tam bugünlerde cereyan eden olaylar böyle bir sonuç ortaya koydu.
Türkiye’nin Çin’le ilişkilerinin o tarihten sonra iyi seyretmemesi gerekiyordu. Fakat pek öyle olmadı. Üç ay önce Başbakanımız Çin’e, daha doğrusu Uygur Özerk bölgesine gitti. Urumçi’de büyük ilgi ile karşılandı. Muhtemelen bu ziyaret Çin’in Türk toplulukları ve Müslümanlarla ilgili siyasetinde bir değişim fikri üzerine gerçekleştirildi.
Ziyaretimiz sırasında bunun çok fazla görünür olmadığını söyleyebiliriz. Ziyaret ettiğimiz kurumların yetkilileri Çin’in azınlıklara ne denli iyi muamele ettiğini, onların eğitimi ve gelişmesi için her türlü tedbiri aldıklarını ve imkânı sağladıklarını belirtmeye özen gösteriyorlar. Uygur bölgesinde tabelalarda Uygur Türkçesi, bizim eski alfabe ile görünüyor. Hem de en üstte. Havaalanından şehre girdikçe bu uygulamanın gücünü kaybettiğini, olduğu yerlerde de uzaktan okunamayacak kadar küçük puntoların seçildiğini görebiliyorsunuz. Metin seviyesinde bakıldığında başlıktan öte geçen bir uygulama yok. Bütün görüşmeler Çin’ce yapılıyor. Çin’in herhangi bir bölgesindeki gibi. Sanki özerk bir bölgede değiliz.
Havayolu şirketlerinin iç hat haritalarında doğu Çin’in şehirleri seçilemeyecek kadar üst üste binmişken, batıda, Uygur bölgesinde geniş bir boşluk görülüyor. Urumçi, Kaşgar ve belki de nadiren Hoten, havayoluyla ulaşılan şehirler.
Çin’in Uyur bölgesine, Kaşgar’a yatırımı, bu bölgeyi Orta Asya Türki cumhuriyetleri nezdinde bir cazibe merkezi yapmaya yönelik olabilir mi?
Böyle olması kaçınılmaz, diyebiliriz. Kaşgar ve civarındaki kültürel - manevî miras bütün Türk dünyasını ilgilendiriyor. Bu aynı zamanda İslâm dünyasının da ilgisini toplayacak bir miras elbette.
Çin’in Doğu Türkistan’ı cazibe merkezi yapma hamlesi iki türlü olabilir. Birincisi, sadece modernlik üzerinden yapılır ve geleneksel kültür çeşni kabilinden kullanılır ve sadece şekil olarak değerlendirilebilir. İkincisi ise, bölgenin Türk ve Müslüman halkına hareket alanı açılarak çok daha etkileyici bir hamle yapılabilir.
Bizim gördüğümüz, hamlenin birinci tarzda olduğu yönünde. Bu hamlenin kısa vadeli ve başarısızlığa mahkûm bir siyaset olduğunu söyleyebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi