Faruk Köse

Faruk Köse

Türkiye Suriye’ye girmeli mi?

Türkiye Suriye’ye girmeli mi?

“Oyuna geliyoruz” deniyor. “Bizi savaşa çekiyorlar” diye ekleniyor. “Suriye’ye girmek felaket olur” uyarısında bulunuluyor.

Uçak düşürüldüğünde de aynısı söylenmişti. Suriye uçak ve helikopterleri defalarca sınır ihlali yaptığında da... Suriye’den açılan ateş sonucu vatandaşlarımız öldüğünde de... Hatırlayın, Irak’a girilmemesi, bunun da büyük bir “tuzak” ve “oyun” olduğu söylenmiş, “oyuna gelinmemesi” gerektiği ifade edilip, “Irak’a girilmesi” engellenmişti.


“Girilsin” ya da “girilmesin”, mesele bu değil. Yani “girilsin” de demiyorum, “girilmesin” de. Çünkü bu “etki alanım”ın dışında. Dikkat çekmek istediğim husus, “girildiğinde” ya da “girilmediğinde” neler olduğu/olacağı. Hesabı yaparken “uzun vadeli” düşünmek gerektiği, başımıza neler geleceğinin öngörüsünü yakalamak lazım geldiği...


Hatırlayalım, Irak’a girilmedi de ne oldu?


1- PKK, ulaşılamaz, koparılıp atılamaz bir üs kazandı. Eğitim, yaşama ve lojistik destek sahasına sahip oldu. Bitmenin eşiğindeyken palazlandı; ülke içinde “yerel örgütlenme”sini de güçlendirdi. KCK adıyla “paralel devlet” yapılanması kurdu. Yerel yönetimler aracılığıyla finans kaynaklarını Türkiye’den temin eder hale geldi. Silahlı gücünü koruyup geliştirdi. Ülke içinden sağladığı siyasi desteği en üst düzeye çıkardı. Adım adım hedefine ilerledi. Artık çıtayı koyduğu son nokta, akabinde “bağımsızlık”ı getirecek olan “otonomi.” Yani Türkiye Irak’a girmedi, PKK ihya oldu.


2- Kuzey Irak’ta “Kürt Özerk Yönetimi” kuruldu. Üstelik, bağımsızlığa doğru koşar adım ilerliyor. Neredeyse Türkiye bile tanıdı-tanıyacak. Diplomatik, siyasi ve iktisadi ilişkiler kuruldu bile. Hani Türkiye buna şiddetle karşıydı? Ama bugün gelinen noktada fiili durumu kabullenmiş görünüyor. Çünkü söz sahibi olmadığı için, elinden başka bir şey gelmiyor. Yani Türkiye Irak’a girmedi, Kuzey Irak’ta PKK’ya destek veren Kürt Devleti fiilen kurulmuş oldu.


Şimdi Suriye’ye girilmeyecek de ne olacak?


1- Suriye en az üç parçaya bölünecek. Bir parçasına, Suriye’nin bütün kaynaklarına ve maddi varlığına çökmüş olan “Lazkiye Alevi Devleti” oturacak. Kuzeyi hariç diğer parçasına, bugünkü muhaliflerin yönetiminde, sorunlar yumağına bulanmış olarak “Sünni Arap Devleti.” Tabiî ki bu devletin sorunları, isyan günlerinde kendisine destek veren Türkiye’nin kucağında. Üçüncü parçası olan Kuzey Suriye’ye de “Suriye Kürt Özerk Bölgesi...” Niye özerk? Çünkü bağımsızlık için uluslararası destek lazım. Bu da aynen Kuzey Irak’ta olduğu gibi süreç içinde sağlanacak.


2- Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den sınırsız destek sağlayan PKK, artık uluslararası bir silahlı güç olarak Türkiye’ye karşı savaşa girişecek. Zaten ülkemizde hakim rejimin nitelikleri gereği kopmaya meyyal hale gelen Kürt halkı, bu harekete ister istemez tam destek verecek. Sonuç, “Güney Türkiye Kürt Özerk Bölgesi.” Bu da nihayetinde “parçalanma” demek.


İşte, Türkiye Suriye’ye girip PKK’nın kök salmasını önlemezse, başına gelecek asgari sonuç bu. Yani “girmek” demek, “söz sahibi olmak” demek, “inisiyatif almak” demek, “sürece müdahil olmak” demek, “sonrasını dizayn edebilmek” demek, “belayı baştan önlemek” demek, “PKK’nın Kuzey Suriye’deki boşluğa oturmasını engellemek” demek. “Girmemek” ise, bütün bu sorunları kendi eliyle yüklenmek demek.


Bu yazıyı “milliyetçi duygular”la yazmıyorum; zira “Milliyetçi” değil, “Ümmetçi” duygular taşıyorum. Yine bu yazıyı, mevcut rejime destek çıkmak, “PKK terörü”nün körlüğüne kapılarak rejimin, özellikle Müslüman millete yaptığı mezalimi unutmuş olmanın getirdiği “ideal sapması” neticesinde de yazmış değilim.


Tek arzum, Kürt ve Türk halklarının, bölgedeki diğer halklarla birlikte, bütün insani haklarına sahip olarak, “İslam ortak paydası”nda bir arada bulunması ve “uluslararası şer güçleri”nin “emperyalist parçalama politikaları”na alet olmaması... “İslam’ın otoritesi”nin zayıflamasıyla hızla uçuruma doğru giden “Ümmet-i Muhammed”in “parçalanmışlık süreci”nin durdurulması...


Bunun için, zaten paramparça haldeki İslam coğrafyasının, yeni yaralarla, yeni bir parçalanmışlığa sürüklenmemesi lazım. Bu nedenle, Müslüman Kürt halkını temsil etmeyen, emperyalist şer güçlerinin çıkar oyunlarının taşeronluğunu yapan terör örgütlerinin, Müslüman Kürtleri ayrılık sürecine sürüklemesinin önlenmesi lazım. Ancak bu yapılırken, iflas eden “Kemalist rejim”in dönüştürülmesi, bölge halklarının yeniden “İslam ortak paydası”nda buluşacağı “yeni bir rejim ihdas edilmesi” elzem.


Süreç yürütülürken, bir yandan “içsel dinamikler” yeniden düzenlenmeli, bir yandan da parçalanmaya asla müsaade edilmemeli. Bunun için vurulacak acil neşter, Türkiye’nin Suriye’ye girmesi ve PKK’nın “Kuzey Suriye” üretiminin kök salmadan imha edilmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi