Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kültürden arınan semt

Kültürden arınan semt

Bab-ı Ali, ya da Cağaloğlu, uzun yıllar gazete ve dergiler başta olmak üzere yayıncılığın merkezi oldu. Medya çalışanları bu durumdan gayet memnunken, değişen şartlar icabı önce gazeteler, sonra diğer medya vasıtaları Bab-ı Ali’yi, yani Cağaloğlu’nu terk etti. Medyanın yeni mekânı İkitelli oldu, ama gazeteciler bunu “Bab-ı Telli” olarak isimlendirdi.
Medyanın Bab-ı Ali’den mekân olarak ayrılmasının yayında anlayış olarak da toplumdan uzaklaştığı bir gerçek. Elbette genelleme yapmak doğru değil, ama mekân uzaklığı maalesef beraberinde anlayış uzaklığını da getirdi. Cağaloğlu, sadece İstanbul’un değil, bir bakıma Türkiye’nin de özetidir. Bir adım ileri gidip, dünyanın özeti olarak görmek de mümkün. Hemen her milletten insan o caddeleri, sokakları arşınlıyor, geziyor. İstanbul denince akla gelen Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii ve Ayasofya başta olmak üzere onlarca tarihî eser Cağaloğlu’na yürüyüş mesafesinde. Böyle hareketli ve hayatla iç içe olan bir yerden, İkitelli’deki kulelerine taşınmak medya mensuplarına yaramadı maalesef. ‘Tecrübeli’ medya mensupları hâlâ Cağaloğlu’nun hasretini çekse de gençler kulelere, plâzalara alışmış görünüyor.
Basın İlân Kurumu, “24 Temmuz Basın Bayramı” yıldönümünü vesile kılarak gazetecilere Cağaloğlu günlerini hatırlatan önemli faaliyetlere imza attı. Bunlardan biri de Ayasofya Camii’nin önünde oluşturduğu bir ‘kahve’de 3 gün gazetecileri bir araya getirmesiydi. “Marmara Kıraathanesi”nde verilen iftarlarda buluşan gazeteciler hem eski günleri yad etti, hem de medya sektörünün problemleri üzerinde fikir alış verişinde bulundu.
“Gazeteciler bayramı” vesilesiyle çeşitli kişi ve kuruluşlardan ‘bayram’ımızı tebrik eden e-postalar da aldık, ama işin doğrusu bu ‘bayram’ çok da ilgi duyulan bir bayram değil. Çok sayıda kanun maddesi ya da uygulama “Demokles’in kılıcı” gibi gazetecileri tedirgin ettiği sürece, hakikî bir ‘basın bayramı’ kutlamak kolay değil. Ancak, Basın İlân Kurumu’nun gazetecileri bu vesile ile bir araya getirmesi medya mensuplarının birbiriyle kaynaşmasına vesile olması bakımından çok önemli. Aynı meslek grubunda çalışılsa bile çoğu gazeteci birbirini yakinen tanımıyor. Elbette çok samimî dostluklar kuran gazeteci ‘ekip’leri vardır, ama aynı zamanda birbirlerini sadece gazetelerdeki yazılarından tanıyan meslek mensupları var. İşte bu toplantılar, birbirlerini uzaktan tanıyan medya mensuplarının daha yakın tanışmasına ve kaynaşmasına vesile oluyor.
Basın İlân Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, Bab-ı Ali’yi eski günlerine döndürmek niyetinde. Basın çalışanlarının sıkıntılarının farkında olduğunu ve son yıllarda hukukî sıkıntıların azaldığına dikkat çeken Atalay, “Basın yeniden Bab-ı Ali’ye dönebilir. Kentsel dönüşümle Bab-ı Ali’yi küresel bir kültür merkezi haline getirmek mümkün” diyor.
Keşke mümkün olsa, ama bugünkü şartlarda bu hedefin gerçekleşmesi biraz zor görünüyor. Fakat, Cağaloğlu’nun tamamen kültürden arındırılmasına da itiraz etmek lâzım. Hemen her yıl Cağaloğlu bu konudaki kimliğinden biraz daha uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya. Bütün binalar ya otel oluyor ya da turistlere yönelik mal ve hizmet veren işletmeler haline geliyor. Keşke bu olumsuz dönüşüme mani olunabilse. Tabiî ki bu mecburiyetle, yasaklarla ya da zorla yapılacak değil.
Cağaloğlu ve civarında kültür adına yatırım yapacak kişi ve kuruluşlara teşvik verilmesi belki faydalı olur. Bab-ı Ali’nin yeniden kültür havzası olması Türkiye’nin tanıtım ve reklâmı için de faydalı. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler, adım başı bir kitapçı, adım başı bir kültür merkezi ile karşılaşsa imajımız daha iyi olmaz mı?
Madem bir ‘kentsel dönüşüm’ niyeti ve düşüncesi var, o halde bunu ‘kültürel dönüşüm’ şeklinde yorumlamak ve desteklemek icap eder. Belki bu şekilde medya, uzun yıllardır uzak düştüğü ‘halk’la da kucaklaşma imkân ve fırsatını yakalar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi