Tunus'dan sonra Arap Baharı'nın meyveye durduğu ülkelerin ikincisi Mısır oldu. Tunus'da normalleşme takvimi sessiz sedasız devam ediyor. Tunus anayasa yapma konusunda Türkiye dahil bütün İslam dünyasına örnek olacak bir süreç yaşıyor.

Tunus küçük bir devlet olduğu için dikkatler daha ziyade Mısır üzerinde toplanıyor.

Mısır, Arap dünyasının kalbi. Mısır'da tam anlamıyla demokratik bir sistem ikame edilebildiği takdirde bölgedeki dengelerin köklü biçimde değişeceğinden kimsenin kuşkusu yok. Bu yüzden bölgesel güçlerin Mısır'ı yakından takip ediyor olmaları ve yeni rejimin şekillenmesinde rol almaya çalışıyor olmaları hiç de uzak ihtimal değil.

Mısır'da 25 Ocak halk devrimine ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmiş olmasına rağmen Tunus kadar suhuletli bir süreç yaşanmıyor. Yaşanmıyor çünkü eski rejimin artıkları seçilmişleri rahat bırakmıyorlar, seçilmişlere yetkilerini tamamıyla devretmiyorlar.

Gelişmelerden Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi'nin eski rejim artıklarının kuşatması altında olduğu anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce millet meclisini feshettiler, sonra yasama yetkisini üstlendiler ve ülke yönetimindeki yetkilerini seçilmişlere devretmemek için her fırsatı değerlendiriyorlar.

Mürsi hükümet kurma görevini 24 Temmuz'da geçiş hükümetinde Sulama ve Su Kaynakları Bakanı olarak görev yapan Prof. Dr. Hişam Kandil'e verdiğinde rahatsızlıklarını açıklamaktan çekinmediler.

Cumhurbaşkanının Müslüman Kardeşler'den seçilmiş olmasının ona kendi kadrosunu iş başına getirme yetkisi vermezmiş, başbakanın kendisi gibi dindar bir insan olması yakışık almazmış gibi gerekçelerle eleştirdiler.

Mürsi dik durup Hişam Kandil gibi dindar bir insanı başbakan atamakta kararlı davranınca bu sefer eski rejim artıkları ve yandaşları Kandil'e aynı gerekçeyle yüklenerek hükümetin dindarlardan oluşmaması gerektiği milli birlik hükümeti olması gerektiği, her parti ve her kesimden hükümette bakan bulunması gerektiği gibi gerekçelerle gizli aşikar baskı yapmaya başladılar.

Seçimi kazanan başkana, "Bütün bakanları kendi partinden atayamazsın, toplumun her kesiminden bakan almak zorundasın." dediler. Tayip Erdoğan'a, "Seçimi kazandın ama bakanları CHP'den MHP'den BDP'den ve diğer partilerden atamak zorundasın." demek gibi bir şey.

Henüz demokrasiye geçiş merhalesini yaşadıkları için olsa gerek yeni hükümet teknokrat hükümeti olacak gerekçesiyle her kesimden insanın yer aldığı bir çorba olarak çıktı karşımıza. 43 bakanlı hükümette seçimi kazanan Müslüman Kardeşlerin partisi Hürriyet ve Adalet Partisi'nden sadece 4 bakan bulunuyor, diğerleri farklı kesimlerden.

Hişam Kandil bakanları seçerken siyasi görüşlerine değil yeterliliklerine ve liyakatlerine baktığını söyleyerek kendini aklamaya çalışsa da yeni hükümetin -inşallah yanılırız- cumhurbaşkanının başarılı olmasına katkıda bulunmasının çok da kolay olmayacağı ihtimali ağırlıklı görünüyor.

Çünkü Mısır'da şu anda milli iradenin önündeki en büyük engel Askeri Konsey'dir ve hala yetkileri itibariyle seçilmiş cumhurbaşkanından daha güçlü ve etkilidir. Askeri Konsey'in başkanı olan ve zorunlu emeklilik yaşını hayli aşmış bulunan 77 yaşındaki Mareşal Hüseyin Tantavi Savunma Bakanı olarak yeni hükümette yer almış bulunuyor. Geçiş hükümetinden yedi bakan makamlarını muhafaza ediyorlar. Ayrıca Hüsnü Mübarek'in kapatılan partisinden bazı kimseler de Kandil hükümetinde bakanlık görevine getirilmiş bulunuyor.

Dışarıdan bakınca Askeri Konseyin cumhurbaşkanı ile yetkileri paylaşma konusunda etkili olduğu anlaşılıyor. İnşallah öyle değildir.

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mürsi, askeri konsey üyelerinden kurtulmadığı sürece onların olumsuz etkileri altında kaldığı ve kalacağı çok bariz şekilde hissedilmektedir.

İnşallah biz yanılırız inşallah Mürsi ve hükümeti başarılı olurlar ve bölgeye örnek teşkil edecek icraatlara imza atarlar.

Mısır tarihinin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mürsi'ye ve yine Mısır tarihinin en genç başbakanı Prof. Dr. Hişam Kandil'e başarılar diliyoruz.

Allah yardımcıları olsun.