Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Teyzemin neyi olsaydı da dayım olsaydı!

Teyzemin neyi olsaydı da dayım olsaydı!

Yahut İstiklal Marşı’nı değiştirmek!28 Şubat’ın sûreta general, gerçekte “onbaşı bile olamayacaklar”ının resmî baş manşetçisi Özköşk efendiyi okumaya pek vaktim olmaz. Dostlar duyurdular, mecburen geçen günkü döktürüsünü -kerhen- kıraat ettik.


Hülasaten:

...Efendim, birden aklıma geldi. Hazır 70’lerin efsane şarkıcısı Berkant da hasta... “Samanyolu” yine gündemde... İstiklâl Marşı’na da muhtevasından ötürü gıcığım.

Hemi de Başbakan Karacaahmet cemevine “ucube” dedi... Tam sırası...

Yani o demeden ben diyemediydim, gerçekten ucube.

Rüşvet-i kelâm faslının iptidası böyle.

Başbakana hulûs çak! Sonra da Millî Marş meselesini aç.

Köylü kurnazlığının çok ötesinde bir kurnazlık vardır da, kimse söylemez: Esnaf kurnazlığı! Hurdanın da hurdası hesapların kurnazlığı. Esnaf kurnazlıklarının en müptezeli de gazeteci esnafının kurnazlığıdır. Hinliğin en ufak görünen en fazla büyümeye istidatlısı olanıdır.
Şimdi “İstiklâl Marşı’nın metni beni hiç açmaz”, diyemem.

Bir tarihi, zihnimizden silinmeyecek bir dönemi yok saymak olur bu. Ben saysam bile, geniş halk kitlesi lâfını bile ettirmez. Eh Mehmet Âkif’e bütün ağababalarım benden önce epeyce sınandılar, hepsi ağzının payını aldı milletten.

İşe besteden başlayalım. İstiklâl Marşı’nın bestesi berbat!

Eh bozuk saatler dahi günde iki defa doğru zamana gösterebildiklerine göre, Özköşk efendiden de doğru şeyler sâdır olabilir...

İstiklâl Marşı’nın bestesinin berbatlığı şek ve şüphe götürmez. İşte müzikçilerin görüşü:
“Yalnızca iki kıt’ası müziklendirilmiş olan şiirin sekiz mısraındaki 117 hecenin 53 tanesinde prozodi hatası mevcuttur. Kelime gruplarının nağmeye denk düşmemesi demek olan periyot hatası ise 13’tür. Türkçe okuma kurallarına ters düşen vurgu hatası 14’tür. Budanmış veya kelime gruplarından doğan anlamsız hece veya hece gruplarının sayısı ise 12’dir.”
Kusuru bununla mı sınırlı?

İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921’de TBMM’de kabul edildikten sonra bir beste yarışması da açılmış. 22 eserin katıldığı bu yarışmadan 4 eser seçilmiş. Seçilenlerden birincisi Ali Rifat (Çağatay) Bey’e, dördüncüsü Zeki (Üngör) Bey’e ait.

İlk sırada bulunan Ali Rifat Bey’in bestesi 8 ay resmen icra edilmiş.

Peki dördüncü sonradan nasıl birinci oldu? Zeki Bey, M. Kemal Paşa’nın eşi Lâtife Hanım’ı devreye sokarak kendi bestesini icra ettirmeye başlamış! Yani millî bir meselede düpedüz katakulli!

İstiklâl Marşı metni göz önünde bulundurulmadan bu bestenin yapıldığını, bestekârı da itiraf ediyor. (İzmir’e doğru koşan atlıları tahayyül ederek bu besteyi yapmış-mış!)
Konuyla ilgili olarak, 1940’larda Bursa milletvekili Osman Şevki Uludağ ne diyor bakın:
“Zeki Bey’in bestesinde herkesin gördüğü prozodi (tecvit) hataları vardır. Şiirin ölçüsünü, yani aruzu dikkate almayan bu beste bize şunu anlatıyor ki, Zeki Bey, güfteyi manasına ve ölçüsüne riayet ederek bestelememiş, aksine olarak Karmen Silva şarkısından faydalanarak yaptığı bestesini Âkif’in şiiri ile güftelendirmiştir. Onun prozodi hataları sayısız derecede çoktur, o beste Âkif’in şiirini ifade etmez. Nadir Nadi Bey’in söylediği gibi ‘biz bunun temposunu beceremiyoruz’. Bizim beceremememiz kaabiliyetsizliğimizden değil, bestenin güfteye uymamasındandır.”
Bu Osman Zeki becerikli adam, Vahidetdin’in saray orkestrasının şefiyken, Ankara’da işlerin iyi gittiğini görünce, cumhurbaşkanının orkestra şefi olmayı başarmış! Yarışmada dördüncü olan bestesini de ne yapıp yapmış, resmileştirmiş. İşte seksen yıldır millete bu ağır eziyeti yapıyor.
Bundan Özköşk bile müşteki. Onun sadece marşın bestesine itirazı olduğunu düşünelim, yani hüsnü zan gösterelim.

Var mısın o zaman, İstiklâl Marşı’nın yeniden bestelenmesi için yarışma açılması kampanyasına? Bu yediden yetmişe bütün milletin seslendirmekte zorlandığı besteden kurtulalım.
Metnine gelince: Elbette o aynı zamanda tarihî bir hâtıradır ve milletimizin bin yıllık macerasını değerler planında en iyi anlatan metindir.

Bestesiz okunduğunda etkisini bütün hücrelerinizde hissedersiniz, besteli okumaya kalkıştığınızda ise, metinle hiçbir alâkanız kalmaz!

Gelelim “Samanyolu”na...

Samanyolu yahşi! Hafif müziğin lâtiflerinden.

Peki millî marş olur mu?

Teyzemin neyi olmalı ki dayım olmalı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi