M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Bizim Bayramımız da İbadettir

Bizim Bayramımız da İbadettir

“Ramazan bitti, şenlik var!”
“İbadetler bitti, şimdi oyun-oynaş, eğlence-zevk, bayram-seyran zamanı!”
“Vur patlasın, çal oynasın!”
Acaba öyle mi?
Böyle düşünenler zaten soluğu tatil köylerinde alıyorlar!
Ramazan sonrası, namazı da orucu da tatile çıkarıyorlar!
***
İslam’ın bir bütün olduğunu ne çabuk unutuyoruz?!
Acaba, ibadet ayrı, eğlence ayrı mı?
İbadet bitti, şimdi eğlence zamanı öyle mi?
Bizim eğlencemiz de, aslında bir ibadet anlayışı içinde olmalı değil mi?
Eğlence, hiç ibadet olur mu diye düşünenler de çıkacaktır şüphesiz!
İbadeti sadece namaz ve oruçla sınırlayanlar, elbet böyle düşünebilir.
Ama ibadet, gerçekten insan hayatını baştan sona kapsayan bir kulluk bilincidir.
Müslüman, namaz kılarken de bu bilinci taşır, eğlenirken, bayram yaparken de…
Çünkü ibadet, insanın her alanda Allah’a kul olduğunu göstermesinden ibarettir.
***
Bayramlarımıza bir bakın!
Hem Ramazan’da hem Kurban’da biz bayrama nasıl giriyoruz?
Yine ibadetlerle değil mi?
Ve bayrama girdikten sonra bayram çıkıncaya kadar yaptıklarımıza da bir bakın!
Tümüyle ibadet üzere olduğumuzu gösteren kavli ve fiili argümanlarla dolu.
Daha bayram sabahının ilk ışıklarında başlıyor ibadetimiz.
Günün fecrinde kıldığımız sabah namazının akabinde maddi dünyamıza doğan güneşle birlikte manevi dünyamıza doğan bayram güneşini yine namazla karşılamıyor muyuz?.
Yediden yetmişe tıklım tıklım doldurduğumuz camilerimiz, bu ibadetin canlı figürleri değil mi?
Kuşluk vaktiyle birlikte, topluca kıldığımız o hazzı sonsuz iki rekat namazla bayramımızı başlatmıyor muyuz?
Yaptığımız sıla-i rahimler, komşu gezileri, çocuk sevindirmeler, izzet-ü ikramlar, hastane, hapishane ve kabir ziyaretleri, yetim başı okşamalar, el öpmeler, dua almalar, güler yüzler, tatlı sözler… hepsi bu ibadetlerin birer parçası değil mi?…
Görüyorsunuz ya!
Gerçekte bizim bayramlarımız da birer ibadet, ibadetlerimiz de birer bayramdır aslında!..
***
İbadetleri günlük hayattan ayrı düşünmek, bir cahiliye geleneğidir.
Mekkeli müşrikler, yaşantılarının küçük bir bölümünü ibadete ayırırlar, kalan kısmını da keyiflerince diledikleri gibi geçirirlerdi.
Bunda belirleyici unsur, heva-ü hevesler, nefsin istek ve arzuları, toplum gelenekleri, örf ve adetlerdi.
Kısaca değerleri, tamamen dünyalıktı.
Onlara göre, din işleri ayrı, dünya işleri ayrıydı.
İslam geldi, bu anlayışa son verdi.
Allah’ın dininin hayata hakim olması gerektiğini herkese ilan etti.
Müşriklerin karşı çıkması da bundandı.
Müslümanlar ise, cahiliye dönemindeki gibi artık dini dünyadan ayırmıyorlardı.
Hayatlarının her bölümünde, günlerinin her saatinde Allah’ın dini vardı.
Hangi işi yapacaklarsa, “bu işe Allah ne diyor, Resulüllah ne söylüyor?” ona bakıyorlardı.
Artık, günlük hayatlarında arzu ve hevesleri değil, Allah ve Resulü söz sahibi idi.
Çünkü onlar, her şeyleriyle Allah’a ve Resulü’ne teslim olmuşlardı.
***
Şüphesiz ki, Müslüman’ın da eğlencesi, zevk-ü sefası, bayramı seyranı olacaktır.
Ama burada belirleyici unsur, Allah’ın dinidir.
Şeytan’a değil, Rahman’a uyanlar; bayramlarını da ibadet haline getirirler.
İşte bayramın mübarek olması da bundandır.
Bayramınız mübarek olsun.
Not: KonyaTV’de Sahur konuklarım;Cuma Prof.Dr.Saim Açıkgözoğlu, Cumartesi Hafız Ahmet Çalışır.

www.twitter.com/parlakturk

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi