Serdar Demirel

Serdar Demirel

Türkiye, oyun kurucu güç olmaya çalışırken..

Türkiye, oyun kurucu güç olmaya çalışırken..

Tarihin kritik dönüm noktaları vardır; krizleri ve imkânları bağrında taşıyan. Yeni medeniyet tohumları bu zeminlerde atılır toprağa. Nadasa bırakılmış topraklar hazırdır bütün bereketini sunmaya.
Tarihte uzun maraton koşmuş ve neticesinde yorulmuş medeniyetler, soluklandıktan sonra tekrar koşmaya başlayabilir. İhtiyaç hissedilen şey, öze dönüş gayretlerinde sergilenecek ortak bilinç ve ona eşlik edecek kollektif ameldir.
Ortak bilinç; zamanın sunduğu fırsatları, gittiği yönü, insan müdahalesinin bu gidişata yön verebilme sınırlarını okuma becerisinde olur da, ideallerle vâkıa arasında köprü kurma becerisini gösterirse, arkası gelir.
İdealler; yerel ve küresel güç mücadelesi dengesi gözetilirse, ortak bilincin taşıyıcı kadroları eliyle maksimum düzeyde ete kemiğe bürünebilir. Zamanın ruhunu iyi okumak gerektiği gibi mekânın da ruhunu iyi okumak gerekir. Mekânın tarihsel derinliğine nüfuz edebilen, diğer mekânlarla aradaki akışkan dinamikleri iyi tahlil eden, insan potansiyelini okuyabilen ve onları bunlara paralel motive edebilen bir şuur düzeyi de elzemdir. O zaman yeniden bir medeniyet sıçraması neden olmasın ki?!.. İçinden geçtiğimiz sürecin tarihte az yaşanan bir dönem olduğuna kanîyim. 21. yüzyıl dünyası sistemini arıyor. Krizler üst üste: ülke içi krizler, bölgesel krizler ve küresel krizler...
Yerelden küresele dünyanın içinde bulunduğu çatışma alanlarını şöyle bir göz önüne getirin. ülke içi malûm; çetelerin anası gibi duran Ergenekon meselesi, AK Parti’yi kapatma dâvası, Kürt sorununun vardığı yer, hep gerilim hatları... Bölgeye göz attığınızda, yanıbaşımızda bizim de üyesi olduğumuz kültür havzasının önemli ülkesi Irak ateş altında. İran direk askerî saldırı tehdidine muhatap. Suriye’nin topraklarının bir kısmı işgal altında. Lübnan mezhep ve dinî çatışmalarla zorlanıyor. Sudan, Somali ve Filistin, kanayan yara... Bunlar hemen yanıbaşımızda yaşanan yakıcı gerçeklerin sadece bir kısmı. Dünyada bizi ilgilendiren bunlar kadar başka yakıcı gerçekler de var tabiî. Afganistan, Pakistan, küresel ısınma gibi çevre sorunları, çin ve Hindistan gibi yükselen yeni ekonomik ve siyasi güçler..
Bunların her biri başlı başına bir kriz alanı. Krizlerin ana sebebi ise, 21. yüzyılın paylaşım kavgasında taşların yerine oturmamış olması. Dünya sistemi kurulana kadar da krizler büyüyerek devam edeceğe benziyor. Kulağa hiç hoş gelmiyor yazdıklarım, farkındayım. Maalesef realiteler bunlar. Bu, madalyonun bir yüzü. Madalyonun diğer yüzü ise, yaşanan krizlerin sunduğu imkânlara dairdir. Zaman ve mekânın bizi üstlenmeye zorladığı rolden, maslahatlarımızla diğer dünyaların çıkarlarının kesiştiği bir dönemden bahsediyorum. Şartlar Türkiye’yi hem de bize rağmen proaktif politikalara zorluyor. Bölge ülkeleri Türkiye’den bir beklenti içinde. 10 sene önce böyle bir beklenti yoktu meselâ. Dünya Müslümanlarının bir beklentisi var. Amerika ve Avrupa Birliği gibi dünya güçlerinin de beklentilerinin olduğu bir sır değil.
Beklentilere kendi çıkarlarını önceleyerek cevap vermek, bir anlamda tarihin size zorladığı rolü üstlenmek demektir. Ya tarafsız kalıp bertaraf olacaksınız, ya da dengeleri gözeterek medeniyetiniz adına sadece bölgesel değil, dünyada oyun kurucu ülkeler arasında yerinizi alacaksınız. Türkiye’de bunun farkında olanlar az değil.
Ergenekon illegal yapısının üzerine giden irade, tarihî fırsatlara uygun strateji geliştirmeye engel olduğu için gidiyor olmasın sakın?!.. ülkenin yaşanan bütün krizlere rağmen dış politikada sergilediği aktif tavır da bunun bir göstergesi diye düşünüyorum.
Hükümet, birkaç gün önce, 150 büyükelçiyi ilk kez bir araya getirip “Türk Dış Politikası”nı masaya yatırdı. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan, devletin yeni vizyonu hakkında büyükelçilere bilgi verdiler, ‘Küresel anlamda çok dinamik bir süreçten geçildiğinin’ altı çizilerek hedefler gösterdiler.
5.5 yıl önce 36 milyar dolar olan ihracatın, bugün 125 milyar dolara ulaştığının, yıllarca 1 milyar dolar seviyesini aşamayan uluslararası doğrudan yatırımların ise 2007 yılı sonu itibariyle 22 milyar dolara ulaştığının altı bu zeminde çizildi. Türk müteahhitlik sektörünün ABD ve çin’den sonra dünyada 3. sıraya yükseldiği anlatıldı. Lübnan’da, Irak’ta istikrarın sağlanmasında alınan etkin görevler hatırlatıldı.
Türkiye’nin, artık sadece Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan değil, 5 kıtayla aynı anda ilişki kuran medeniyetleri buluşturan, çatışmalara, gerginliklere, sorunlara çözüm arayan bir ülkeye evrildiği anlatıldı.
Yapılmak istenen, büyükelçileri, Türkiye’nin yeni dış vizyonuna uygun tavır almak ve ona paralel motive etmekti. ülkedeki gerilimin son yıllarda ortaya konan bu yeni vizyonla alakasını ıskalamamak gerek.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi