Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Rusların yükseliş ve düşüşü

Rusların yükseliş ve düşüşü

Rusya kuzey sınırlarımızda 500 yıldan beri yayılma ve yürüyüş halindedir. Rusya güneye doğru baskı yaptığı gibi kuzeye ve güneye de sarkmış ve bunun sonucu olarak büyük topraklara egemen olmuştur. Rusya’nın yıldızının parlaması ve talihinin dönmesi Timurlenk’e kadar uzanır. Timurlenk’in hızlı yürüyüşü ve hareketi ve fecr-i kazip gibi ortaya çıkışı, tuluu Ruslara yaramıştır.

Onların önünü açmıştır. Oğul Bush’un Afganistan ve Irak işgallerinin de Rusya’nın işine yaraması gibi. En azından petrol fiyatlarını artırarak boş Rus hazinesinin dolmasına yol açmıştır. Kazandığı Müslüman nefreti üzerinden mevzii kaybederek bu gerilediği alanlarda boşluğun bir kısmının Ruslar tarafından doldurmasına vesile olmuştur. Askeri hamlelerin sonuçları da aynen ‘kime niyet kime kısmet’ şeklinde tecelli eder. Askeri sonuçlar her zaman simetrik siyasi sonuçlar doğurmaz. Timurlenk’in Altınorda devletini ezip geçmesi Rusların önünü açmıştır. Moskova Knezliği, Altınorda baskısından kurtularak hamle gücüne kavuşmuş ve ardından 1552 yılından itibaren güneye yürümüş ve Kafkaslar’a kadar inmiştir. Altınorda devleti bölündükten sonra, Kazan ve Astrahan’da kalan cepleri de Rus hamleleri karşısında tutunamamıştır. Bunda hamle gücünü kaybetmesinin ve iç çekişmeler yaşamasının büyük rolü vardır. Rus tarihinde üç önemli dönüm noktası vardır. Bunlardan ilki Altınorda devletinin yıkılması ve altından Rusların çıkmasıdır.
¥
Rus tarihinin ikinci önemli olayı ise Napolyon’ın Rusya çıkarmasıdır. Napolyon Zülkarneyn gibi iki yönlü bir çıkarma yapmıştır. Bunlardan birisi güneye diğeri ise kuzeyedir. Güneye olan Mısır çıkarmasıdır ve 1798 yılında gerçekleşen bu çıkarma Akka önlerinde durdurulmuştur. Durdurulmasaydı Osmanlı’nın toprakları işgal edilecek ve belki de İsrail erken bir dönemde kurulacaktı. Zira İngilizlerden önce Yahudiler Napolyon’un aracı milleti olmuştur. Ortadoğu’ya onların rehberliğinde gelmiştir. Napolyon’un şarka hamlesi Osmanlı’nın büzülmesine yol açmıştır. Başarısız da olsa Napolyon’un hamlesinin Osmanlı üzerine iki yıkıcı sonucu olmuştur. Bunlardan birisi Osmanlı ve İslam topraklarına modernizmin tohumları ekmesi ve bu hamlenin sömürgeciliğin kapısını açmasıdır. Napolyon’un şarka başarısız hamlesinin ardından 1812 tarihinde Rusya’ya yönelmiştir. Napolyon Moskova’yı almakla birlikte tarihteki Kahire yangınlarına benzer bir biçimde Moskova yangını yaşanmış ya da kundaklama sonucunda Moskova alev alev yanmış ve ağır kış şartları nedeniyle Napolyon Ruslara karşı kazandığı savaşın tadını çıkaramamış ve coğrafya şartlarına mağlup olmuştur. Deplasmanda olmasından ve Fransa’ya uzaklık ve yabancı topraklar nedeniyle eriyerek çekilmek zorunda kalmıştır. 7 Eylül 1812 günü gerçekleşen Borodino Savaşını kazanmasına ve Rusları kırmasına rağmen düzenli çekilememe nedeniyle yaklaşık yarım milyon askerini telef etmiştir.
¥
Ruslar, Napolyon çıkartmasına veya askeri hamlesine karşı verdikleri savunmayı ‘1812 vatanperverlik savaşı’ diyorlar. Hitler’e karşı verdikleri savaşa da ‘Büyük Vatanperverlik Savaşı’ diyorlar. Ruslar eylül ayında (2012) Napolyon bozgununun 200 yılını kutladılar. Ruslar açısından Napolyon’un başarısızlığı veya maceraperestliği yeni bir yükselme döneminin kapısını açmıştır. Ruslar hamle gücüne kavuştukları gibi önlerindeki engeller de kalkmıştır. Kendilerine olan özgüvenleri tavan yapmıştır. Batı’dan esen milliyetçilik rüzgarları Osmanlı’nın temellerini sarsar bu da Rusların Balkanlar’a ve Kafkaslar’a sarkmasını kolaylaştırır ve hızlandırır. 1877-78 savaşından sonra Ruslar Türkler üzerine askeri baskılarını artırırlar. Savaş sırasında yıkılmasaydı Çarlığın işi İstanbul’u işgal olacaktır. Böylece Üçüncü Roma olarak tasvir ettiği Moskova ile birlikte İkinci Roma’yı da ele geçirmiş olacaktı.
Hitler de Napolyon gibi aynı yanlışa düşmüş ve Rusya bataklığına saplanmıştır. Hitler’in yenilmesi ve Churchill’in Stalin’i tercih etmesiyle birlikte Ruslar Avrupa’ya sarkmışlardır. Bununla birlikte Churchill’in ‘hazmetme kapasitesi’ olarak nitelendirdiği husustan dolayı Ruslar işgal ettikleri Avrupa’nın yarısını ancak 45 yıl ellerinde tutabilmişlerdir. 1968 Prag Baharı 1989 yılında Doğu Avrupa Baharına dönüşmüş ve meyvesini vermiştir. Ruslar Avrupa’dan çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu Moğolların fiili olarak İslam alemini istila etmesinden sonra kimlik olarak aşınmalarına ve erimelerine benzer. Zira Ruslar şarklı batılılardır. Batı medeniyetinin zayıf yüzünü temsil ediyorlar. Burada Putin’le ilgili önemli bir remiz vardır. Putin, yıkılmadan önce Doğu Almanya’da KGB’yi temsil etmektedir. Rusların Avrupa’dan çekilmesi onun da şahsi bir kaderidir. 1989, esasında çıkış noktası Fransız devriminin estirdiği ideolojiler yüzyılının (iki yüzyıl) kapanması ve sağ sol ayrımlarının sona ermesidir. İdeolojilerin yerini küreselleşme almıştır. 1989, 200 yıllık Fransız Devriminin etkisinin sıfırlanması anlamına geliyor. 1989 yılından 22 yıl sonra ise Arap Baharı esmeye başlamıştır. O da Fransız Devriminin Ortadoğu’daki etkisini sıfırlıyor. Bu bahar da Rusya ve çıkarları için ikinci Berlin duvarının yıkılması anlamına geliyor. Yine Rusya’nın başında Putin var. Siyasi düzen olarak Putin özelinde Rusya, totaliterlikten otoriterliğe geçişi veya klasik çağa geri dönüşü temsil ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi