Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Müşterek sorunumuz

Müşterek sorunumuz

“…19.Yaşında bir öğrenciyim… Çeşitli kitaplar okuyor, hocalarımızın sohbetlerini takip etmeye çalışıyorum. Fakat namaz konusunda kendimi bir türlü disipline edemiyorum. Günde bir vakit geçirdiğim oluyor. Ya da huşu ile kılamıyorum. Sabah namazlarına kalkmak çok zor geliyor. Bunu arkadaşlarla da konuşuyorum ama onlar gibi bende çözüm bulmada işin içinden çıkamıyorum….” (Nadire K,)

Aslında kardeşimiz toplumumuzda ibadetlerle ilgili yaygın ve ortak bir soruna değinmemize vesile oldu. Zira ancak duyarlı bir hissiyata ve Allah’a c.c. karşı sorumluluk bilinci taşıyan birisi böylesi bir sorunu dile getirebilir. Bu nedenle genç kardeşimizin sorumluluk bilinciyle sıkıntısını dile getirmesi takdir edilecek bir davranıştır. Çünkü bu sorun sadece gençlerin değil hepimizin müşterek bir sorunudur.

Sorumlulukların ertelenmesi vicdani bir rahatsızlık ve pişmanlık ile kişiye geri döner. Çünkü insan, ancak sorumluluklarını yerine getirdiği sürece vicdanen olgunlaşır ve olgunlaştıkça da değerli olan her şeye karşı bir hassasiyet geliştirir. Bu hassasiyet ise insanı insan yapan değerli bir unsurdur.

Sorumluluklarımızın yelpazesi geniştir, kendimize, ailemize, topluma ve bütün bunların da üstünde Allaha karşı sorumluluğumuz vardır. Namaz ve dua da bu kapsamda yer almakta ve kulluk bilincimizi ortaya koymaktadır. Nasıl ki, okula gitmek istemesek de bunu bir sorumluluk olarak kabul edip gidiyorsak; yâda bize verilen bir görevi istemesek ise de yerine getiriyorsak; yine namazı da her türlü zorluk, vesvese ve yorgunluğa karşı kılmak ve bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayız. Çünkü Müslüman olmanın ve Müslüman kalmanın ilk şartlarından biridir namaz. Elbette namazlarımızı huşu ile kılmayı arzu ederiz ama birinci hedefimiz bu sorumluluğu yerine getirmek olmalıdır.

Sanırım bunda biraz da bilinç-şuur noktasında eksikliklerimizin yanında bireysel hayatımızı düzenlemede gösterdiğimiz gevşeklik ve disipline olamamanın etkisi, de var.

Mesela, biri size: _Bir yıl boyunca beş vakit namazı hiç geçirmeden kıl, sana şu kadar para veya benzeri bir şey vereceğiz, dese. O vakit namazını geçirir misiniz? Hiç sanmam, alacağınız ödüle odaklanır ve gereğini yaparsınız.

Oysa İslami sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde dünyevi ödüller ile mukayese edilemeyecek kadar büyük bir mükâfat söz konusudur. Namaz, Müslümanlığımızın bir göstergesi, ancak Allah c.c. vereceği ecirle bizi mükâfatlandıracağını da haber veriyor. Ne yazık ki, görünen ve peşin olan şeylere itibar ederken, manevi değerlere, mutlak gerçeğe ve hakikatin kendisine zaman ve ayırılacak mesai yönünden uzak kalıyoruz.

Unutmayın, gençlik geçer, okul iş, hayat biter. Fakat yapılan her iyi amel, güzel bir eylem dünyadan ahirete intikal eden ebedi yol arkadaşlarımız, gerçek dostlarımızdır. İşte namaz bu bağlamda dinimizin ve hayatımızın ikmalinde temel dayanak noktasını temsil etmektedir. Bu nedenle karşımıza çıkan engel ne olursa olsun namazlarımızı geçirmemeli, disiplinli olmalı, namazımıza göre hayatımızı planlamalı ve bir rekât namazın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi