M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Vatandaşlık ve Kimlik Sorunumuz

Vatandaşlık ve Kimlik Sorunumuz

 

Bazı şeyleri cesaretle konuşmak lazım.
Ancak, aşırıya kaçmadan, sivri laflar yapmadan!
Maalesef, yılların birikimiyle “sorun” haline getirilen “etnik kimlik”ten söz ettiğimi anlamışsınızdır.
Şu aralar oldukça yaklaşılan çözüm için, mutedil olmak, suhuleti elden bırakmamak gerek.
 
***
 
Yetkililer “bu iş mutlaka çözülecek” diyorlar.
Hatta Mayıs veya Haziran, ya da en geç güz aylarına kadar çözüleceği söyleniyor!
Biz de umutla bekliyor, buna inanmak istiyoruz, başka da seçeneğimiz yok!
Eğer, önceki hatalar tekrarlanmaz, dikkatli bir dil kullanılırsa neden olmasın, diyoruz.
Artık, Ülkemizin kaybedecek ne zamanı kaldı, ne de enerjisi!
Bu süreçte, herkes sorumlu davranmalı, çözüme destek vermelidir.
Zira, bu mesele; ne hükümetin ne de filan veya falan partinin meselesidir!
Bu mesele; bu Ülkeyi Yurt edinmiş herkesin, yani hepimizin meselesidir.

***
 
Esasen, bir insanın “etnik kimliği”nin olmasından daha doğal ne olabilir ki?!
Bununla ayıplanmak ya da yargılanmak, aslında bir “insanlık suçu” değil mi?
Herkes, doğduğu zaman farklı bir “kimlik”le dünyaya gelmiyor mu?
Türk, Kürt, Arap, Acem, Rum, Ermeni… bunda kimin seçim hakkı var?
Hiçbirimiz, anne ve babamızı seçme özgürlüğüne bile sahip değiliz!
Farklı kimliklerde dünyaya gelişimiz, bir yaratılış gerçeğidir.(Hucurat,10-13).
İnsanın diğer insanlara karşı, Yaratıcı’sına “ittika”dan başka üstünlüğü olabilir mi?
Ne ırk, ne renk, ne dil, ne de başka bir şey, asla “üstün”değil!(Ahmed b. Hanbel, 5/411,H.No: 23536).
Çünkü, Allah Teala insanların ırkına, diline, toprağına, suretine, kalıbına bakmıyor.
Sadece, kalbine ve davranışlarına, yani imanına ve ameline bakıyor ve buna göre değer veriyor!(Müslim,Birr,33).
Bu ölçüyü kabul etmeyenler olabilir.
Ama onlar kabul etmedi diye, bu gerçek değişmez!

***
 
Beni asıl üzen şey; “kimlik” aidiyetini “sorun” yapanlar arasında, kendini Müslüman tanımlayanların da bulunuyor olmasıdır!
“Etnik kimlik”lerini, “Müslüman kimlik”lerinin önüne geçirenler var!
Kastım, belli bir etnik kökenden olanlar değil!
Hangi etnik kökene sahip olursa olsun, hepsini kastediyorum.
Aynı Allah’a ve Peygamber’e inanan bu insanlar, nasıl ayrışabilir, nasıl ayrı düşebilirler?!
Rasulüllah döneminde, farklı etnik kökenden sahabeler yok muydu?
Sayalım: Süheyb bir Rum’du, Selman bir İranlı, Bilal de Habeşli idi…
Ama hiçbiri, “etnik kimlik”lerini “Müslümanlık”larının önüne geçirmediler!
Sahabeden hiç kimse, ırkını, kabilesini, geçmişini, atalarını yüceltmedi!
Çünkü, bunlarla “övünmenin küçük bir karıncadan daha değersiz olduğunu” biliyorlardı.(Tirmizi,Tefsir,49).
Bütün bunlar, Müslümanlar için dikkate alınması gereken ana ilkelerdir.

***
 
Peki, Ülkemizdeki Müslüman olmayanlar için durum nedir?
Kanada’da, ABD’de, Avustralya’da, veya benzeri ülkelerde durum ne ise, odur.
Yani “vatandaşlık” kimliği.
Bugün, dünyada (Yahudi devleti İsrail’i hariç tutarsak) tek bir ırka dayalı ülke hemen hemen yok gibidir.
Artık ülkeler, çok uluslu devletler statüsünde, hayatiyetlerini güvenle sürdürebiliyorlar.
Uzun süre ikamet ettiğim Avustralya’da ve kısa aralıklarla kaldığım Avrupa’da bunu gördüm ve yaşadım.
Sonuçta insanlar, çok doğal olarak etnik kökenlerini rahatlıkla söyleyebilmelidir, tıpkı isimlerini söyledikleri gibi…
Ancak, bu etnik kimliğini başkalarına dayatma, üstünlük sağlama, ayrıştırma aracı olarak kullanırlarsa, işte orada “sorun” başlar!
Umarız, Türkiye’miz de bu “sorun” u aşan ülkeler arasına girerek “ırkçılık” belasından artık kurtulmuş olur.
 
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi