Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şia’nın küresel müttefikleri

Şia’nın küresel müttefikleri

Ünlü işadamı Jak Kamhi bundan bir müddet önce Hürriyet’ten Vahap Munyar ile bir konuşma yapmıştı. En dikkate değer bölümlerinden birisi İran devrimiyle alakalı bölümüydü. Kendisinin karşı çıkmasına rağmen Batı’da umum havanın ve genel eğilimin bu devrimi desteklemekten yana olduğunu söylemekteydi!  Neden acaba? İslam dünyasının enerjisine içine boşaltması için mi?
Hamaney Suriye rejiminin laik bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Şimdi onun sözleriyle Baas rejimi İslamcı mı oldu? Öyle ise Saddam’la 8 yıl niye savaştılar? Daha önce de Hamaney, Beşşar için mazlum ifadesini kullanmıştı. O mazlum ise dünyada zalim kriterine uyan kimdir? Herhalde öldürülen Suriyeliler olmalı! Burada Şii dailiği ile saha gerçekleri birbirinin yerine geçiyor. Tam bir simya savaşı. Jak Kamhi’nin tespitlerine mümasil İslam dünyasında İsrail’in karşısında asıl potansiyel düşmanın Türkiye olduğunu fark eden Bernard Lewis hem Netanyahu’dan Türkiye’den özür dilememesini istemiş hem de birkaç yıl önce şu sözleri sarf etmiştir: Yakın gelecekte ve 10 yıl geçmeden Türkiye bölgede İran’ın yerini alacaktır. Bunlara taze bir ilave de, İsrailli stratejik uzmanlardan General Amus Gilad’ın sözleridir.  İsrail, Arap Baharı ülkeleri tarafından çevreleniyor ve kuşatılıyor. Bizim için en büyük ve acil tehdit Sünni kapan tarafından kuşatılmaktır. Fas’tan başlayıp Mısır’ı geçip Türkiye’de son bulacak bir kuşak. Buna kimileri Sünni kuşak kimileri de Osmanlı kuşağı demektedir.
*
 2003 yılından beri Türkiye’de Soli Özel gibiler Türkiye’nin Irak’ta Sünnilik yaptığını ve Sünnilik yanlısı politikalar izlediğini yazıyor. İnanmayan arşivlere baksın. Böyle olmadığı halde böyle gösterilmesinin hikmeti nedir?  Azınlık politikaları iç çekişmeyi artıracak bir faktördür ve bütün sömürgecilerin emniyet sibobudur. Bütün sömürgecilerin potansiyel müttefiki siyasal Şiliktir. Suudi Arabistan’dan yargılanan Şii din adamlarından Nimr Nimr, 2008 yılında Amerikan elçisiyle görüşmesinde İslam aleminde hakiki müttefiklerinin Şiiler olduğunu söylemiştir. Bu gibi kimseleri şımartan ve azgınlaştıran da küresel himayedir. Laik zeminden Hüseyin Nasr’ın oğlu Veli Nasr, Şia Uyanışı adlı eserinde aynı şeyi söylemektedir. Amerika’daki Humeyni devrimi karşıtı Şii odaklar bile netice itibarıyla siyasi veya kültürel nedenlerle İslam aleminde Şii merkeziyetini ve Şiiliğin yayılmasını istemektedirler. Kadimen söylendiği gibi tutumları bir sözü tedai ettirmektedir: La lihübbi Ali bel libuğzi Ömer. Yani molla muhabbetinden ziyade kökleşmiş Sünni düşmanlığı laik Şiileri bile İran rejiminin katarı haline getiriyor.  Bizanslıların Katolik başlığı yerine Osmanlı sarığını yeğlemeleri gibi. Bizdeki ulusalcılar ise tam tersi onlar da İran’ın katarı haline geliyorlar. Hepsinin çıkış noktası, kaybetme öfkesi ve nefret duygusudur.
*
  İslam dünyasının birlik bütünlüğünü istemeyen ve ittihad-ı İslam’dan korkan herkes bunun nüvesi ve potansiyeli olan Sünni dünyanın İsrail veya Şii eliyle parçalanmasını arzu ediyor.   Direniş aldatmacası eksen ile onların sözde hedefi İsrail, İslam dünyasını meşgul edecek bir iç kargaşayı yeğlemektedir. Bu noktada İran bu güçlerin ekmeğine yağ sürmektedir. İran 30 yıl boyunca İsrail karşısındaki şark cephesini bloke etmiş ve atıl hale getirmiştir. İran-Irak savaşı 8 yıl sürmüş ve milyonlarca insan telef olmuştur. Yine Esat’lar rejimini destekleyerek 30 yıl boyunca İsrail sınırının stabil halde kalmasını sağlamıştır. Rafsancani ise doğruyu söyleyerek İsrail ile savaş halinde olmadıklarını hatırlatmıştır.  Neden Rusya, Çin ve hatta ABD İslam dünyasında çoğunluk teşkil eden Sünniler yerine Şiileri yeğliyor ve tercih ediyor? Amaçları,  sekterizm silahıyla İslam aleminin potansiyelini heder etmektir. Bu nedenle, İran’a ve Şia’ya görünmez bir küresel destek uzanmaktadır.  Suriye’de Esat rejimi bırakın mezhepçiliği ve sekter politikaları, onun ötesine geçerek mezhep arındırması yapıyor. Buna mukabil, Yahudi asıllı Amerikalılar Türkiye’yi mezhepçilikle suçluyor.  Bunlar neden Osmanlı’ya karşılar da Safevi projesine karşı değiller?  Çünkü Ali Şeriati’nin de ikrarıyla Safevilik Batı’nın parçalama araçlarından birisidir. Modern Safevilik de böyledir. ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın başkanlığında Washington’da kurulan “Türkiye Görev Gücü”, Türkiye uzmanlarından oluşan 11 kişilik heyetle hazırladığı, Beşar Esad sonrası Türk-Amerikan işbirliğine dair 36 sayfalık raporda, Türkiye’yi mezhepçilikle suçluyor. ABD başkentinin hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili üyelerce desteklenen önde gelen düşünce kuruluşlarından Bipartisan Policy Center’ın oluşturduğu görev gücünün 36 sayfalık raporunda, Türkiye’nin Suriye’de mezhepçi politikalar izlediği ve Sünni tabanlı Müslüman Kardeşler örgütü ile özdeşleştiği de savunuldu. Bu durumun bölgede daha geniş bir tabana hitap etmeye çalışan ABD’nin politikaları ile örtüşmediği belirtilirken, iki ülke arasında Hillary Clinton’ın Dışişleri Bakanlığı sırasında da bu konuda bir kırılma yaşandığı ileri sürülüyor. Bipartisan Policy Center, raporun açıklanması dolayısıyla Washington’da Abramowitz ve Edelman’ın katılımıyla aynı zamanda bir panel organize etti. Türkiye’nin Suriye politikasında Sünniliğe dayalı bir mezhepçilik yaptığı iddiası burada da dile getirildi. Türkiye’nin Mısır ve Suriye başta olmak üzere Arap aleminde uygulamaya başladığı dış politikalarıyla, bu ülkelerdeki Müslüman Kardeşler faaliyetleri arasında bağlantı kuruldu.  Edelman bu vesile ile Amus Gilad’ın endişelerini paylaşmış oluyor. Küresel Yahudilik veya eski tabiriyle beynelmilel Yahudilik İran’ın arkasında duruyor. Yahudi asıllı Abramowitz ve Edelman’ın bu hususta öne çıkması tesadüf mü?  Bilindiği gibi, Edelman Bush’un Haçlı Seferinin baş neferlerinden birisiydi. Şimdi Türkiye’yi Sünnicilikle suçlamak onlar açısından tehlikenin merkezine işaret ediyor. Korku ortak korku ve bu korku onları Beşşar’la ve İran’la aynı zeminde buluşturuyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi