Cemal Nar

Cemal Nar

O Herşeyi İşitirken?

O Herşeyi İşitirken?

- Hz. Âişe “Her konuşmayı ve her sesi işiten Allah Teâlâ’ya hamd u senâlar olsun” dedikten sonra şöyle anlatıyor: Bir gün kadının biri gelerek Hz. Peygamber’e bir şeyler söyledi ve sonra konuşmaya başladılar. Ben o sırada odanın uzakça bir köşesinde bulunduğumdan ne konuştuklarını işitemedim. Ama daha sonra Allah Teâlâ

 

“(Ey Rasûlüm!) Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan o kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah ikinizin de konuşmasını işitir; zira Allah işiten ve görendi.” ( Mücadele, 58/1) âyet-i kerîmesini indirdi.[1] (İbn Kesir, Tefsir IV/318 (İmam Ahmed’den. Ayrıca Buhari’nin de Kitabu’t-Tevhid’de rivayet ettiği kaydedilir); Beyhaki, el-Esmâ’ ve’s-Sıfât s. 136.)

 

 

Aynı konuda şu farklılık da ifade edilmiştir:: “Âişe vâlidemiz şöyle anlatıyor: “Her sesi ve her konuşmayı işiten Allah Teâlâ ne yücedir. Bir gün Havle binti Sa’lebe gelerek Hz. Peygamber’le konuşmaya başladı. Onların konuşmalarının ancak bir bölümünü işitebildim. Duyduğum kadarıyla Havle kocasını şikayet ederek şöyle diyordu:

 

“Ey Allah’ın Rasûlü! Kocam malımı yedi, gençliğimi mahvetti. Ona birçok çocuk doğurdum. Yaşım ilerleyip de çocuk yapamaz hale geldiğimde o beni boşadı. Ey Allah’ım! Ben derdimi sana şikâyet ediyorum!” Havle, Cebrail (a.s.) Mücâdele Sûresi’nin birinci âyet-i kerimesi olan “(Ey Rasûlüm!) Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan o kadının sözünü Allah işitmiştir...” âyetini indirinceye kadar bu şekilde konuşmaya devam etti. Onun kocası Evs b. es-Sâmit idi.[2] (İbn Kesir, Tefsir IV/318 (İbn Ebî Hâtim’den)

 

İşte bu! Az ötede Aişe annemiz duymuyor, ya da yarım yamalak duyuyor, ama göklerin ötesinden, daha da öte, hatta ötelerin ötesinden Allah duyuyor. Evet, her şeyi anında duyuyor ve değerlendiriyor. Yani çözümü, çareyi Cebrail’e (a.s) söylüyor ve o da anında Sevgili Peygamberimize (sav) ulaştırıyor. Yaralı kadının derdine derman olunuyor.

İşte buna iman farz, Allah Tealanın bazı şeyleri duymadığına, duymamasına inanmak küfürdür.

 

Ey insan, yanında olup da sözlerini işiten, yüz yüze konuştuğun insan hakkında durup dururken kötü ve çirkin konuşmazsın. Eğer o insan uzakta ise, yanında lafı götürecek ve bu yüzden seni utandıracak, yüzünü kızartacak sözü gıyabında yine konuşmazsın, “ne olur ne olmaz” diyerek ihtiyatlı davranırsın. Bu lafı hiç duymayacağını kesin bilsen bile, akıllı ve sorumlu bir insan isen, yine konuşmazsın. Çünkü bu sözü işitenler ve kayda geçirenler var. Bunun bir hesabı var.

 

Peki, ya Allah? Allah için gıyap var mıdır? Sana şah damarından daha yakın, sana kalbinden, aklından, ruhundan, canından daha yakın olan Rabbin için gaybubet var mıdır? Seni işitmemesi, görmemesi diye bir vaziyet var mıdır? “Yok” diyorsan,  O’nun duymasını istemediğin, duymasından mahcup olarak yüzün kızaracağı kelimeleri nasıl konuşursun, duyduğunu, hatta gördüğünü bile bile?

 

Bunun altında yatan nedir?

 

“Uzakta olanı duymaz” diyorsan, işte anlatılan olay, işte duyuyor. İşte yüzlerce ayet, binlerce hadis var bu konuda! İşte bir örnek: “Sözünüzü ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun, hepsi birdir. Zira Allah gönüllerin künhünü bile bilir.”[3] (Mülk 13.)

 Bunları inkar etsen kafir olursun ki hiç olmaz. Bir mü’min için ateş hendeğine düşüp diri diri yanmak bundan çok daha iyidir. O halde o duyarken nasıl ayıp, çirkin, kaba, kötü, müstehcen, küfür, fitne, fesat, yalan, gıybet, nemime, iftira ve inkar dolu konuşmaları yaparsın?

 

Sence de ayıp olduğu kadar acîp de değil midir?

 

 

[1] İbn Kesir, Tefsir IV/318 (İmam Ahmed’den. Ayrıca Buhari’nin de Kitabu’t-Tevhid’de rivayet ettiği kaydedilir); Beyhaki, el-Esmâ’ ve’s-Sıfât s. 136.

[2] İbn Kesir, Tefsir IV/318 (İbn Ebî Hâtim’den

Müilk, 13.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi