M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Camiler Aslî Fonksiyonuna Dönmeli Ama ..

Camiler Aslî Fonksiyonuna Dönmeli Ama ..

Valide Sultan Camii’ndeki manzarayı görünce, acaba dedim, camiler asli fonksiyonuna mı dönüyor!
 
Biliyorsunuz, Asr-ı Saadet’te Mescid-i Nebi sosyal bir merkez durumundaydı. Her iş için orada toplanılır, görüşmeler orada yapılır, orada kararlar alınırdı. Hastalar orada tedavi edilir, kimsesizler orada kalır, misafirler orada ağırlanırdı. Mescid, bir eğitim yuvası, bir barınma merkeziydi. Orada hem ibadet edilir, hem vakit geçirilirdi.
 
Yemek yenir, istirahat edilir, uykuya yatılırdı. Hatta, gözaltına alma ve cezaevi olarak kullanma mekanıydı orası aynı zamanda... Kısacası Mescid-i Nebi; çok amaçlı sosyal bir mekan, bir toplanma ve bir irtibat merkezi olarak işlev görüyordu.   
 
Orası, hayatın merkeziydi.
 
***
 
Dolmabahçe'deki Bezmi Alem Valide Sultan Camii'nin göstericiler tarafından adeta üs olarak kullandığını görünce bu özellikler aklıma geldi birden bire… Ama, Asr-ı saadetteki görüntü ile bu görüntüyü yan yana getirdiğimde traji-komik bir manzara ortaya çıkıyordu!…
 
Fotoğraf ve video çekimlerinden gördüğüm kadarıyla, göstericiler bu camiyi diledikleri şekilde kullanmışlar. Yemişler, içmişler, tedavi görmüşler, yatmışlar, kalkmışlar… Yapmadıkları tek şey ibadet olmuş!... Cami ve mescitlerin birinci fonksiyonu ve temel amacı olan Allah’ı anma, zikretme, O’na ibadet etme görevini hiç yerine getirmemişler!.. Bu konudaki nasipsizliklerini ortaya koymuşlar!
 
Bu edep yoksunu zavallılar, cami ve mescitlere nasıl girileceğini, orada nasıl kalınacağını, nasıl davranış sergileyeceklerini bilmedikleri ve öğrenmedikleri için –veya bildikleri halde kasıtlı olarak- hadlerini aşmışlar ve Allah’ın evi mesabesindeki İslam mabedine saygısızlıkta bulunmuşlar!..
 
Ayakkabılarıyla camiye girmek gibi gayrimüslimlerin bile yapmadıkları edepsizlikleri yapmışlar, hatta daha da ileri gidip sigara içmelerinin yanında bir de işrette bulunarak kutsal mabedi adeta meyhaneye çevirmişler!..
 
***
 
Bunların camiye girişine imkan ve zemin hazırlayanların vebalini bir kenara not ettikten sonra şunu söyleyelim:
 
Kabe’nin şubesi durumundaki cami ve mescidler hükmen “Allah’ın evi” olduğuna göre, hiç şüphesiz “Evin Sahibi” bu hakareti görmezden gelmeyecek, bu densizliğin bedelini mutlaka onlara ödetecektir.
 
Şu Atasözünü hepimiz  biliyoruz: “Eceli gelen köpek, cami duvarına işer!” 
 
Müslümanlar bunun hesabını sorarlar ya da sormazlar, onu bilemiyorum ama inandığım bir gerçek var. O da şudur:
 
Allah, kendi evine yapılan bu hakareti, bunu yapanların yanına koymayacak, kendi elleriyle belalarını buldurtacaktır. Fil vak’ası dahil, bugüne dek tarih bunun örnekleriyle doludur. Yukarıdaki Atasözü de boşuna söylenmiş bir söz değildir.
 
***
 
Müslümanlar bunun hesabını sorarlarsa eğer, bu şeref Müslümanlara ait olacaktır. Evet, Camiler asli fonksiyonuna dönmeli ve çok amaçlı faaliyetler için kullanılmalıdır.
 
Ama, bu amaçlar kesinlikle Allah’ın dinine hizmet eden faaliyetlerle olmalıdır, yukarıda anlatılanlar gibi değil!...
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi