Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Eğitim-başarı ilişkisi

Eğitim-başarı ilişkisi

Gaziantep’ten Murat Birden soruyor: “Konferansınızda bulundum. Çok etkilendim. Sormak istediğim halde sıkılganlığımdan dolayı soramadığımı şimdi sormak istiyorum: İlkokuldan sonra okuyamadığım halde, şiir ve roman gibi çalışmalar yapıyorum. Bunu bilen bazı tanıdıklarım, ‘Üniversite bitirmeden olmaz’ diyor, küçümsüyorlar. Siz ne dersiniz, başarabilir miyim?”

Sevgili Murat, bu tamamıyla kendine ne kadar inandığın ve güvendiğinle ilgilidir. Sahi sen ne diyorsun, başarabilir misin?
Başaranlar çok: Üniversite bitirmedikleri halde edebiyat dünyasında yıldızlaşanlara bir göz atalım istersen…
Peyami Safa: İki yaşında babasını kaybetti. Babasız büyümenin acıları yetmezmiş gibi, sekiz-dokuz yaşlarında amansız bir kemik hastalığına yakalandı. 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşadı. Vefa İdadisi’nden (lise) ayrılıp bir matbaada çalışmaya başladı…
Sonunda “Server Bedii” imzasıyla da yazan bir romancı, fikir adamı ve köşe yazarı oldu. Edebiyat dünyamızda silinemez izler bıraktı.  
İsmail Kemalettin Demir, yani bizim tanıdığımız ismiyle, Kemal Tahir: Lise mezunu bir avukat kâtibi olarak hayata atıldı. Kendini geliştirdi ve çok önemli bir “romancı”, hatta “fikir adamı” oldu…
Mehmet Raşit Öğütçü veya bizim bildiğimiz adıyla Orhan Kemal: Ortaöğrenimi yarıda kalmış bir yazar. Bulaşıkçılık, kâtiplik, matbaa ve tarım işçiliği yaptı. Çalıştığı işler hikâye ve romanlarına zenginlik olarak yansıdı. Oldukça başarılı eserler verdi.
Kemal Sadık Göğçeli, yani Yaşar Kemal: Romancılığını kimse tartışmıyor. Ama ortaokulu bile bitirmemiştir.
Fikir ve düşünceleriyle Cumhuriyeti kuranlara istikamet veren, ayrıca da milyonları etkileyen Ziya Gökalp’in de eğitimini tamamlayamayanlar (lise ikiden terk) arasında olduğunu ifade ederek, eğitimin yerli yazarlar faslını kapatalım ve icatlar/keşifler dünyasında yer alan onlarca örnekten birine parantez açalım…
Adı: Thomas Alva Edison… Sadece üç ay okula gidebilmişti, çünkü öğretmeni, küçük Thomas’ı “eğitilemeyecek kadar geri zekâlı” bulmuştu.
Annesi mecburen onu okuldan aldı. Thomas, bunu hayatı boyunca mesele yapmadı. Tüm enerjisini ilgi duyduğu konulara harcadı.
Özellikle elektriğe karşı aşırı bir ilgi duyuyor, çocukluğu cam fanuslar, kömürler, deney kavanozları arasında geçiyordu.
İddiası büyüktü: Yağ ve fitil kullanmadan sokakları aydınlatacaktı. Onu duyan dalga geçiyor, “Hiç yağ ve fitil olmadan ışık olur mu?” diyerek, alışageldikleri yöntemlerin bekçiliğini yapıyorlardı.
Halbuki Thomas Alva Edison, hiç yapılmamışın, o zamana kadar düşünülmemişin peşindeydi. Merakı ve kararlılığı ona yol gösteriyor, sabrı adım adım onu hedefine taşıyordu.
Mahallede adı “deli”ye çıkmıştı. Çocuklar muhtemelen onu taşlayıp arkası sıra “deli deli tepeli” diye tempo tutarken, büyükler aynı damgayı kendilerince daha mantıklı gerekçelerle vuruyorlardı: “Adam deli kardeşim, olmadık şeye tüm varlığını harcıyor. Sanırsınız dünyayı o kurtaracak! Halbuki doğru düzgün eğitimi bile yok” diyorlardı.
Edison, çevresine aldırmadan çalışıyordu. Kafasını “yeni buluş”lara takmıştı, o istikamette mesafe alıyordu.
Binlerce deneyden sonra, nihayet ampul yandı. Onu diğer buluşları izledi. Adını tarihe yazdırdı.
Üniversite eğitimi almak önemli: Bir hedef belirlemek ve o hedefe göre kendini geliştirmek de eğitim kadar önemlidir.
Yani eğitimsizliği başarısızlığın mazereti olarak görmemek lâzım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi