Ziya Müezzinoğlu

Ziya Müezzinoğlu

Yenilgi yenilgi büyüyen zafer

Yenilgi yenilgi büyüyen zafer

Medine’de “Ebu Zer El Gıfari” adıyla mamur bir cadde bulunduğunu duyduğumda ne kadar güzel bir seçim, diye düşünmüştüm. “Ebu Zer” isminin, insanları ve kalabalıkları anımsatan “cadde” kelimesi ile yan yana gelmesi, güzel bir tenakuz olarak ismi daha da anlamlı kılmaktaydı. Oysa Ebu Zer El Gıfari yalnızlığıyla meşhur bir sahabeydi. Bana da zaten bu yönüyle hep sıcak ve yakın gelmişti. Onun yalnızlığı bu denli sevmesi, Allah Resulünün de (SAS) dikkatini çekmiş, bir gün onu bir köşede yalnız başına otururken görmüş ve  “Allah Ebu Zer’e acısın ki, o, yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız haşrolur.” buyurmuştu.

Aynı şeyleri Rabia’tü’l Adeviyye meydanı için de hissettim. Rabia’tü’l Adeviyye de ömrü boyunca evlenmeyerek hayatı yalnız yaşamayı, daha doğrusu Rabbiyle birlikte olmayı seçen bir tabiin büyüğü idi. Oysa şimdi ismini taşıyan meydan, milyonları kucaklıyor. Rabia, sıkıntılara, çile ve zulümlere nasıl Müslümanca direndi ise şimdi de adını taşıyan meydanı dolduran milyonlar aynı şekilde zulme ve zalime meydan okuyor. Rabia’tü’l Adeviyye zulme nasıl rıza göstermedi ve kazandıysa Mısır da rıza göstermeyecek ve kazanacak.  Rabia, yaşadığı çağda muhatap olduğu onca zulme karşı Hakk’ça duruşu sebebiyle “dişi aslan”  olarak adlandırılmıştı. Şimdi de milyonlarca aslan, onun adıyla anılan meydanda zalimin yüzüne Hakk’ı haykırıyor.

Zaman ilerledikçe içimizi kanırtan acı çöreklenip oturdu yüreğimize. Afganistan dağlarında mücahitler kazanacak ve İslam alemi zulümden kurtulacak, diye düşündük; Bosna Hersek işgal edildi. Bosna-Hersek bir kurtulsa tamam, dedik; heyhat ki Çeçenistan tarumar edildi. Katil sürüsü Somali’den defolup gitsin, dedik; Sudan ikiye bölündü. Bari Keşmir kurtulsun, dedik; Arakan yağmalandı. Doğu Türkistan’a bir nefes dedik; Bağdat yerle bir edildi. Irak’ta işgal sona erse, dedik; heyhat ki kardeş kanı akmaya başladı sokaklardan. Suriye’de kardeş kardeşi “Allahüekber” nidalarıyla katletti.

Galiptir bu yolda mağlup

Ve Mısır. Ve Türkiye. İslam aleminin liderliğini sırtlayabilecek bu iki önemli ülkesi yıllar yılı hep darbeler, dış müdahaleler, işbirlikçiler, sağ-sol kavgası ve terör belası ile karıştırıldı, meşgul edildi. Hilafetin son iki emanetçisi bu iki ülke, yerinden doğrulup o sancağı yeniden dalgalandırabilir, diye uykuları bölündü zalimlerin. Türkiye’de bir Evren bulunduysa, Mısır’da da bir Abdünnasır keşfedildi netekim. Türkiye’de nasıl zulmedildi ise Müslümanlara, Mısır’da da aynısı yaşatıldı İhvan-ı Müslimin’e. Nasıl hapishanelerde süründürüldü ise Bediüzzaman, Necip Fazıl, aynısı Hasan El Benna’ya Seyyid Kutub’a reva görüldü. Bizde İskilipli Atıf ve binlercesi yürürken darağacına, Mısır’da Hasan El Benna düştü binlerce şehidin önüne. Ve nihayet Erbakan nasıl milletin oylarıyla seçildiği makamdan indirildiyse Mısır’da da Muhammed Mursi, muktedir olamadan alaşağı edildi. Bizde milletin oyları ve  Erbakan hocanın yetkisi, kendisinin göreve getirdiği Vural Savaş marifetiyle gasp edilirken Mısır’da da Mursi’nin kısa bir süre önce göreve getirdiği General Sisi tarafından çalındı. Bizde Sisi marifetiyle Fadimeler görevlendirilirken ne hazindir ki Mısır’da da  isminden başka hiçbir şeyi adaleti çağrıştırmayan Adli Mansur bu görevi üstlendi. O kadar pervasızlaştı ki zalim, işte darbeyi ben yaptım, der gibi, adeta altına imzasını atarak, tercihini “İslamcı” lardan yana koyan halkın başına bir Hristiyanı baş yaptı. Tıpkı Arap Baharı yaşandığı söylenilen Suriye’de Ulusal Konseyin başına Hristiyan George Sabra’nın getirilmesi gibi.

Mısır’daki darbeyi “İslamcılık bitti” diye selamlayan Esed, Kral Abdullah, Sabra, Sisi ve onların eli  kanlı ağababaları bilmelidir ki Mısır, adım adım gelen ve tüm İslam alemini kuşatacak yeni ve büyük bir devrimin habercisidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ziya Müezzinoğlu Arşivi