Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Hop Dedik Orda Kal Portakal

Hop Dedik Orda Kal Portakal

Başlık, Hürriyet yazarlarından Ömür Gedik'in bir şarkısının adı.

Bazı gazete yazarları, bizimle dalga mı geçiyorlar yoksa şecaat arz ederken sirkatlerini mi söylüyorlar çözemedim. Belki de katilin suç mahalline gelişi kuralıdır. Suç mahalli neresi derseniz, köşeleri. Millete tepeden bakdıkları; değerlerimizle, inançlarımızla alay etdikleri ve zaman zaman da kendilerini ele verdikleri köşeleri.

Konumuz, yine kurban karşıtlığı. "Leyleğin ömrü lak lakla geçer" misali, onları umursamamamız gerektiği kanaatinde olan okurlar haklı. Fakat, kendi açılarından haklılar. Durduğu yerde sağlam duranlar için sorun yok. Ama, basdıkları zemin kaygan olan insanlarımız ne olacak? Hakikaten hayvan sevdiği için kurban kesmeğe yanaşmayanlar, hayvana merhamet edeceğim derken insanı unutan ya da unutmak üzere olanlar...Onlar etkileniyor maalesef.

Köşe saltanatı sürenlerin kendilerini ele verdikleri yazıları çok önemsiyorum. Arada kalanlar için bu yazılardaki ikiyüzlülüklerin ifşa edilmesi lazım. Manşet olması lazım. Onların çifte standartları, belki kafasında soru işareti olan samimi modernleri, hayvanseverleri uyandırabilir. Kurban kesmekle bağını koparmak üzere olan birisi, muhtemel ki bağını güçlendirir.

Yani, bayram günü, " şu şunu dedi, bu bunu dedi" meraklısı değilim. Öyle ipuçları veriyorlar ki "yazmazsam çatlarım" gayretine kapılıyorum sadece.

En son kurban muhabbetini biliyorsunuz. Hürriyet yazarı Ömür Gedik, kurbanları, sabah ezanı ile kesdi. Sorun değil. "Bu sene de hac ile kurban bayramı aynı zamana denk geldi." haberindeki cehaletin yanında, pek mühim sayılmaz. Benim takıldığım , Ömür Gedik'in boğazındaki düğümler.

Malum atasözü, boğaz dokuz boğumdur. Niye? İçimizdekiler "pat" diye ortaya dökülmesin diye. Ömür Gedik, her kurban bayramı sabahı, boğazında bir düğümle uyanıyormuş. Dokuzu atalarımız yüzünden, birisi de bayram yüzünden, etdi mi sana on boğum. Lakin, dil bu! Gene de durmuyor.

Şimdi bahsedeceğim konu, Ömür Gedik'in boğazına 50 düğüm atdırıp, bir daha ki bayrama sesini kesdirmez ise yapacak bir şey yok.

Böylesine hayvansever bir yazara, şöyle bir soru sorsak ne cevab verir acaba?
Bir insanın, harika bir yılbaşı hindisi fotoğrafı çekdirmek için kaç hindi yapması gerekir?
Bu soruya nereden geldiğimi anlatayım.

Martha Stewart'ı biliyor musunuz? Ben yeni öğrendim.. Hakkında okuduklarım, bana hemen," Hülya Avşar'ın olmak isteyip olamadığı kadın." dedirtdi. 72 yaşında ama, 35-40 gösteriyor. Amerika'nın yaşam tarzı gurusu ve en zengin kadınlarından. Fotomodel, iş kadını, tv yapımcısı, dergi sahibi, yazar...Yok yok... Yalnız, bu kadının sicili, birazcık bozuk. Hani adamın biri demiş ya "Bize gelin gelecek kızın bir tek kusuru var. Azıcık hamile." Stewart'ın, adına "inside trading" denilen büyük bir dolandırıcılık hikayesi var. Ceza alıp hapis bile yatmış. Okuduğum köşe yazısına göre küllerinden yeniden doğmuşmuş.

İşte, bu yaşam tarzı gurusunun, "Martha Stewart Living" diye bir dergisi varmış. Son sayısının kapağında, şükran günü için hazırlanmış bir hindi yemeği fotoğrafı varmış. Hindiyi, kendi hazırlamış. Bu tadı ve fotoğrafı bulabilmek için 50 hindi pişirmiş.İyi bir hindi yemeği için hindinin yeni kesilmiş olması şartı da varmış.

Bu ifadeler ve yukarıdaki soru, Ömür Gedik'in yazdığı gazetenin hayvansever, kurbansavar yazarı Ertuğrul Özkök'e ait. Yaptığı yolsuzluk ile kim bilir kaç hayatı söndüren, bir fotoğraf için 50 hindi kesen bu kadını öve öve bitiremiyor Özkök. Hakkında kötü düşünmeyelim diye, 20 çinçila kedisi beslediğini de ekliyor.( Yaşam tarzı gurularının romantik psikopat taraflarından, önceki yazımda bahsetmişdim)
Zihniyete bakar mısınız?

Bir Hristiyan'ın, şükran günü yemeği tarifi vermek maksadıyla çekdireceği fotoğraf için(Dikkat lütfen! Şükran günü için değil, fotoğraf için) 50 hayvanı öldürmesine övgü; bir Müslüman'ın ibadet gayesi ile kurban etdiği bir hayvanın en üzücü fotoğrafını kullanarak, fotoğrafın gerisindeki merhamet medeniyetine yergi.

O halde , bütün mesele, güzel poz vermek. Arsız ol, hırsız ol, dinsiz ol, densiz ol. Yeter ki pozun çirkin olmasın ( Aynı şey, ulusalcı basında, Başbakan için yapılıyor. En sinirli fotoğraf karesi, diktatör haberlerinde kullanılıyor).

Köşe yazarı, sinema eleştirmeni, gazeteci, şarkıcı, sunucu, hayvan hakları savunucusu Ömür Gedik'in boğazı , Kurban Bayramı'ndan sadece dört gün önce, 11 Ekim tarihli Ertuğrul Özkök yazısına da düğümlenmiş midir acaba?

İki ihtimal var. Ya okumadı ya da okudu ve üzüntüden eleştiriye mecali kalmadı. Yok eğer okuyub da bu yaşam tarzı gurusu kadın hakkında, Özkök ile aynı duyguları paylaşdı ise "Kurban Keserken" yazısı için söylenecek tek şey var.
"Hop dedik orda kal portakal"

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi