Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Kurban Bayramı Tatili Kısaltılmalıdır!.. (2)

Kurban Bayramı Tatili Kısaltılmalıdır!.. (2)

İşin dini yönüne gelirsek…

Önce, naçizane, “farz, vacip, sünnet nedir? Kurban ve bayram tatili bunlardan hangisine girer?” sorusunun cevabını vermeye çalışalım. Mutat Müslüman için faydalı olacağını düşünüyorum.

Farz; başka anlama gelme ihtimali bulunmayan, ayet, sahih hadis gibi kesin delilleri dayanan, inanan insan için yerine getirilmesi zorunlu olup getirilmediğinde ağır ceza-i müeyyide gerektiren,  inkâr edildiğinde ise dinden çıkmanın söz konusu olduğu ilahi emirler bütünüdür. Yani deliller kat’idir, kesindir.

Vacip’te ise deliller bu kadar kesin değildir. Dayanakları daha çok zannî’dir. İnkârı günah olmakla beraber imâni anlamda küfre girmez ve dinden çıkmayı gerektirmez.

Yani farz ile vacip arasındaki asıl fark delillerin kuvvetidir ki, bu aynı zamanda yerine getirilmediklerinde doğacak sonuçları (etkilemenin de ötesinde) doğrudan tayın eden bir özelliktir. Her ne kadar bu konular din âlimlerince ve değişik mezhep mensuplarınca birbirinden farklı yorumlansa da genel kanaat aşağı yukarı böyledir.

Sünnet ise peygamber efendimizin(s.a.v) ayetleri bize açıklamak, örneklerle göstermek üzere yaptığı farz ve vacip kapsamında olmayarak fiiller, ibadetlerdir.

Mesela bu noktada ezanın (sadece) sünnet olduğunu söylesem belki de pek çok insan şaşıracaktır. Çünkü ezan dinin olmazsa olmazlarından bir olarak algılanmış ve zaman içerisinde şuur altımıza yerleşmiştir; kurban da öyle. Ama bütün bu yerleşmeler ezanı sünnetlikten vacipliğe yükseltmiyor.

İşte bayram namazı ve kurban kesmenin bu tablodaki yeri (ulemanın ağırlıklı görüşü olarak) vacipler hanesindedir. Bazıları kurbanı vacip değil sünnet olarak da yorumlamaktadır. Tamamen İslâm’ın dışından gelen bir adet olduğunu söyleyenler bile var.

Sünnet de olsa, vacip de olsa benim inancım odur ki kurban, bazılarının ileri sürdüğü gibi, öyle kolay terk edilebilecek bir ibadet değildir. Hele kitabımızda "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" (Kevser, 108/2) diye buyruluyorsa ve de Hadis-i Şerif’te "İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın" (İbn Mâce, Edâhı, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 321) deniliyorsa…  Ama kurbanın tatiline gelince…

Kurbanın tatiline gelince…

Küçük araştırmamda, kurban bayramının tatili anlamında kişiyi veya devleti mecbur tutan bir örneğe rastlamadım. Evet, Asr-i Saadet’teki kurban bayramlarında, dört günlük bir sürede kurban kesim işlemi ve dağıtımıyla beraber, yakın-uzak akrabalar-dostlar ziyaret edilmiş, hastalara, düşkünlere, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine özel ilgi gösterilmiş, kucaklaşılmış, kaynaşılmış vesaire ama bu bayram hiçbir suretle bir tatil olarak algılanmamış ve devletin kapısına kilit vurulmamıştır. Dokuz güne çıkarılması ise vaki değildir.

Bu bağlamda, mesela kurban bayramı dört gün değil de üç gün olursa “şu kurala uymaz, şöyle bir cezayı gerektirir” diye bir yazılı bir hüküm de yoktur. Dahası Kurban kesiminin geçerli olduğu süre, herkesin bildiği gibi üç gündür. Yani kurban bayramının dördüncü günü kurban kesmek caiz değildir. Buradan hareketle ve yukarıda değindiğim bilgiler ışığında “Kurban bayramı tatilinin dördüncü gününün tatil olmaktan çıkarılmasında bir mahsur olmasa gerektir” diye düşünüyorum.    

Sonuç olarak…

Sonuç olarak kurban bayramının dört gün olması ve birinci gününün Salı’ya denk gelmesi halinde dokuz güne çıkmasıyla çok uzun bir tatil olmaktadır. Benim teklifim bunun üç güne indirilmesidir. Yukarıda bahsettiğimiz kurban bayramında yapılması gereken şeyler kanımca üç günlük bir tatilde de pekâlâ gerçekleşebilir. Zaten ilk günü Çarşamba ya da Pazartesi’ne denk gelen bayramlarda yine beş günlük bir tatil söz konusu olacaktır.  Bu arada bir buçuk gün olan Cumhuriyet bayramının yarım gününe de hiç gerek yoktur.

Şimdi bazıları “kardeşim o kadar kaza oluyorsa önlemleri arttırırsın, yolları genişletirsin, demiryolu yaparsın, cezaları ağırlaştırırsın” ya da “parası olan yola çıkıyor ve yoldaki ya da gidilen yerdeki esnaf da nafakasını kazanıyor, senin derdin mal-can mı yoksa din kurallarıyla oynamak mı”  veya “üç güne inerse her şey düzelecek mi sanki” filan diyenler de olacaktır. Desinler, ne yapalım! Bu da onların fikri; katılmasak da dile getirmelerine saygı duymak lazım.

Ancak onlara şunu söylemek isterim: Bir an için empati yapın ve kazalarda ölenlerden birinin kendiniz ya da çocuğunuz, anneniz, babanız olduğunu veya süper devletler yanında “ben de varım” demeye çalışan, maaşları ödemek, alt yapı, üst yapı hizmetleri vermek, genç nesillerin geleceğini hazırlamak zorunda olan bir devlet sorumlusu olduğunuzu düşünün...

Bu bağamda hükümeti göreve davet ediyorum. Riski aldım ve kapıyı araladım (bazı yetkililer bu ifadeye gülecek ve ‘canım senin aldığın riskten de ne olur ki’ diyecektir! Olsun, onlar da desinler.) onlar da açık yüreklilikle gereğini yerine getirsinler. Memleket ve insanımız için hayırlı bir iş yapmış olurlar. Korkmasınlar konuyu iyi anlatırlarsa oy da kaybetmezler. Hatta tam tersine, kazanabilirler bile. Zira yüzbinlerce araç bir anda yola çıkmayacağı için yolların yetersizliği (bu konuda Hükümetin hakkını yememek gerek, Allah için çok ş yaptılar, çok mesafe kaydettiler. Burada özellikle bayram trafiğini kast ediyorum.) göze batmayacak, makroekonomik dengeler de (en kötü ihtimalle 4/365 gün ölçüsünde) bozulmayacak… Bir de dinde farz (zorunlu) olmayan ama toplumda farz gibi algılanan inançlara körü körüne bağlı olmayan açık görüşlü yöneticiler olarak algılanacaklar! Daha ne olsun?..

Peki, kurban bayramı (tatili) üç güne indirilirse din elden gider mi?.. Gitmez, vallahi gitmez! Niye mi?.. Yukarıda izah ettik, farz (hatta vacip de) değil de ondan!.. Mevlâ ne gösterir bilemeyiz elbette ama imanım bana, hesap gününde, dilimin döneceğini ve bunu böylece söyleyebileceğimi hissettiriyor. Bu makaleyi yazmamdan dolayı içim rahat.

Manasını ve keyfini doyasıya yaşayacağımız, nice kazasız belasız bayramlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi