Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Benim özgür ülkem: Kuşlukda yazarlar

Benim özgür ülkem: Kuşlukda yazarlar

"Kuşlukda Yazarlar", Ankara Türk Ocağı bünyesinde faaliyet gösteren bir edebiyat topluluğu. Benim için müthiş bir hürriyet alanı. Haftada iki saat ama, dünyaya bedel. Kahvaltı eşliğinde, bir yazarı ve kitabını eleştiriyoruz. Önceleri, yazarlar basılmış kitabıyla gelirdi. Artık, bastırmadan geliyorlar. Bu, eleştirilerimize verdikleri kıymetin en güzel ifadesi.

"Selamün aleyküm kör kadı" fıtratında insanlar için insan ilişkileri bazen öyle çekilmez bir hal alıyor ki anlatamam. İnsanlar, "Ben eleştiriye açığım" sözünü sakız çiğner gibi çiğniyor. Bu söze kanarak içinizden geldiği gibi konuşma gafletinde bulununca kim, ne kadar, neye açık iyi anlıyorsunuz. Hele bir de" Müslüman ilm-i siyaset bilmeli" cümlesi arkadan gelirse hayal kırıklığı daha da artıyor."Müslüman oynamayı bilmeli" demenin daha süslücesi aslında.

Kimi insanlar, karşısındaki kişinin beyanını esas alır. Kimi insanlar da beyanın gerisindeki psikolojiyi, hatta şuuraltını görür.  Hayat tecrübeniz, aldığınız eğitim, okuduğunuz kitaplar ve seyrettiğiniz filmler size bir çok ipucu verebilir. Mesela; işyerinizdeki bir insanın odasından başka bir odaya geçeceğini bir sene önceden tahmin edersiniz. Sebebi ise geçmek istediği odaya girip çıkarkenki beden dilidir. Biraz dikkat  edince  görülebilir.

Peki bunu görmek size ne kazandırır? Sadece başınızı ağrıtır. Ta ki dediğiniz çıkana kadar. O zamana kadar sıfatlardan sıfat beğenin. Şüpheci, komplocu, kıskanç, paranoyak vs. vs.

Zamanla, diliniz şişse de susmayı öğrenirsiniz. Artık ne kadar başarabilirseniz. Çünkü, hürriyetin esiri olmak en büyük esarettir.

İşte "Kuşlukda Yazarlar", dili  şişirmeyen, özgürce nefes alınan bir ortam. Üyelerimiz arasında, doktor, savcı, akademisyen, mühendis, tarihçi, ev hanımı, bürokrat, öğretmen…ne ararsanız var.  Eleştirilmeye talib olan yazara, "anestezik farkındalık" denen işlem uygulanıyor. Bu, tıbbi bir deyim ve nadiren olan bir durum. "Anestezi" filmindeki gibi narkoz verilen hasta yani yazar, her şeyi duyuyor ama, uyuştuğu için tepki veremiyor. Misafir ettiğimiz yazara eleştirilerimizi sakınmadan yapıyoruz. Tepki vermesine izin yok. Sonuna kadar bizi dinleyecek ve sonra savunmasını yapacak. Gerçi benim gibi "Hey uyanık mısın?" diye ara sıra hastayı dürtenler de oluyor.

İtaat kültürünün salgın bir hastalık gibi her yeri esir aldığı zamanımızda, hiçbir kaygı, hesap, rövanş endişesi, ard niyet  olmadan eleştiri yapmak müthiş bir terapi. Hele de karşınızdaki yazar olgun bir insansa. Daha basılmamış kitab için "İyi ki buraya gelmişim." diye teşekkür edilince veya basılmış kitab için "Keşki kitap basılmadan buraya getirseydim" diye esef edilince eleştirinizin namusundan emin oluyorsunuz.

Nadiren tersi de oluyor. "Siz ne anlarsınız?" bakışları, çatılan kaşlar, anestezinin tesiri bittiğinde yanınıza gelerek elle ve dille dürtenler, facebookdan dürtenler neler neler…

Olsun.

Biz eleştiriye açığız. Sahiden açığız. Sizi de bekleriz.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi