Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Özruhaniciler!

Özruhaniciler!

Eskiden bir ‘Özdenciler’ akımı vardı belki de hep varlar. Lakin İran’ın ABD’ye açılmasıyla birlikte yeni bir akım daha gelişti ve doğuyor. Sizleri haberdar etmek istedim. Duyduk duymadık demeyin ve habersiz kalmayın. Bu akımın temsilcilerine Özruhaniciler ve baş temsilcisine de Özruhani diyebiliriz. Bu akım şimdi tek bir çiçekle başlasa da ileride Özruhaniciler olarak yayılabilir ve serpilebilir. Merakınızı fazla gıdıklamadan çağımızın hastalığına veya karakterine ram olarak aceleyle veya tehalükle hemen bu Özruhaniyi tanıtalım. Son sıralarda Kırk7 ile ‘kırkyedilikler’ grubunu ve akımını kuran ve bir süre sonra da teneşirciler halini alacak olan akımın başı olan zattan bahsediyoruz. Hürriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni ve Serdar Turgut’un bel altı muhabbeti veya zevzeklik arkadaşı Ertuğrul’dan söz ediyoruz. Ertuğrul her devir aynı kalsa da Özkök sürekli, her devirde değişiyor. Heyula gibi veya maymuncuk gibi her kapıyı açıyor. Her akıma uyuyor. Bir diğer adıyla rüzgârgülü. Bazen bir parçasıyla hükümetçi veya nurcu olabiliyor. Tabii gövdesinin kalanı Ertuğrul olarak veya Kemalist olarak kalmaya devam ediyor. Galiba bu yıl Başbakan gitmedi diye Davos’a heveslenmiş, damlamış. One minute demeye heveslenirken eteğini Ruhani’ye kaptırmış. Acem cazibesine kapılmış. Davos’ta sükse yapmak isterken çiçeği burnundaki İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile karşılaşmış ve ondan feyz almış. Bundan dolayı Davos dönüşünde ona dostları eskiden kalma bir alışkanlıkla ‘Özruhani’ diye takılıyorlar. Hatırlarsınız belki Özal döneminde köşk muhabbetinden dolayı kendisine ‘Özköşk’ diyorlardı. Köşk’ün gözdeleri arasındaydı. Özal döneminde Köşk’ün bir prensleri vardı bir de gözdeleri. Adnan Kahveci gibiler Özal’ın prenslerini temsil ediyorlardı. Buna mukabil Semra Özal’ın papatyaları vardı. Bir de Özal’ın gözdeleri oldu. Cengiz Çandar ve Ertuğrul Özkök bunlar arsındaydı. Bunların Özal’la ilişkileri ‘Tak Şak Paşa’nın Tansu Çiller’le ilişkisini anlattığı düzeyde idi.

*

 2014 Davos yeni bir akımın doğmasına ev sahipliği yaptı ve eşlik etti. Bu akım dünyanın efendilerinin yeni kölelerini simgeliyor. Bu yeni akımın adı Özruhaniciler ve kurucusu da Ertuğrul Özruhani’den (Özkök) başkası değil. Özkök veya Özköşk ve son numarasıyla Özruhani İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile karşılaştığında ayak üstü muhabbeti ilerletmek istemiş. Moşe Katsav ile Hatemi’nin Roma’da geçmişte yaptıkları gibi burun buruna gelmişler. Gıpta ve hayranlığını ifade etmeye çalışırken ağzından ‘Zerrab’ı tanıyor musunuz? cümlesi dökülüvermiş. Farsça çalıştığından mı böyle kısa cümle kurmuş ya da Davos’un ekonomik form olduğu mu aklına düşmüş? Bu Ertuğrul! Kafasında kırk tilki gezer. Zerrab’ı bilmem ama Babek’in Ali Hameney’in adamı olduğu muhakkak. Dolayısıyla hiyerarşi de Babek, Ruhani ile de bağlantılı olmalı. Neyse. Tabii ki yanlarında olmadığım için Ruhani’nin yeni hayran akımının gurusu Özruhani’ye cevabını bilmiyorum ama kestirebiliyorum. Şöyle dediğine kalıbımı basabilirim: Zerrab’ı senin kadar bile tanımıyorum. Takiyyede Ruhani’nin ve hayranlıkta ise Özkök’ün eline su dökebilene aşk olsun! Olmuş olacak keşke Ruhani’ye hayattan damıtılmış deneyimlerinin hulasası olan ‘Kırk7’ kitabını da hediye etseydi. Onlar da ona Ali Baba’nın kitabını hediye ederlerdi! Tanışma daha fazla derinleşseydi keşke. Türkiye’de köşklerin ve Bab-ı Ali’nin yüzüne kapandığı Ertuğrul, İran’da Ali Kapu’yu bulabilirdi. Böylece köşksüz de kalmamış olur.

*

 Özruhanicilik, Özköşkçülük gibi konjonktüre de fazlasıyla uygun. Mürsi, Erdoğan yerine şimdi Sisi ve Ruhani modası var. Sisi sert gittiğinden dolayı yüzü küresel zeminde soğuk gelse de Ruhani hem içeriden hem de dışarıdan parlatılıyor. Bu akım yani Özruhanicilik aynı zamanda siyasi olarak ABD tarafından da vaftiz edilmekte. Arap Baharı ve İsrail’e posta koymasıyla ile birlikte Erdoğan müstakil hareket ettiğinden dolayı Batı tarafından istiskalle karşılanıyor. Gözlerinden düştü. El Kuds El Arabi gazetesinde yazan Bessam El Bedarin adlı yazar Sisi-Mürsi denkleminde olduğu gibi kurulu Arap rejimlerinin Erdoğan’ın nüfuzunun gerilemesine mukabil Ruhani’nin parlamasına ve nüfuzunun yayılmasına ve isminin öne çıkmasına razı olduklarını ve olur verdiklerini yazmaktadır (http://www.alquds.co.uk/?p=124978 ). Mısır’da Mürsi’nin yerini Sisi alırken bölgesel çapta da Batı’ya posta koyan Erdoğan yerine yerleri öpen Zarif-Ruhani ikilisi alıyor. Zaten onlar her zaman böyleydiler sadece takiyye yapıyorlardı. Takiyyecilerle hedonizmi gurusu Davos’ta buluşmuş oldu. Karşılıklı birbirlerinin kıymetini bilirler herhalde. İki tarafa göre de nasıl olsa Başbakan Erdoğan Sünnicilik yapıyor! Dünyada ve ahrette mezhepçiliğin yeri var mı? 

 Bölgede eksen kaymasının testini ve sağlamasını yapmak kolay. 1971 yılından beri adaları işgal altında olan BAE Kralı Al-i Mektum İran’a ambargonun kaldırılmasını savunmaktadır. İrancı diye Mürsi’yi devirenler ve yıkanlar suçlamalarının hilafına kendileri İrancı olmakta bir beis görmüyorlar. Mürsi’yi İran bahanesiyle yıkıyorlar ama kendileri Amerikan lokomotifinin tabii katarı olarak Ruhani’ye şapka çıkarıyorlar. Onlara göre yakın tehlike Ruhani veya Ali Hameney değil Erdoğan. Çünkü o İsrail ve ABD nazarında da tehlikeli biri. Halbuki, bölgede Körfez aleyhine İran nüfuzunu önce palazlandıran İngiliz işgali ardından da onların çığırında ilerleyen Amerikalılar olmuştur. Şimdi ABD-İran siyasi köprüsü üzerinden Ertuğrul bize Davos’tan mendil sallıyor. Şimdi Ruhani-Ertuğrul dönemi. Yaşasın hedonizm ile takiyyenin buluşması ve izdivacı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi