D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Pozitivist ilimciler ve pozitivist dinciler!

Pozitivist ilimciler ve pozitivist dinciler!

20. yüzyılımızın büyük ahlâkçı düşünürü Nureddin Topçu 10 temmuz 1975’de vefat etmişti. Aradan geçen 39 yıl, onun fikirlerinin, görüşlerinin önemini azaltmadı, aksine artırdı.

Topçu, İslâm ve İnsan’ın önsözünde, İslâm dünyasının ve bazı İslâm anlayışlarının keskin bir değerlendirmesini yapar. İslâm dünyasının kötü durumunun sebebi ne siyasî, ne iktisadî, ne ilmî ne de fikrîdir. Asıl sebep, Kur’an’ın özü olan ahlâkın kaybedilmesidir. Müslümanlar bir takım geleneksel hareketleri titizlikle yerine getirmekte, kaideciliğe saplanmakta fakat düşünmekten kaçmaktadır. Topçu’nun İslâmcılarda yaygın olan dış dünyayı suçlama yönünde tavırlarına karşılık, içe yönelik eleştirileri ağırlık taşımaktadır:

“Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslâm dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslâm memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyor. Her sene yüzbinlerce ziyaretçi ile dolan Kâbe’nin etrafında ruh birliği beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasî, ne iktisadî, ne de esasında ilmî ve fikrîdir. Bu hâlin sebebi, İslâm’ın temeli ve Kur’an’ın özü olan ahlâkın kaybedilmiş olmasıdır. Bugünkü Müslümanlar birtakım geleneksel hareketleri dikkat ve titizlikle yapmaktan başka endişesi olmayan, ilkçağın ve ilkel devrin sihirbazlarını andırıyorlar. Kur’an harikası olan ilahî ahlâk İslâm diyarında çoktan gömülmüştür. Ahlâk idealine karşı ruhlarda işlenen bu zulmün tarihte çok tekrarlanan tehditleri, bugün büyük sanayi medeniyetinin insanı makineleştiren ve makineye esir yapan zulmüyle el ele vermiş bulunuyor.”

Nureddin Topçu’nun yazılarında merhamet, rahmet, kalp, aşk, ıstırap, sevgi, af vb. kelimeler sıkça geçer. “İsyan ahlâkı” yanında “merhamet hareketi”, “kalp hareketi”, “kalp adamı”, “millet mistiği” gibi kavramları sıkça kullanır ve düşüncesinde bu kavramlara önemli yer verir. Dinî düşünceyi dinin kurallar ve hukuk kısmına (şeriat) inhisar ettirmekten şiddetle kaçınır. Bilgi nazariyesini histen akıla, akıldan ilhama (vahye) doğru bir gelişme olarak çizer.

İnsana ebedî ilhamlar sunan dinler yeryüzünde insanlığın kurucusu olmuşlardır. İnsanın ihtiraslarıyla iştihaları insanlığın temellerini sürekli olarak yıktığı halde gerçek ve samimi dinî yaşayış, insanlığı kurtarmıştır. Dinin esas aldığı ilhamın temelleri üzerinde sağlam ve yanılmaz aklın saltanatı kurulur. “İlhama dayanmayan akıl, belki iyi ve bazen mükemmel münasebetler kurucudur. Fakat yaratıcı, kurtarıcı olamaz. Sonsuzluğa giden yolu bulamaz.”

Topçu’ya göre, insanın evrimi şu yolu takip etmelidir: “İlk ve hayvanî duyguları yaşamaya başladıktan sonra dikkatli ve disiplinli metodlarla akla teslim edilmeliyiz. Bu mektebin ve terbiyenin işidir. Aklın saltanatını kuran adamlar bizi ilahî ilhamın eşiğine kadar götürmelidir. İlhama bağlanan akıl hakikate uzanabildiği gibi, yine ancak ilhamın doğurduğu duygular insanî duygulardır. İlhamsız akıl insanı hatalara, ilhamdan doğmayan duygular insanlığı felaketlere götürür”

Topçu’nun İslâm’ı düşüncesinin merkezine koymasına ve medeniyetçi yaklaşımlarına rağmen, tarihî İslâm yorumu hayli eleştiricidir. Kaideci din adamları sınıfı, bütün  İslâm inançlarını mâna âleminden madde dünyasına aktarmışlar, hepsi hakkında maddî izahlar yapmışlar, böylelikle dini en kaba maddeciliğe bağlamışlar, bayağı bir pozitivizmle el ele vermişlerdir.

Dinin temeli ve ruhu, dinî hakikat denen şey “şeriat” değildir. Şeriat, yani hükümler ve ibadet usûl ve yolları, dinde gaye olan imana ulaştırıcı vasıtalardır. “Vasıtaların en mükemmeli, elbette imana ve en doğru yoldan götürenidir. Ancak şeriat ne gayedir, ne de gayeye götürücü yolda yaşanan hayattır. Sadece yolun istikameti, işaretleri, izleri iniş çıkışlarıdır… Dini şeriatten ibaret addetmek bir hayat yerine onun şeklini, bir tablo yerine çerçevesini, meyve yerine kabuğunu, ruhanî bir seyahat yerine geçilen yolu almak demektir.”

Sözde Ehli sünnetçiler ruhtan sıyrılan şekil ve hareketlerle, bütün bir taklit sistemi ortaya çıkarmışlardır. Topçu bunun “dinî pozitivizm” olarak adlandırılabileceğini belirtiyor. “Pozitivist şeriatçiler, Hazreti Peygamber’in hareketleriyle çehresinin şekillerini taklide çalıştılar. Halbuki onda taklit edilecek olan iradesi, aşkı, ilhamı, bir kelime ile ruh âlemi idi.”

Din anlayışında diğer bir hata da dini bilgi kaynağı olarak telakki edenlerin yaklaşımıdır. Bunlar Kur’an’ın, gerçekte sembolik olan kâinat açıklamalarını, sürekli ilerlemekte olan ilimlerin ortaya koyduğu hakikatlerle ya uzlaştırarak övünmek sûretiyle veya onlara karşı koyup reddederek din müdafaası yapmışlardır. “Pozitivist ilimcilerin karşısında bu pozitivist dinciler, apaçık tecrübenin gerçeğini de inat ve kibirle inkâr ettikleri için yürüyen aklın sarsıcı yumruğunu beyinlerine yiyerek sarsıldılar.”

Asıl gaye, insanlığımızın sonsuz ve mutlak kudrete katılmasıdır. Din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıdır. Dindar adam, başkalarından çok şeyler bilen değil daha çok kuvvetli olan insandır. Bu kuvvet, imanın kaynağından alınır.

“Allah’ın kâinat üzerinde sahip sıfatıyla mutlak saltanatını kabul etmek, imanda ilk ve en basit harekettir. Bu hareket, insanın şahsiyetine şumüllü değildir. Bundan sonra daha ileri bir iman hareketi olarak ve insanın, bizzat kendi üzerinde Allah’ın hâkimiyetini kabul etmesi gerekir.”

Nureddin Topçu, tefekkür sıkıntısı çeken, çeşitli sebeplerle (en çok da politik baskılar yüzünden) düşünceden kaçan Türkiye’de felsefî arkaplanı olan, yoğunlaştırılmış fikrî metinler ortaya koymuştur. Bu onun etkisini kısıtlamış, tanınmasını ve anlaşılmasını güçleştirmiştir.

Onun siyasetten bilerek uzak durma tavrı, hatta dinî görünümlü siyasî hareketleri ve liderlerini bilinçli olarak eleştirmesi, insan ve kültür odaklı fikrî çalışmalara ağırlık vermesi yaşadığı süre içinde çeşitli şekillerde İslâmcı gruplar tarafından eleştiri konusu yapılmıştır. 28 Şubat sonrasında siyaset ve fikir hayatının içine düştüğü çıkmazlar görüldükten sonra Topçu’nın doğru şekilde değerlendirilmesi mümkün olabilmiştir.

Muhterem hocamıza rahmet niyazıyla....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi