Ziya Müezzinoğlu

Ziya Müezzinoğlu

DinleME-RKEL

DinleME-RKEL

Tıpkı bizim gibi Almanya da son yılını dinleme hikâyeleriyle geçirdi, geçiriyor. Bu süreçte biz paralel dinlemelerle meşgulken Almanya, en yakın dostu (olarak bildiği) ABD’nin, şansölye Merkel’i dinlediği iddialarıyla çalkalanıyor.

Bu anlamda her iki dinleme hikâyesi de paralellik arz ediyor aslında. Türkiye, her nasıl olduysa yıllar boyu güvenip her şeyini teslim ettiği cemaatin, başbakanın kriptolu telefonları da dahil olmak üzere devletin en mahrem toplantılarını dahi dinlediği gerçeği ile yüzleşirken Almanya da en sıkı dostu ABD’nin, başbakan Merkel’in cep telefonlarına varıncaya kadar tüm görüşmelerini dinlediği bilgisi ile sınanıyor.

Ancak Almanya’nın sınavı bizimkisi kadar zor olmasa gerek. Sonuçta ABD, Merkel’in telefonlarını Merkel’i saf dışı etmek ya da Alman hükümetini devirerek yönetimi ele geçirmek için dinlemiyordu.

Dinleme hikâyeleri, dinlenen taraflarda yarattığı hayal kırıklığı ile de benzeşiyor. Neticede her iki taraf da en yakınında gördüğü hatta kendinden bildiği dostları tarafından dinlenmiş.

Bizde geleneksel olarak ABD İsrail’le, Almanya da Fransa ile anılır ancak ABD ile Almanya’nın da en az bir o kadar yakın iki dost ve müttefik olduğu bilinmez.

Örneğin Almanya’da genel seçimleri kazanarak başbakan olmaya hak kazanan kişinin ilk işi istisnasız ABD’yi ziyaret etmektir. Bu ilişkiler özellikle ABD hayranlığıyla bilinen Hristiyan demokrat iktidarlar döneminde daha da yoğunlaşır.

Son yıllardaki Merkel hükümetleri zamanında da öyle ol(muş)du. İşte bu sıkı ve yakın dostluk, şimdi ciddi sarsıntılarla karşı karşıya.

Bir dönem Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’de de çalışan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı Edward Snowden’in basına sızdırdığı belgeler sonucu ABD’nin, Almanya Şansölyesi Merkel’i dinlediğinin ortaya çıkması, Almanya cephesinde tam bir hayal kırıklığı yarattı.

Şimdi aynı hayal kırıklığını Türkiye de yaşıyor (mu?). “Aynı” demek çok da doğru değil aslında. Zira post-dost denklemini doğru kurabilenler açısından durum, hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Almanya’nın Türkiye’yi dinlemiş olması, en kestirme anlatımıyla NATO’nun da, AB ve BM’nin de, dost ve müttefik olmanın da hikâye olduğunun göstergesidir.

Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi kadar bu dinlemeleri gerçekleştirdiği yer olarak açıklanan Bad Aibling de şaşırtmadı beni. Çünkü hayatımın önemli bir kısmını o gizemli, dev uyduların yanı başında ve çevresinde geçirdim.

Hem hayatımın önemli ve güzel bir kısmını yaşadığım yer olması ve hem de aile bireylerimin tamamının kimliğinde yer alan bir isim olması dolayısıyla hafızamda apayrı bir yeri var Bad Aibling’in.

O yıllarda 28 Şubat’ın etkilerini henüz en taze haliyle yaşayan, siyasete güvenini yitirmiş ve istihbarata özellikle meraklı bir kimse olarak yüksek duvarlar ve sıkı güvenlik önlemleri ile çevrelenmiş dev uyduların yakınındaki yoldan her geçtiğimde içeride ne işler “çevrildiğini” merak eder, burada çevrilen işler sebebi ile canı yanacak “büyük ihtimalle Müslümanlar” adına da üzülürdüm.

Üssün bilgisayar bağlantı işlerini yapan firmada çalışan bir Türk arkadaşım, üsdeki radarlarla dünyanın dört bir yanındaki telefon görüşmelerinden e-mail trafiğine kadar tüm elektronik haberleşme sistemlerinin izlenebildiğini söylemişti.

Okullarından spor salonlarına, alışveriş merkezlerinden sinemalarına kadar her şeyiyle adeta küçük bir Amerikan kasabası olan üsde yaşayan siyah gözlüklü, dev cüsseli, kibirli Amerikan askerleri yerli halkın arasına pek karışmaz, zaman zaman tıpkı kendi ülkelerindeki gibi ABD plakalı dev otomobilleri ile arzı endam ederlerdi.   

ECHELON

Almanya’daki adıyla Mangfall Kaserne, 2004 yılına kadar Almanya’da birçok yerde bulunan Amerikan üslerinden biriydi. O yıl boşaltıldı ve Almanlara bırakıldı. Üsdeki dev uyduları Alman Dış İstihbarat Servisi BND devraldı, askerler de Almanya, İngiltere ve (evet) Türkiye’deki ABD üslerine dağıtıldı. Almanya, ABD’lilerin bölgeyi terk etmesinin ardından yıllarca bir köy büyüklüğündeki üssün ne olacağı sorusunu tartıştı.

Alanın dev uydular dışında kalan geniş bölümünün bölgesel bir havalimanı, toplu konut alanı, ya da rekreasyon alanı olacağı söylendi.

Halk arasında Amerikalıların üsde çeşitli gizli deneyler yürüttükleri ve bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan zehirli atık ve radyoaktif maddeleri toprağın altına gömdükleri ve bu yüzden de bölgenin toplu konut alanı olarak kullanılmasından vazgeçildiği anlatılırdı.

Soğuk savaşın sona ermesi ve Almanya’daki hükümet değişikliği sonrasında Avrupa Birliği tarafından 2002 yılında kapatılması ve ekonomik istihbarat amacıyla kullanılması öngörülen üssün kapatılması, 11 Eylül’ün ardından rafa kaldırıldı ve koruma kalkanı daha da güçlendirildi.

O tarihten sonra bir enformasyon merkezi olarak konumlandırılan üssün soğuk savaş döneminde de çok önemli bir işlev gördüğü biliniyor.

1978 yılında inşa edilen 134 hektarlık üssün “ne idüğünü” Almanlar da ancak 2001 yılında öğrenebildi. Aynı zamanda tescilli bir İslam düşmanı olarak da bilinen Bavyera İçişleri Bakanı Günther Beckstein federal mecliste yaptığı konuşmada üssün ECHELON dinleme sistemi olduğunu açıklamıştı.

ECHELON, dünya medyası ve popüler kültürde AUSCANZUKUS olarak bilinen Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından imzalanan UKUSA Antlaşması'na dayalı bir istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı işletim sistemini açıklarken kullanılan isimdir.

Üs, ABD tarafından 1988 yılından itibaren Alman İstihbarat Servisi’nin (BND) kullanımına da açılmış, 1994’de ise Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından devralınmış. Üs, son olarak 2004 yılında ABD tarafından Almanya’ya devredilmişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Müezzinoğlu Arşivi