Recep Garip

Recep Garip

Ocağın Penceresi Aydınlık

Ocağın Penceresi Aydınlık

Okuduğunuz yazıyı 30 Aralık 2014 günü İstanbul’a bu yılın ilk karı yağarken yazdım. Biz Hicreti yılbaşı olarak düşündüğümüzden miladi yıl ile ilgili şamatalara aldırmıyoruz. 6 Ocak 2000’de kaybettiğimiz Mehmet Akif İnan’ı yazınca sanki Ali Şir Nevai’yi, Şeyh Galip’i, Arif Nihat Asya’yı, Neyzen Tevfik’i, Nurullah Berek’i, Necati Cumalı’yı, Onat Kutlar’ı, Agatha Christie’ni, Balzac’ı, Sebahattin Eyüpoğlu’nu, John Ruskin’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Mehmet Kaplan’ı, Özdemir Asaf’ı, Puşkin’i, Ziya Osman Saba’yı, Recaizade Ekrem’i unutmuş gibi olduk. Bunlarda ocak ayında ahrete irtihal edip gidenler. Aslında bunların hiç birisini unutmuş değiliz. Biz unutsak insanlık bunları okumayı sürdürüyor, anmayı sürdürüyor. İzleri taptaze bir şekilde insanlığa yol göstermeye devam ediyor.

Görüleceği üzere insanlığın ortak mirası haline gelen şiirin, sanatın ve sanatkârın unutulmayacağı ortadadır. Asıl olanın insanlığın hayrına hakkın çizgisinde, toplumun hafızası, dili ve yüreği olmaya bakıyor. Ziya Osman Saba’nın ardından Cemal Süreya şöyle sesleniyor; "Hep terledi ve terini bembeyaz bir patiska mendile sildi hep. Şiiri hiç yaşlanmayacak küçük dayının şiiridir."

Nizamüddin Ali Şir Nevai 15.yüzyılın en önemli Özbek şairidir. Çağatay edebiyatının oluşmasında en büyük paya sahiptir. Nevai Türkçe kullanmayı tercih etmiş Farsça yazanlara ise Muhakemet’ül Lugateyn (iki sözlüğün karşılaştırılması) eseriyle onlara karşılık vermiş, Türkçenin çok güçlü olduğunu ve edebiyat dilinin hâkimiyetinden bahsetmiştir.

Şeyh Galip, Divan edebiyatı şairlerimizdendir. 24 yaşında divan sahibi olduğu bilinmektedir. Ehli tasavvuftur, “Hüsnü Aşk” (Güzellik ve Aşk)’ı bu alanda verilmiş en önemli eserlerdendir. Şeyh Galip üzerine önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan’ın bu günkü gençlik için çabasını, gayretini önemsemek icap eder.

Arif Nihat Asya, Türk şiirinin önemli yol göstericilerindendir. Adana’nın kurtuluş günü olan5 Ocak’ta yazdığı “Bayrak” şiiriyle gönüllere destan yazmıştır.

“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım!

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

“Naat” şiirinden kısa bir bölüm sanırım her birimizin hafızasını süslemektedir;

“Seccadeden kumlardı... 

Devirlerden, diyarlardan 

Gelip göklerde buluşan 

Ezanların vardı! 

Mescit mü'min, minber mümin... 

Taşardı kubbelerden Tekbir, 

Dolardı kubbelere "amin!" 

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; 

İki dünyada aziz ümmet, 

Muhammed ümmetiydi.“

Ahmet Hamdi Tanpınar’dan “Huzur” almaya, “Beş Şehir”de dolaşmayı, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”yle yürek saatimizin idrakini öğreniyoruz. “Bursa’da Zaman” şiiriyle yürekleri fetheden bir şair, edebiyatçı, romancı, denemecimizdir.

Mehmet Kaplan hocam, hocaların hocası unvanıyla Edebiyat tarihimize dikkatleri çekmiş köklerimiz üzerinde yeniden inşa olunacağını öğretmiştir. Şiir ve hikâye tahlilleriyle dili ustaca, kullanmanın mecburiyetini hatırlatmıştır.

Zıya Osman Saba, cumhuriyet dönemi şairlerinin “Yedi meşaleciler” diye ifade edilen gurubun içinde yer alır. “Ahret” şiirindeki yalınlık, iç kurguda ki ahenk ve sıcaklık sarıveriyor;

“Bu garip dünyada ben yadırgadım yerimi...

Yıllardan sonra bir gün görüp çektiklerimi,

Tanrım, bir meleğine emredecek: -Yetişir!

Gözlerimi o saat sessiz kapayacağım…

Başım bir defa olsun dönmeyecek geriye.

Bir el gözlerimdeki perdeyi sıyıracak.

Onları bulacağım!.. Ve annem şaşıracak:

“Görmeyeli ne kadar büyümüş oğlum” diye.”

 Özdemir Asaf’ın “Adına”’dan birkaç mısrayla yetineyim;

 “Döndüm çakıllara sordum 

Siz kimdensiniz 

Dediler durandan

Bizi yakın edenden 

Tuttum yakaladım kendimi 

Getirdim gözlerinize serdim

Durdum, size soruyorum 

Yaşadığımı görüyor musunuz” 

Yazarlarımız ve eserler okuyucunun şefkatli ellerini arıyor. Rahmeti sahibine bırakarak her birisi için uzun uzadıya konuşmak, yazmak ve okumak icap ettiğini söylemeliyim. Biz şimdi okuyalım. Her gün yeniden ve yeniden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi