Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Mısır’la Afrika’da diplomatik savaş

Mısır’la Afrika’da diplomatik savaş

Sina Yarımadasında meydana gelen ve ‘Kara/Kanlı Perşembe’ olarak tarihe geçen patlamalardan sonra Sisi yönetimi kendi kusurunu örtmek için yine Türkiye’ye sataşmayı seçti.  Zaten Esat, Sisi gibi önüne gelen diktatörler Türkiye’ye kara çalıyor veya sataşmayı seçiyor. Zira, Türkiye onların kusurlarını gösteren bir ayna. Bundan dolayı da Türkiye’ye çatıyor ve saldırıyorlar. Bu kanlı diktatörlerden birisi olan Beşşar Esat kendi günahlarını sayacağı yerde The Foreign Polıcy dergisinden  Jonathan Tepperman  ile yaptığı konuşmada kendi kusurlarını ve cinayetlerini Türkiye’ye yüklüyor.  Sisi de Esat’a özeniyor. Zaten muhaliflere kanca atarak Moskova ile birlikte onları Esat lehine olgunlaştırmaya çalışıyor.  Suriyeli mültecilere göz açtırmadığı halde Suriyeli muhaliflere kanca atıyor,  faaliyet merkezlerini İstanbul’dan Kahire’ye taşımak istiyor.

Daha önce kendilerine Ensaru Beytü’l Makdis adını veren ama son sıralarda IŞİD’in alt ve yerel kolu olarak Vilayeti Sina olarak anılmaya başlayan grubun eylemiyle alakalı olarak  önüne geleni suçluyor. Kendini sorgulamak yerine başkalarına çamur atıyor.   Bir zamanlar İlker Başbuğ’un savaş gemisinde komutanları arkasına yığarak poz vermesi gibi Sisi de olayın akabinde kuvvet komutanlarını arkasına alarak ve güç gösterisi eşliğinde Sina’daki patlamalarla alakalı olarak Müslüman Kardeşleri suçlamıştır. Halbuki, bu tür saldırılar çapı daha küçük bir biçimde Mürsi döneminde de yaşanmıştır.  Müslüman Kardeşler ise Kara Perşembeyi Sisi’nin işlemiş olduğu politikaların tabii sonucu olarak değerlendirmektedir.  Sina’da yapılan çifte kavrulmuş  (İsrail-Sisi)zulüm geri tepmektedir.  Sisi bu suçlamalarıyla birlikte başlangıçtaki hatasını büyütmektedir.  Karşı cepheyi güçlendirmekte ve memnuniyetsiz kitleleri artırmaktadır. 

Sapla samanı birbirine karıştırarak Müslüman Kardeşleri de Kaide’ye ekleyerek aslında kendi ayağına ateş etmektedir.  Bu yöntemle kaynakların kurutulması politikasını izliyor.  İktidarı sahiplerinden  gasp ettiği yetmiyormuş gibi bir de kaynakların kurutulması politikasını izliyor.  Sadece dindarları sindirmekle kalmıyor aynı zamanda dinin dokularıyla da oynuyor.   Müslüman Kardeşlerle sadece kendi sınırları içinde değil aynı zamanda küresel çapta mücadele ediyor.  Bu yüzden de Türkiye gibi mazlumların yanındaki ülkelerle yüzleşmek veya restleşmek zorunda kalıyor.  Elbette Suriyeli muhalifleri veya mültecileri ağırlaması hoşuna gitmediği gibi, aynı zamanda Mısırlı muhaliflerin Türkiye’de barınması da kanına dokunuyor.  Mısırlı muhaliflerin Türkiye’de faaliyete geçirdikleri kanallar üzerinden kendilerini ifade etme imkanlarını içine sindiremiyor. Ne yapalım şeytan azapta gerek.  İfade hürriyetini basın üzerinden kullanmalarına terör etiketi yapıştırıyor.  Fransız uydusu üzerinden Türkiye’de yayın yapan İhvan yanlısı Mükemmelin, Şark gibi kanalların terörist hücreleri kışkırttığını ileri sürüyor. Fransa’dan uydu lisanslarını terör yaftasıyla iptal etmesini istiyor. Kara Perşembenin ardından yaptığı bir konuşmada bazı ülkeleri azmettirici olarak tanımlamıştır. Mısırlı muhalif kanalları kışkırtıcı ve onları barındıran ülkeleri de azmettirici olarak yaftalıyor.  Kral Abullah Bin Abdulaziz’in ölümünden sonra Mısır ile Katar arasındaki detente yani yumuşama politikasının   kadük kaldığına dair değerlendirmeler doğru çıkıyor.

New York Times gazetesinden  DAVID D. KIRKPATRICKJAN, ‘ Sisi Blames Muslim Brotherhood for Bombings in Sinai’ başlıklı haberinde azmettirici (abetting the attacks) ülkelerden kastın Türkiye, Katar ve Sudan olduğunu ifade ediyor. Sisi aslında çaresizlik içinde debelenip duruyor ve dengesini kaybetmiş vaziyette ona buna sataşıyor. Bu sataştıkları ülkelerin başında elbette Türkiye geliyor. Nitekim olay günü Addis Ababa’da Afrika Birliği toplantısını yarıda kesmek zorunda kalıyor. Lakin öncesinde Türkiye ile Katar’ın Libya Temas Grubuna katılımını engellemiştir.   Sisi Türkiye ve Katar’ın da yer aldığı Temas Grubu toplantısını boykot etmiştir ( El Ahbar gazetesi, 29 Ocak 2015, sürmanşet).Bu  Afrika çapında diplomatik bir savaştır, Sisi rejimi Türkiye’yi  Afrika’dan silmek istiyor. Bu elbette boyunu ve çapını aşar. Kral Abdullah’ın Mısır devrim yıldönümüne denk gelir biçimde kaderin remzi ile vefatı gibi Sisi de Türkiye ile uğraşırken Sina’da can evinden vurulmuştur.  Sisi’nin Addis Ababa çalımı Erdoğan’a yönelik bir misillemedir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da BM’de Genel Kurulu toplantıları çerçevesinde Sisi ile ortak masayı paylaşmaktan imtina etmiş ve ona meşruiyet atfedilmesine bu yolla engel olmuştur. Sisi güya buna nispet etmektedir. Bununla birlikte Sisi izlemiş olduğu kaba politikalar nedeniyle her alanda zemin kaybediyor. Fas, Türkiye Katar derken şimdi Körfez desteğini de kaybetmek üzeredir. En azından tehlikeye girmiştir.  Bu insafsız politikalarıyla birlikte kendinin ve ülkesinin zeminini daraltmaktadır. Haksız mukabelelerle birlikte ülkedeki yangını büyütüyor ve istikrar ve güvenlik adası haline getirmek istediği Mısır’ı, çalkantı limanı ve baskı diyarı haline sokuyor.

 Atalarımız boşuna dememiş: Keskin sirke küpüne zarar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi