D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Seksen sene öncenin Cumhuriyet’i!

Seksen sene öncenin Cumhuriyet’i!

İsim karışıklığı, kafa karışıklığına yol açıyor. Bir rejim olarak “cumhuriyet” var, bir de gazete. Birincisi hakkındaki kanaatlerin oluşmasında ikincisinin rolü ihmal edilmemeli. Şunu rahat söyleyebiliriz: Bu isimde bir gazete olmasa idi, cumhuriyet kelimesi bu kadar kirlenmezdi. 

Türkiye’nin en operasyonel gazetesinin bugünkü nüshalarından çok 80 sene önceki sayıları ilgimi çekiyor. Bu adı taşıyan gazeteyi kimler, hangi güçler kullanmadı ki? Atatürk’le cumhuriyetçi, Hitlerle nazist, 1950’lerde demokrat, 1960’larda komünist, şimdi Charlie Hebdo’cu...

Milat harf inkılâbıdır. Harf inkılâbından sonra gazeteler okuyucusuz kaldı. Yüzde 70’i kapandı. Kapanmayanlar devlet bütçesinden beslenenlerdi. Cumhuriyet de var olduğu sürece devlet arpası yiyerek dine saldıran gazetelerden oldu. 

Bugünkü Cumhuriyet’i okuyacağınıza 80 sene önceki Cumhuriyet’e bakmaya ne dersiniz? Bence daha ilgi çekici ve eğlenceli. Hani bugünün cumhuriyetçilerinin altın çağ olarak kutsadığı dönem, 1930’lu yıllar... Buyurun 10 Şubat 1935 tarihli nüshaya. İşte manşet: “Beşinci Kurultaya hazırlık. Yeni saylavlarımızın mazbataları yapılıyor.”

Bir şey anlayan beri gelsin! İki gün önce seçimler yapılmış. İkinci seçmenler şefin ve partinin talimatını yerine getirip seçilmesi gerekenleri seçmiş. “Beşinci Kurultay”, Büyük Millet Meclisi’nin 5. devresi oluyor. TBMM için “Kurultay” kelimesi kullanılıyor, ama aynı yıl yayınlanacak Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nda “Kamutay” karşılığı var; bir süre de onunla oyalanılacak. Bir de “saylav” var! O da “meb’us” karşılığı uydurulmuş, şimdi “milletvekili” diyoruz. 

İkinci sayfada bir haber: “Divan edebiyatı dersleri kaldırılıyor.” “Liselerin edebiyat dersleri programında gösterilmekte olan divan edebiyatı  faslının kaldırılması hakkında tetkikat yapan heyet divan edebiyatı yerine garb edebiyatı faslının konulmasının muvafık (uygun) olduğu neticesine varmaktadır.”

Kafa karışıklığı mı, yoksa kafasızlık mı? Divan edebiyatının alternatifi batı edebiyatı olabilir mi? O zaman öyle sanılmış!

3. sayfada İnkılâp derslerinin yeni döneminin başladığı haberi var. Eski maarif bakanı, Manisa saylavı hikmet (Bayur) ilk dersi vermiş.

O zaman Avrupa ve Amerika’da televizyon yayınları başlamış, fakat Türkiye’de yok. Nitekim, 1968 yılına kadar olmayacak! Fakat radyo var. Tek radyo ise İstanbul Radyosu. Buyrun 10 şubat programı:

17.30 İnkılâb dersleri, Üniversiteden nakil. 19.00 baylar için jimnastik. 19.30 haberler. 19.40 Zekeriya ve arkadaşları Havaiyen gitar. 20.20 Ziraat Bakanlığı namına konferans: Şefik, hayvancılık ve baytarcılık. 20.30 Mayestro Goldenberg koro heyeti. 21.10 şiir. 21. 20 Son haberler. 21.30 Radyo vals ve tango orkestrası.

Nasıl? Radyo akşam vakti, inkılâp dersler ile başlıyor. Ardından yarım saat baylar için cimnastik! Saat de çok uygun hani. Yemek vakti, cimnastik. Rejim halkı rejim yapmaya teşvik ediyor! Önce Havai adalarının gitar müziği, sonra Arjantin, ardından vals ve tango!

Hani burası Türkiye değil mi? Hani Türk müziği? Türküler, şarkılar? Onlar yasak! Türk müziği yasağı radyoda sürerken tartışılan şu: “Çalgılı yerlerde, hatta düğünlerde Türk müziği yasaklansın mı?” 

Kltıncı sayfadan bir ilan: “Deniz Fabrikaları Genel Cevrigenliğinden. Döküm ocakcılığında gündelikle çalışmak üzere bir Türk vatandaşı alınacağından isteklilerin ve artık bilgi edinmek dileyenlerin Gölcük’te Deniz Fabrikaları Genel Çevirgenliğine baş vurmaları.”

Genel Çevirğinliğin ne olduğu tahmin edilmiştir sanırım: Genel Müdürlük!

Cumhuriyet’in yeni Genel Çevirgeni, bize 1930’ları hasretle anmamızı telkin eden bir sulugöz kemalist oldu. Bana göre işi kolay, açsın 1930’ların koleksiyonunu, bugüne aktarsın!

Tiraj patlaması yapacağından şüpe edilmez!

Kelime hattı: 

Müzeyyen Senar’ın ölümü 1930’lara döndürdü bazılarını. “Atatürk’ün dinlediği Müzeyyen!” Atatürk Müzeyyen’i dinlemişse, kendi dinlemiş, neden halkın dinlemesine müsade etmemiş? Bunu sorgulayan yok!

Bu “diva” da neyin nesi? Basınımız Müzeyyen Senar’a “diva” payesi verdi. Daha doğrusu, eskiden “muganniye” dediğimiz kelimenin italyancası bir paye olarak algılandı. Türkçesi: Şarkıcıdır. Türkçede cinslik yoktur. İlle de belirtilecekse, kadın okuyucu, kadın ses sanatcısı denilebilir! Ama “diva” denilince büyülü bir şey oluveriyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi