Yılan görmüş gibi

Yılan görmüş gibi

Başbakan, Aydın Doğan'ı ve grubunu ismen telaffuz ederek muhatap alıyor ve polemik başlatıyor. İddialar havada uçuşuyor, yok şöyle, yok böyle...



Kavganın temelinde ne var" diye göz ucuyla bakıyorsunuz; Akçalı işler: İltimas, mâden-i has, delk-i temas diye buyurulmuş; deveyi yardan uçuran tehlikeli yeşillikler bunlar.
Kim haklı kim haksız? Çocukça bir merak; haklılığın veya haksızlığın mânâ ifade etmediği yerler vardır; "iyi adamsın da sen buralarda ne geziyordun" diye sorarlar adama bazen. Otel meselesi, rafineri, affedilen vergi borçları, Deniz Feneri, şu bu... Bir adım, hatta yüz adım yukarı çıkıp bakabilmeli bu kavgalara, mâlum, ölçek değişince anlam da değişir. Yukardan görünen şey, anladığım kadarıyla bu kavganın sahici görünmediğidir. Hayır kayıkçı kavgası demeyelim ama hani nasıl denir, tarafların sıdk-ı cân ile dövüştüğü bir mücadele hissi uyanmıyor bende. Replikler önceden yazılmış, yumruklar sayılmış gibi... Bir gariplik var; nedir bilmiyorum fakat bir gariplik var.

*

Okuyucular bilir; ben Deniz Baykal'a karşı en sert tenkidlerde bile daima biraz sempati payı bırakmaya dikkat ettim; bu sempatinin sebebini izah edemem; Deniz Bey bana hep cami cemaatı arasında bulunması lazımken, feleğin onu CHP genel başkanı olmaya sürüklediği bir kader mahkûmu gibi görünmüştür. Günün birinde hacca niyetlenip, vakit namazlarını Kocatepe'de kılmaya başlasa katiyyen yadırgamam, yadırgamazdım...

Ta ki, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e, Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın âkıbetini hatırlatana kadar.

Bir irkildim, bir soğudum, bir ürperti geldi... Velev ki bir parti başkanı olsun, bir insanı bu derece galîz değerlendirmeler yapmaya sevkeden ters motivasyonu (nefreti) anlamaya çalıştım, yine beceremedim.

İnsanoğlunun evrensel bir tabiatı vardır; dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı mazlumu tutar, zalime en azından buğzeder. Böyle de olmayabileceğini görünce insan şaşırıyor işte.

Bu arada bir küçük hatırlatma:

Ergenekon Savcısı hakkında hiç de hayırhah olmayan haberler dolaşmaya başladı basında; bu bana GS yönetiminin "hocamızın arkasındayız" teminatını hatırlatıyor. Herkes bilmeli ki Ergenekon davası, savcı'nın bir şekilde yıldırılıp, ortada bırakılmasıyla şirazesinden çıkarsa CHP genel başkanı bu işe çok sevinecektir ve artık emin oldum ki, bu şahsı memnun eden her şey milleti mükedder ederken, onu üzen vesileler de bayram vesilesi yerine geçmektedir.

*

Bir insanın dinî inançları hakkında durup dururken konuşması sıhhat alâmeti değildir; o insanı, dinî inançları hakkında açıklama yapmaya zorlamak da nezaket ve laikliğe aykırı sayılır. Lâfı şuraya getireceğim; biliyorsunuz, dine karşı lâkayt biri sayılmam fakat geçen gece yarısı televizyon kanallarında gördüğüm şeyler çok ciddi sûrette dinî bir travma geçirmeme sebep oldu.

Sabaha karşı artık dayanamayıp televizyonu kapattığımda sanki, Deniz Bey'in Ergenekon Savcısı hakkındaki temennilerini yeni okumuş gibiydim; yılan görmüşe benzer bir his; ürperti, soğuma, hatta antipati.

Kimselerin inancını yargılamak ve değerlendirmeye kalkışmaktan hayâ ederim fakat şöyle düşünmeden edemedim: "Bu adamların İslâm kavrayışı doğru ise, benim ömrüm boşa gitmiş demektir; velev ki ben bir nebze haklıysam, bunların yatacak yeri yoktur!"

Rica ederim, RTÜK lütfen şu Ramazan dolayısıyla yapılan dinî programlara bir göz atsın, biraz denetlesin, bir şeyler yapsın.

Nefret ettiriyorlar: İmdat!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi