Midelerin boş olduğu Ramazan’da ruhları doldurmalı...

Midelerin boş olduğu Ramazan’da ruhları doldurmalı...

Mübârek ay çok hızlı geçiyor. Göz açıp kapayana kadar bayram geliverecek. Görünüşte herkes bayram yapacak ama, mühim olan gerçek bayramlara erebilmek. Bu da günah ağırlığından kurtulmakla olur.
Değerli okuyucular, Ramazan ayını sadece oruç tutulan bir ay olarak görmek eksik olur. Bu ay sadece oruç ayı değil topyekün ibâdet ayıdır. Aşağıdaki cevabı bu çerçevede düşünelim.
Bir televizyon muhabiri, sorularını cevaplandıran genç zata -bilerek veya bilmeyerek- “Ramazanı nasıl geçirmeliyiz?” diye umûmî bir soru soruyor. Ne güzel! İşte sana imkân. İstediğin gibi anlat. Canlı yayında olduğun için, söylediğin sözleri saptırmak isteseler bile saptıramazlar. Üstelik de bol bol vakit veriyorlar. Buyur, “Ramazan ayının sadece oruçla değil topyekün ibâdetlerle geçirilmesi icap eden bir ay olduğunu, dolu dolu nasıl geçirilmesi icap ettiğini” istediğin gibi anlat.
Hayır! Bu ayı bütün yönleriyle anlatmayıp sadece oruçtan bahsediyor; ama o söylediği de yanlış...
“Dil altına alınıp ağızda eriyen hapların orucu bozmadığını” söylüyor, vebale giriyor...
Fıkıh kitaplarımıza göre, vücuda bir odun parçası saplanıp, ucu dışarıda kalmayacak şekilde vücuda girmiş olsa, o bile orucu bozuyor. Vücudun emip içeri aldığı bir şey de orucu bozar.
Orucu bozan şeyleri bozmaz göstererek ne yapmak, kime yaranmak isterler? Değer mi?
Bakın Türkiye Diyanet Vakfı’nın 2 ciltlik İlmihali’nin 2. cild 408. sahifesinde ne deniliyor:
: “Fakihler ....kişinin kastı olmaksızın boğaza inen yağmur, kar ve dolunun orucu bozmayacağını söylemişlerdir.”
Hayır! Söylememişlerdir!. Bakın bu yersiz cümlede büyük vebale sebep iki mühim yanlış var.
Birinci yanlış, fakihlerin (fıkıh âlimlerinin) böyle bir sözü olmadığı halde, “Fakihler bozmayacağını söylemişlerdir” demektir. Söylenmeyen bir sözü söylenmiş göstermenin adı ne ise, burada işte o yapılıyor. Millete yanlış bilgi vereceklerse bari buna fakihleri âlet etmemeliydiler. İslâm fakihleri arasında bu sözü söyleyen biri olsa bile, “Fakihlerin çoğunluğu orucun bozulacağını söylüyorlar ama falan fakih böyle söylüyor” denilmeliydi. Öyle denilmiyor da hiçbirini istisnâ etmeden “Fakihler” deniliyor. Bundan, bütün fakihler anlaşılır. Oysa fakihlerin böyle bir sözü yok.
Sakın bahsedilen fakihler,(!) bütün fıkıh âlimlerini ellerinin tersiyle itip sadece “Varsa yoksa ben!..” diyen son derece mütevazı(!) nevzuhur âhırzaman fakihleri olmasın!
İkinci yanlış; orucun bozulmayacağını söylemeleridir. Aksine, fakihler (fıkıh âlimleri) “Kişinin kastı olmasa da boğaza inen yağmur, kar ve dolunun orucu bozup kazâ icap ettiğini” söylüyor. Orucun bozulacağı, eski DİB Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali’nin Oruç bahsinde 104. maddesinde ve yine eski bir DİB olan Ahmet Hamdi Akseki’nin İslâm Dini adlı eserinin Oruç bahsinde 18. maddesinde ifade ediliyor. Okuyucularımız için sadece bu kitapların ismini veriyoruz ama delilimiz bunlardan ibâret değil, mûteber bütün fıkhî eserlerdir. Bu yanlışı sergileyenlerin, şahıslarından başka delilleri varsa onlar da söylesin. Kendilerine “Âtû bürhâneküm” diyoruz...
Hayret! Görünen o ki, eski D.İ. Başkanlarının şahsında fıkıh âlimlerine sanki harp ilan edilmiş...
Bu yanlışlığın sergilendiği aynı sahifede, “Oruçlu olduğunun farkında olarak, abdest alan kişi ağzına aldığı sudan (hata ile) yutsa, orucu bozulup kazâ icap eder” deniliyor. Doğrudur...
Abdest suyu orucu bozuyor da, icabında nohut kadar olan dolu hiç orucu bozmuyor mu? Yapmayın!
Enteresandır, bu kitap, içlerinde Hayrettin Karaman ve DİB Ali Bardakoğlu’nun da bulunduğu 9 kişi tarafından hazırlanmış, biri hariç hepsi ilâhiyat profesörü...
Değerli okuyucular, esas konumuz Ramazan ayının topyekün ibâdet ayı iken yazı buralara kaydı.
Bu mübârek ay, geceleriyle gündüzleriyle hayır, bereket, feyiz ve nur kaynağıdır. 11 ayda kazanılan sevaplar, bu ayda elde edilenlerin yanında, denizde bir damla gibi kalıyor. Onun için bu ayı oruç, terâvih ve fitreden başka, Kur’an, hayır–hasenat, duhâ, (kuşluk) evvâbin ve bilhassa teheccüd namazlarıyla, kazâ namazı kılmakla, Peygamberimiz’e bol bol salevât okuyarak geçirmeli. Bilhassa bu ayın özü olan Kadir gecesinde bir günlüğüne uykuyu unutmalıdır. Selam ve duâ ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi