D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Ana Muhalefetin Yeni İşi!

Ana Muhalefetin Yeni İşi!

Meşhur atasözümüz: Dost başa, düşman ayağa bakar. Peki klozete kim bakar? Cevap belli: Kemal Kılıçdaroğlu!

Seçime giden Türkiye son hafta dönemecinde. Pazar günü ak kara belli olacak. Pazartesi sabahı Türkiye onu konuşacak. Şimdi konuşulan ne peki? Kılıçdaroğlu öyle bir lâf etti ki, son haftasını helâ taşına mahkûm etti.

(“Ettimse de alafırangasına ettim” diyebilir!) Bu bahsin seçime kadar kapanmasını beklememek lâzım. 

Aslında bu mevzuya girilmez ama, Cumhurbaşkanlığı meseleyi yerine oturttu: “Gel gör, öyleyse ben istifa edeyim, değilse sen!”

Böyle bir teklifin CHP liderinin cinlerini başına sıçratmasından daha tabiî ne olabilir? 

Aradan bu kadar zaman geçti, o hâlâ ana muhalefet partisinin başkanı. Ondan daha ötesine bekleyen de yok şu sıralar. Bu ikinci seçimi, birincisi acemiliğine geldi, diyelim. İkincisi ondan felaket. Bağırmak çağırmak, hakaret etmek, delilsiz suçlamak...

İkinci seçim kampanyasında bunlarda bir azalma görebiliyor musunuz? 

Bir ara, hangi akıldane ortaya attıysa, bir proje açıklandı. Merkez Türkiye projesi... Doğru veya yanlış seçmene uzun vadeli bir şey söylemek hiç şüphesiz güzel bir şey. Fakat adamın ağzına yakışmıyor ki! 

Bir gün, iki gün, üç gün... Yine döndü eski haline. 

“Hodri meydan”ı gördü ya, söylediğine bakın: “Ben onu muhatap almıyorum!” Sen buna “muhatap almamak” mı diyorsun? Günün onsuz geçmiyor, söz etmeden, saldırmadan duramıyorsun; hakaretten geri kalmıyorsun. Pes doğrusu!

Peki neden muhatap almıyorsun?

“Cezaî ehliyeti olmayan birini benim muhatap almam doğru değil ki, önce cezaî ehliyetinin olması lâzım.” 

Ceza ehliyeti meselesi hukuk açısından mühim bir iş. Ya yaş durumundan bu ehliyetiniz olmaz, ya akıl durumundan, ya da sarhoşluktan... Tesbitini kim yapar? Kanuna göre adlî tabiplik... 

Kılıçdaroğlu’nun adlî tabip olma ehliyeti var mı? 

“Var” diyen beri gelsin! Yani aklı sıra Cumhurbaşkanı’na delilik isnad ediyor! Aklı olan bunu yapmaz! Hangi sebeplerle yapmaması gerektiğini açıklamayacağım, nasıl olsa anlamaz!

Fakat şunu anlaması lâzım: Saldırganlıkla değil, doğru ve yerinde sözünle, projenle, gelecek tasavvurunla seçmene yaklaş. Bunu bir kere olsun dene. O kötü, ben iyiyim! O müsrif, ben tutumluyum! O deli ben akıllıyım!

Senin iyiliğin, tutumlu olman, akıllı olman konusunda kararı bırak başkaları versin. Zaten akıllı olsan, akılsızca davranmazsın. Sakın bu cümleden delilik isnad ettiğimi çıkarma. Kastettiğim o değil elbette. Akıllı olmak, yerinde, zamanında ve gerektiği şekilde konuşmaktır. Böyle olmayan deli sayılmaz. (Ne sayıldığı ayrı bir bahis.) 

Akıllı veya değil, ama sinirli olduğu kesin. Bu sinirlilik, hırçınlık 7 Haziran’ın sonuçlarını görüyor olmaktan kaynaklanıyor olabilir. Onun bizden daha fazla kamuoyu temayülleri bilgisine sahip olduğu şüphesiz. Huysuzluğunun, hırçınlığının esas sebebi bu olmalı. 

Konuşmanın devamında başka bir tavır takınıyor: Memleketin dünya kadar sorunu var, ona ayırmaya vaktim yok!

İşte kendi cümleleri: "…O benimle tartışmak istiyor. Niye tartışayım ben onunla. Bu ülkede dünya kadar sorun var. İsraf.” Yahu senin siyasî hayatımızdaki varlığın israf!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi