Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Kenan Evren’in Ne Suçu Vardı?

Kenan Evren’in Ne Suçu Vardı?

Ülkede sürekli Akdeniz iklimin hakim olduğunu sanan kırkın altındaki gençlere 1980 öncesini bizlerin anlatması lazım. Damar sertliği yanında besi özelliği de olmayan sana yağı devri dede yadigarı tereyağına darbe vurunca mahalle bakkalları karaborsa tezgah altı çalışmaya başladılar. Şeker de kıttı. Kamu düzenine gelince can pazarı yaşanıyordu.

Mahallelerinden tutun da kurumları sağ sol diye bölüştüler. 

Hastaneye işin düşünce soracaksın, sağcı mı solcu mu? 

Bir sefer Trafik hastanesinin morgunda gördüm, bıçakla karnından yaraladıkları solcu bir çocuğa müdahale etmedikleri için karnı çürümüştü. 

Sigorta hastanesinde sağcı bir memuru merdivenlerden itekleyerek öldürdüler.

Sözde öğrenci, evinde yiyecek ekmeği yok, belinde otomatik silah...

Baştakilerin derdinde değildi, onlar halktan gelecek oy hesabına bakıyorlardı.

Bülent Ecevit, “toprak işleyenin, su kullananın” şeklinde Leninist havalarında Karaoğlan lakabı ile solu gaza getirirken, Demirel de “Bana sağcılar adam öldürtüyor dedirtemezsiniz” diyordu. Gücü elinde tutan sermaye irticaya karşı her iki lideri koalisyonda birleştirmek istediyse de; biri o tarafa çekti, diğeri bu tarafa çekti olmadı...

Anne babalar bitkin, üzgün...

Karanlık basınca bir mahalleden diğerine gidilmiyordu. Gitmek istersen mahalleyi özerk bölge ilan edenlerden izin almak zorundasın.

Belediyenin Tansa’sı solun elinde, sağcılar alışverişe gidemezdi...

Her gün birkaç genç kurşunlara hedef oluyordu. Emniyetten çuvallarla gelen faili meçhul dosyaları inceleyip yine emniyete gönderiyorduk. 

Emniyet teşkilatı da sağ sol olunca suçluyu kim bulacak, kim yakalayacak?

Balistik incelemelerde hem sağcıyı hem solcuyu vuran katil silah aynı.

Gima mağazaları güpegündüz yağmalanıyordu.

Eli silahlı birkaç kişi mağazanın içerisine dalarak “herkes yerinde kalsın, aksi hareket edenleri vururuz” tehdidi ile çalışanlar etkisiz hale getiriliyordu.

Bundan sonrası mahalleciye bir haber, “Gima’da bedava erzak dağıtılıyor yetişin.”

İki saat içerisinde mağaza yağmalanıyordu.

Hiç unutmam, o kadar kıtlıkta adamın birisi hangar gibi bir yere kamyonlarla gıda maddelerini istiflemişti. Piyasada kıtlık adamın hangarında ne istersen gani.

Bir gece duvardan açtıkları kocaman bir delikle o hangarı yağmalatmaları belki o yılların en iyi işlerinden birisi sayılırdı. Sahibini bulduk tutukladık, yağmacıları bulamadık.

Bulamazdık çünkü Gima’da çalışanlar korkularından teşhir edemiyorlardı. Etseler, en azından akşama kapının önündeki arabasının başına iş gelirdi.

Delil yetersizliği olunca da bir şey yapamıyorduk.

Bir sefer Sıkıyönetim Komutanı merhum Recep Ergün Paşa salma işine “yahu bu savcı deli mi, adamları nasıl salar?” şeklinde tepki göstermişti.

O zaman ben de demiştim:

“Ben hukukçuyum, paşa Sıkıyönetim Komutanı alsın içeri sallasın.” 

Ülke bu cenderede iken 12 Eylül darbesi oldu.

Bu darbenin asıl nedeni ise terörden ziyade maydanoz haline getirdikleri irtica tehlikesidir. O sırada MSP’nin Konya’da yapmış olduğu mitinge on binler iştirak edince gözleri iyice korktu. Askerlere bu kalabalığın üzerine ateş açtırdılar.

Çokları yaralandı...

O yüzden darbe lideri Kenan Evren’in ilk sözü “irtica mi gelseydi?” oldu. 

Her şeye rağmen, denize düşen yılana sarılır hesabı halk bu darbeden memnundu. 

Darbeye neden olan Demirel ile Ecevit, darbeyi yapan Kenan Evren.

Sonuçta cemaat lideri Gülen’e deseler birine şefaat et Ecevit’e edermiş, Demirel’in de bizim iktidar anıtını dikiyor, o zaman Evren’in ne suçu vardı?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi