Saliha Sultan

Saliha Sultan

Günün Mankurtları

Günün Mankurtları

Cengiz Aytmatov “gün olur asra bedel” romanında Kırgızların Nayman Ana Efsanesi’nden bahseder. Efsane; vahşi Juan-juanların saldırdıkları Kırgız ve Kazak boylarından esir aldıkları genç, kuvvetli esirleri işkence ile köleleştirmesini anlatır. Genç esirlerin saçları kazınır, saç kökleri tek tek çıkarılır ve başlarına sıcak deve derisi sarılarak, çıldırıp, hafızalarını kaybetmeleri sağlanır. Esirler artık geçmişini, kim olduğunu hatırlamayan birer mankurt olurlar. Efsaneye adını veren Nayman Ana ise kaçırılan oğlunu mankurt olarak bulan ve onu evine geri götürmeye çalışan bir anne. Ana yüreği, mankurt oğlunun geçmişiyle hiçbir bağı kalmadığını kabullenemiyor ve ne yazık ki ölümü efendisinin emriyle kendisini okla vuran oğlunun elinden oluyor. Oğlunun mankurt olduğunu öğrendiğinde, onu otlaklarda ararken Kırgız dağlarında “İşkenceyle sakatlanan aklını karanlığın örtüsü yavaş yavaş kaplayanda, zorla elinden alınan hafızan geçmişle bağlantısını koparanda…” ağıdı yankılanır…

Efsanelerin günümüze yolculuğu insanın yolculuğunu da anlatır bize. Nayman Ana efsanesi ise geçmişle bağı kopan insanın kendi anasını bile öldürebilecek bir caniye dönüşeceğini, güvenilmezliğini anlatır. Bu hüzünlü efsaneden, geçmişiyle bağı kopan, hafızasını yitiren bir toplumun kendi vatanını kendi elleriyle yok edeceğini, düşmanının işini oldukça kolaylaştıracağını çıkarabiliriz. 

Bugün ülkemize baktığımızda; Anadolu’dan, geçmişten, kardeşlikten bahsedenlerin günün mankurtları tarafından itibar görmeyişi bu sebepten olsa gerek. Bu ülkede bir ayrışmadan söz edilecekse, öncelik geçmişiyle bağı koparılanlar ve geçmişini hafızasında diri tutanlar arasındadır. Gerisi hikâye…

Son on yıldır köksüzlere rağmen köklerimize tutunarak yeniden ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Günün mankurtları ise ellerindeki okla ülkemizin kalbini, anasını, Anadolu’yu hedef alıyor. Yayda gerili bir değil, tam altı ok var. Durumun vahametini düşünün.

Mursi dediğimizde idam sehpasına tekme vurmak için can atanlar, Suriye dediğimizde Esed ululayanlar, Gazze dediğimizde İsrail aşığı kesilenler, Doğu Türkistan dediğimizde Çin’deki köpek festivalinden dem vuranlar, her seçim sonrası manşetlerinde halkımızı yüzdelere bölüp kendileri gibi düşünmeyeni cehaletle yaftalayanlar hep aynı koro. Ne isimleri, ne gazeteleri, ne televizyonları ne de partileri değişmiyor. 

Seslerinin yüksek çıkması kimseyi yanıltmasın, aldatmasın. Kötüler böyledir; gürültücü varlıklardır. Misal, her Ramazan ortaya çıkıp, oruç tutmayanların dayak yediğine dair çığırtkanlık yaparlar. Sanırsın sokaklarda oruç tutanlar tim kurmuş, oruç tutmayanları avlıyor. Oysa; iftar vakti bütün sokakları boşalan bir ülkedir onları bu kadar çıldırtan. Bu manzarayı görmek istemedikleri için gözümüze kendi manzaralarını sokmaya çalışırlar.  Neyse… Mübarek gün, lafı uzatmayalım. Gâvura kızıp, oruç bozmayalım biz yine de. Kim olduğunu bilenler köklerine sıkı sıkı tutundukça, bu mankurtların elindeki okların hedeften şaşıp, kendilerini vurması bir rüzgâra bakıyor nasılsa. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Saliha Sultan Arşivi