D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Ramazan Sevinci, Bayram Hüznü

Ramazan Sevinci, Bayram Hüznü

Merhaba ya şehri Ramazan merhaba”dan hem de en uzun oruç ayında ne kadar çabuk 

“Elveda ya şehri Ramazan elveda
Elfirak ya şehri gufran elvada”ya geldik? 

Mübarek Ramazan ayı, kuşatıcılığını bütün boyutlarıyla gösterdi, inanan inanmayan tüm toplum kesimlerini sarıp sarmaladı, fakir fukaraya nefes aldırdı, inananlara mükellefiyetin hazzını tattırdı, her şeye rağmen bir ve beraber olduğumuzu hatırlattı ve elhamdülillah bizi şadlık ile bayrama ulaştırdı. 

Lâfı güzafın âlemi yok… Bu ülkede hiçbir kanuna emri veya zaptiye baskısı ile yapılan faaliyet, hiç bir bayram veya şenlik “kendiliğindenlik”ten başka vasfı olmayan Ramazanla ve onun mütemmimi bayramla yarışamıyor. Yarışması da mümkün değil. 

Kuşatıcılık zorda değil, gönülde… Gönüllerin kanununu hiçbir kalem yazmadı, yazamaz. 

Birileri “eğerçi gönüllü, eğer gönülsüz” toplumu bir yola sokmak, milleti bir kalıpta dondurmak isterken, bunun için haldır haldır anayasalar, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, yönergeler kaleme alıp metinlerini kalın ciltler halinde önümüze koyarken, dinî hayat kendiliğinden, kendiliğinden olmanın ötesinde bütün karşıt faaliyetlere, menfi tavırlara rağmen toplumu sarıp sarmalıyor. Sürekli iyileştiriyor, sağaltıyor, onarıyor; asla yıkmıyor, kırıp dökmüyor. Kul olan herkese hiçbir vatandaşlık hakkının sağlamadığı imtiyazları sağlıyor. 

Ramazan öyle bir kamu alanı meydana getiriyor ki, istisna tanımadan bütün halkı, kamuyu kapsıyor. Dindarı kapsıyor, dindar olmayan kapsıyor, farklı dinlerdekini kapsıyor, hatta dinsizi de dışarıda bırakmıyor. Ramazan’da Müslümanlar mükellefiyetlerini yerine getirirken, sonsuz bir hoşgörü ile toplumun diğer kesimlerine ulaşıyorlar.

Damarlara tekrar kan yürüyor. Herkes elinin erdiği, gücünün yettiği kadar, karınca kararınca topluma bir şeyler veriyor. Alan aldığının baskısını hissetmiyor, veren verdiğinin hesabını istemiyor. 

İşte gerçek kamu alanı bu. İşte gerçek toplumsal uzlaşma ve birliktelik bu. Hot zot olmadan, polis jandarma karışmadan ışık hızı ile olup biten iç içe geçmiş bir beraberlikler yumağı. Yumak öylesine sarılıyor ki, çekirdekten ipin son dolanışına kadar bütün toplumu sarıp bütünlüyor. Bu ülkeyi din dışı ilkelerle yönetmek iddiasında olanların yatıp kalkıp “iyi ki bu halk Müslüman! İyi ki inananlar var!” diye dua etmesi lazım. 

Ve nihayet bayram…
Bayramî imdi, Bayramî imdi/
Bayram ederler yar ile şimdi
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm!

Gönüller bayrama ulaşıyor. En çok sevinç Ramazan’da hissediliyor, en çok hüzün bayramda yaşanıyor. 
Bu nasıl iş? Bu türkü niye böyle inliyor? 
Bayramlar bayram olsa
Anam anam garibim! 

Bayram garipliği, ferdi garipliğin ötesinde toplumsal garipliğimizi de önümüze döküyor. Yeryüzünde bayram namazından çıkan milyarlar, her yerde bayram neşvesinin içine karışmış garipliğini, hüznünü derinden hissediyor. 
Filistin’i hissediyor, Çeçenistan’i hissediyor, Uygur’u hissediyor, Afganistan’ı hissediyor. Iraklı çocuğu hissediyor, Mısırlı genci hissediyor, Suriye’li kadını hissediyor. 

Zulüm makinalarının, zorbalık silindirlerinin sürekli çalıştığı, İslâm dünyasının üzerinden buldozerlerin geçtiği bir dünyada Müslüman halkların ensesinde pişirilen bozaların külliyen adaletsiz bir dünya sistemini yaşatamaya devam ettiğini biliyor. Bunu biliyor ve birgün zincirin bir noktadan kırılmasını bekliyor. 

İşte o zaman bayramlar bayram olacak! Zorbanın bütün dünyayı ahtapotçasına sarmış olan elleri, ayakları, kolları, dalları, damarları, kılcalları bütün gücünü yitirecek…

O bayrama ulaşmak için her ay Ramazan olsa, her gün oruçlu olsak razıyız!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi