Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Berrak bir kırgınlık ve kızgınlık ne güzeldir!

Berrak bir kırgınlık ve kızgınlık ne güzeldir!

Ne siyaset ne toplum hayatı ne de kişisel hayatlarımız açık sözler ve vitrindeki jestlerüzerinden yürüyor. 
İmalar, ifadelerden daha güçlü; kanaatler bilgilerden daha baskın.
Anlam hep kaçak, gerçekler genellikle bulanık.
Nezaket gibi şahane bir şey bile arkasına sinsi ve sert bir şiddet saklayabiliyor.
Hele o modern gülümseme neredeyse hep yalan söylüyor.
Mutluluk coşkusu mutsuz hınçları örtüyor.
İşte bu yüzden dün giriş yaptığım meselenin peşini bırakmaktan yana değilim.
Biliyorum, şu sıra kimse dönüp böyle yazılara bakmıyor ama "poz kültürü"nü biraz daha kurcalamakta yarar var. 

***


Berrak bir kızgınlık ve kırgınlık gündelik hayatta insana yakışıyorsa, siyasetçiye niye yakışmasın!
Neden sinsilikten şikâyet edenler yapmacık gülümsemelere bu kadar prim veriyorlar?
Bu sahte nezaketin bir demokratlık nişanesi olarak piyasaya sürülmesine itiraz etme hakkımız yok mu?
Geçen yıl "Artık gülümsemeyin, çekiyorum" başlıklı yazımda demişim ki, "Nezaket falan değil bunlar, karanlık ve şüpheli ifadeler."
Hâlâ aynı kanıdayım.
Böyle bir ortamda tercihim öfkelenecek şeye öfkelenenler; kalp kırıcı şeylere üzülenler, hayal kırıklığını dile getirenlerden yana.
Fakat istiyoruz ki, başkalarıyla ilişkimiz kaygan bir zeminde hoş vakit geçirmekten öteye geçmesin, hiç arıza çıkmasın, hiç keyfimiz kaçmasın!
Birtakım köşeciler de şöyle kızıyor: Siyasetçiler böyle kızgın olur, öfkeli konuşursa toplum ne yapmazmış!
Toplumu çocuk sanıyorlar.
Bana sorarsanız, siyasetçi öfkelendi diye öfkelenen, siyasetçi neşelendi diye neşelenen bir toplumdan söz etmek ya kendini ya da okuru kandırmaktır! 

***


Gündelik hayatta da durum farklı değil.
Mesela bir laf özellikle kadınlar arasında çok tutuluyor: "Sabah uyanınca aynada kendinize gülümseyin, gününüz güzel geçsin!"
İç açıcı, üstelik ikna edici geliyor ilk başta.
Fakat şapşal mıyız yahu!
Zihnin berbat, için kuruntularla dolu fakat yüzüne şoklanıp dondurulmuş bir gülümseme kondurunca günün de sana gülümseyeceğini mi sanıyorsun?
Anlayacağın, kandırmaya kendinle başlıyorsun, sonra başkalarıyla devam ediyorsun.
Bütün bunlar... 
Ne sabır, ne azim. 
Ne rıza, ne de hüsnü zan. 
Hepsi yalan! 
Yani vitrinde yaşam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Haşmet Babaoğlu Arşivi