Halil Mert

Halil Mert

Terör Olaylarından Çıkan Sonuçlar ve Seçim Güvenliği

Terör Olaylarından Çıkan Sonuçlar ve Seçim Güvenliği

Bir süredir şehirlerdeki çatışmaları naklen izliyoruz. Tunceli’deki çatışma ve sonuçları beni çok düşündürdü.

Malum son 10 yılda, Eski Türkiye’nin ayıplarını telafi etme anlamında hükümet Dersim Katliamını da gündeme aldı. Hatta Tunceli adını Dersim’e dönüştürmeyi dahi planladı. Katliamı yapan CHP zihniyeti Tunceli’de hala hakim.

Eski Türkiye’nin radikal solunda malum kast sistemi vardı. En üstünde Kürt Aleviler vardı bu yapının. Bir altta Aleviler, onların altında Kürtler, en altta ise Sünni Türkler.. Emperyalizm Bölücü Kürt ile Ulusalcı Türk’ü bile bir araya getirmeyi başardı. Tabii Marksist ve Ateist Türk’le, dindar Kürt’ü de.

Şehirlerimiz adeta savaş meydanı gibi. Çözüm Sürecinde şehirler silah deposuna döndürüldü. PKK kamplarında Alman, ABD, İngiliz ve İsrail’li askeri uzmanlar şehiriçi çatışma ve terör yöntemleri ile ilgili ders verdiler, teröristlere eğitim yaptırdılar.

Ülkemize dönük tüm bu faaliyetler olurken devletimiz ne yaptı?

Devletimizi birileri uyuttu adeta. Genel Seçimden hemen sonra Beşir Atalay “Açılım sürecini gevşettik bu sonucu aldık.” dedi. MİT sustu, Emniyet Paralel Yapının tahribatından dolayı tozduman. TSK’ne “PKK’nın çözüm sürecinde yaptığı pislik, ihanet ve cinayetleri duyurmayın.” dendi. Şimdi devletimiz “UYANDIM.” diyor. Halkımız bu sözden çok tekrar seçimlerdeki adaylara, teşkilatların tavır ve davranışlarına bakacaklardır. Zamanında Dengir Fırat gibi, şimdi de Beşir Atalay tekrar aday yapılacak mı? Merak ediyoruz.

Tunceli, açılım sürecindeki gayretler… Görünen net. Demokratik açılımlara ve yatırımlara evet. Ama güvenlik zafiyetine, devlet denen kurumun toplum üzerindeki gücünün zayıflatılmasına ve adaletin geciktirilmesine hayır.

Kürt Kökenli Vatandaşlarımız daha yakından görüyorlar. PKK, sayısal anlamda, 2002 yılına kadar dağda en az dört kez yok edildi. Peki, Kürtler’in hangi demokratik ve insani kazanımı oldu? Hiç!.. AKPARTİ Hükümeti ile birçok insani, demokratik ve vicdani kazanımı oldu değil mi? Karşılık olarak bakın seçim sonuçlarına ve sokağa. Sanki bu kazanımlar PKK’nın devlete baskısı ve terör eylemlerinin sonucu. Ey Kürt Kardeşim. Cumhurbaşkanımız kelle koltukta bu yenilikleri yaptı. Peki, sonuç bu mu olmalıydı?

PKK, Çözüm Sürecinde mahkemelerini kurdu. Dağda cezaevlerini de kurdu. Diyarbakır DBP eş başkanının bile hapiste olduğu söyleniyor. Kobani kalkışması sonucunda şehir yapılanmaları katliam yaptılar adeta. MİT nerede? Emniyet nerede?

Ülke Paralel Yapı, Çözüm Süreci ve terör olayları ile ne hale geldi? Ordumuz başta olmak üzere, Yargı, Emniyet… Kim yaptı bunları? Devlet ve Hükümet neredeydi?

Şimdi, tekrar bir seçime gidiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın Milli ve Yerli olduklarına inanıyoruz. Ancak endişelerimiz korkuya dönüştü. Kalıcı tedbirler alacaklar mı? Haziran Genel Seçimleri öncesi gibi rahat mı davranacaklar? Milletvekilleri yine atanacak mı? Yerel Yönetimlerdeki ve teşkilatlardaki şımarık, zaafa düşmüş, menfaatçi kadrolar tasfiye edilecek mi? Devletin ve kurumlarının itibarının iadesi için gerekenler gerçekten yapılacak mı? Paralel yapı ile mücadele sözde mi, yoksa görevlendirilen savcılar gerçekten çalıştırılacak mı ya da çalışacak mı?  

Türkiye maalesef vatandaş duyarlılığı açısından da Eski Türkiye değil. Terörist gün ortasında polis karakoluna saldırıyor. Halkın tepkisi; “Kim bu çocuklar?”, “Eyvah, vuruldular.” vb. Yetmiyor. Çatışma sonrası polise linç girişiminde bulunuluyor. Polis kendisini kurtarmak için havaya ateş açmak zorunda kalıyor. Eski Türkiye’de adalet yoktu, zulüm vardı. Doğru. Yeni Türkiye’nin durumuna da bir bakın. Halkın bu kadar terörize edildiği bir dönemde hiç olmadı. Gelinen noktadan tüm siyasi çevreler iktidarı ile muhalefeti ile suçludur.

Eski Türkiye’nin ayıpları tasfiye edilmeliydi. Çok doğru bu. Ama Milletimizin tüm değerlerinin bir şekilde sulandırılması nasıl oldu? Süslümanlardan, mücahitlikten müteahhitliğe evrilenlere, demokratik soldan terörist sola dönüşüme, M. Kemal bayraklı kollardan, Apo bayraklı ellere dönüşüm… İslamcılıktan, Doğan medyaya geçişler. Ülkücü geçmişten, Milleti dışlayan duruşa… Eski liboşların Muhafazakar entelektüel ya da İslamcı halleri.. Bu kadar karmaşanın nedeni ne? Kim yaptı? Kimin işine yaradı tüm bunlar?

İslam Ülkeleri için şu genellemeyi yapacağım. İslamcı görünümlü terör örgütlerinin, cemaat ve tarikat yapılarının en az yarısında İngiltere’nin, bir kısmının arkasında ve içinde Almanya’nın aktif rolu ve eli var. Tabii ABD ve İsrail İngiltere ile beraber hareket ediyorlar. Onları da dikkate alınız. Bu yapılara Aleviler de dâhil. Onlar da sonuçta İslami bir gurup.

Bir kısım cemaatlerin hallerine bakıyorum. Yayın organlarına. Bu kadar mı kolay yalan söylenir? Bu kadar mı kolay iftira edilir? Halk ve İnananlar bu kadar mı aşağı ve basit görülür? Geçmişte “Çözüme karşıyız.” deyip, hükümeti yıpratmaya çalışanlar bu gün HDP’li oldu. Geçmişte Bediuzzaman’ı ve eserlerini istedikleri gibi pazarlayanlar bu gün “Bu imkânı hukuksuz ve hakkınız olmadan kullanamazsınız.” denilince ölmüş Demirel’i diriltme ve ulusalcılara yalakalık çabasına girdiler. Geçmişte ABD ajanı dedikleri Paralel Yapıya bu gün methiyeler düzüyorlar. Ben tüm bu oyunları göremeyen mürekkep yalamışlara acıyorum.

Cumhurbaşkanımız yeni süreçte sokağı, halkı ve insanlarımızdaki dönüşümü doğru okumalıdır. Bu gün TSK’nin ve Emniyetin insan yapısının değişiminde Paralel yapının ciddi katkısı olduğuna inanıyorum. Şöyleki,eskiden devlet konukevlerinde, öğretmen, polis evlerinde, Orduevi, kamp gibi sosyal tesislerde, şımarık insanlar daha çoktu ve yemeklerde içki içen oranı çok yüksekti. Hatta bunlar sanki mesleki terbiye ve edebin bir parçası gibi sunulurdu. Şimdi göremiyorum. Tam tersi şimdi dışarıda kokoş, süslüman, ukala, yeni bir sözde Muhafazakâr ve Dindar tipi çıktı. Sayıları da artıyor. Geçmişte bürokrasideki ve TSK’ndeki o tip Vatan ve Millet anlamında değerler anlamında ne kadar saygısız, samimiyetsiz ve riyakâr ise bu günkü yeni üremiş Muhafazakâr ve dindar görünümlülerin durumu da aynı. Her türlü riyakârlık ve istismar yenilmediği sürece, ne çözüme, ne partilere ne de halka tam anlamı ile hâkim olabilirsiniz. Burada hâkimiyeti hükümranlık olarak algılamayınız. Halka, söz söyleyebilme, yönlendirebilme, katkı sağlayabilme olarak algılayınız.

Halka dair, halkın yozlaşmasına dair bu tarz tespitler yapınca kimse üzerine alınmıyor ve herkes hükümeti suçluyor. Bu haksızlık. Çünkü AKPARTİ Hükümetlerini ve belediyelerini istismar etmeyen hiçbir dini gurup ve siyasi parti yok. Siyasi ittifakların konuşulduğu bu dönemde “Biz akkaşığız.” diye sokakta hava atanların genel merkez yöneticilerini bakanlıklarda cirit atarken çok gördük. Süslüman tipinin yaratıcıları da maalesef sözde dini adları olan tesettür firmalarıdır. Boyayıp, süsleyip çıkardıkları deve hörgücü kafalı mankenlere benzedi yeni kapalılar. Maalesef büyük çoğunluğunda da namaz niyaz yok. Kapalılık aksesuar ve dişiliklerinin bir parçası oldu.

 

Seçim güvenliğine gelince.

Yaşananlardan anlaşılan, Doğu ve Güneydoğu’da sokağın ve halkın güvenliği büyük sorun. Batıda vatansever olmak kolay. Hakkari’de AKPARTİ’li olmak. Şırnak’ta vatansever olmak ölümle oynaşmaktan, Azrail (AS) ile kol kola gezmekten başka bir şey değil. Dolayısı ile SEÇİM GÜVENLİĞİ SANDIK GÜVENLİĞİ DEĞİLDİR. HALKIN GÜVENLİĞİDİR. O da sağlanamadığı için halk oy kullanmaya ilçe ve belde merkezlerine taşınmalıdır. Sonra aynı köy aynı sandıklarda oy kullanmamalıdır. Köyler ve farklı sandıklara dağıtılmalıdır. Böylece hangi köyün hangi sandıkta oy kullandığı PKK tarafından saptanamamalıdır. Belki halk böylece daha rahat oy verir. Sandıklara kamera konmalıdır. Ama bunlar PKK ve paralel yapıların eline geçmemelidir. Malum kozmik odalara girildi. Irak’ta bile Türkiye Yanlısı Türkmen Liderler şehid edildi. İhanetin her yerde kol gezdiği düşünülürse kameraların fiziki güvenliğinden çok, çekilenlerin kopyalanmaması ve yetkililerce kontrol edilmesi de önemlidir.

Son söz, gerek bireysel, gerek kurumsal, yaşadığımız çelişki ve zafiyetlerde devleti bu güne değin tanıyamamamızı ve 300 yıldır milletin gerçek evlatlarının devletin tepe kadrolarının dışına itilmesine, içe alınanların ise dönüştürülerek alınmasına, tecrübelerini içinden çıktıkları halka aktarmamasına bağlıyorum.AKPARTİ ile devlette, uluslar arası kurumlarda çoklukla ilk kez görev alan Masum Anadolu’nun saf ve temiz evlatları bocaladılar. Cumhurbaşkanımızın “Aldatıldık ya da yanıltıldık!” nevinden sözlerine hak veriyorum.

Tüm yaşananlardan sonra başa döndük aslında. DİNİMİZ, DEVLETİMİZ, VATANIMIZ ve MİLLETİMİZ çok değerli. Güçlü ve Büyük Türkiye Hedeflerine geçmişin bizi sımsıkı bağlayan değerleri ile ulaşabileceğimiz görülmelidir. Türk, Kürt, Sünni, Alevi, Çerkez, Boşnak, Arap, Arnavut… Hepsi bizim. İhanet etmeyen gayrimüslimler yani Ermeniler, Rumlar, Süryaniler de bizim. Ama terör örgütlerinin içinde, STK’nın içinde kripto kalıp ihaneti örgütleyenlere kim olursa olsunlar asla af olmamalıdır. Suçlu ve zalimleri ayırmak Güvenlik Kuvvetlerinin ferasetli çalışması, gereğini yapmak ise hukukun Milletimizin hakkını gerçek manada koruması ile olur.

Emniyet ve Kolluk halka karşı merhametli olmalıdır. Suça ve suçluya karşı ise adil ama keskin davranmalıdır. Teröre bulaşanlar yüzünden mazlumlara zulüm edilmemelidir. Halkı örgütleyen ve aldatanlara her yerde cezası verilmelidir. Bu manada üst seviyede medyadaki tetikçi ve ihaneti örgütleyen, halkı yanıltanlara karşı yargı çevrelerinden ve hükümetten tedbir almalarını Milletçe bekliyoruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Halil Mert Arşivi