Ahmed Gürkan

Ahmed Gürkan

SÂHİPSİZ OLAN MEMLEKETİN BATMASI HAKTIR!

SÂHİPSİZ OLAN MEMLEKETİN BATMASI HAKTIR!

İstiklâl Harbinde büyük bir zafer kazandık. Lâkin kazandığımız zafer harp meydanında kaldı. O muvaffakiyetimizi fikriyat ve siyaset ile yoğurup “yeni bir iman çağını açacak büyük bir medeniyet hamlesi” gerçekleştiremedik.

Osmanlı, “Devlet-i Âliyye” idi. Batarken dahi kudretliydi. Büyük devletler arasındaydı. Genç Cumhuriyetimizde ise “Osmanlı’nın âliliği”nden eser yoktu.

Osmanlı “Dağılma Dönemi”nde dahi “Güneş Batmayan İmparatorluk” İngiltere ve müttefiklerini Çanakkale’de, Kut’ül Amere’de hezimete uğratmıştı. Şimdi ise yaklaşık kırk senedir terör eylemleri yapan marksist-leninist pkk keferelerinin üstesinden gelemiyoruz. Bu vaziyet benim vicdanımı sızlatıyor.

“Osmanlı Türkiyesi”nin düşmanları Rusya, İngiltere, Fransa gibi büyük devletlerdi. “Cumhuriyet Türkiyesi”nde ise bunların yerini dünki ekalliyetlerimiz, bugünki komşularımız olan Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan vs. aldı.

Burada gayem durum muhakemesi yapmak.. Yoksa hem Osmanlı hem de Cumhuriyet Türkiyesi bizimdir.

Osmanlı Hakanı aynı zamanda “İslâm Halifesi”ydi.

“Sultan”, Şanlı Peygamberimizin -aleyhisselam- halifesi olarak İslâm âleminin istinatgâhıydı.

Sadece Devletimiz sınırları dâhilinde değil, Hindistan, Türkistan, Afrika ve Uzakdoğu Müslümanları nezdinde İslâm halifesi olarak Padişah büyük bir itibar ve nüfuz sahibi idi.

“Ehl-i Salib”in birçok parçaya bölündüğü halde, Müslümanların halife vasıtası ile siyasî sınırlar açısından olmasa da zihnî, fikrî, kalbî birlikteliği “Batı Emperyalizması”nı çok ürkütüyordu.

İngiliz, Rus, Fransız vs. sömürgeci siyasetinin önündeki en büyük potansiyel tehlike Almanya, Japonya değil, İslâm Halifeliği ve onu temsil eden Devlet-i Âliyye-i Osmaniye idi.

Birinci Cihan Harbi ile bu tehlike ortadan kaldırıldı. Osmanlı Devleti ve daha mühimi onun temsil ettiği, sömürgeci haçlı zihniyetine set olan cephe çöktü.

Bundan bir asır evvel yıkılan o cephe bugün hâlâ toparlanabilmiş değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün o cepheyi eskisinden daha kavî bir şekilde yeniden meydana getirmek mecburiyetindedir.

Haçlı âlemi yükselme devresinden çıkıp duraklama dönemine girmiştir. Kendi içerisinde birçok mesele ile karşı karşıya olup eskisi gibi İslâm âlemi üzerinde tahakküm kuramamaktadır. Buna rağmen tesiri devam etmektedir.

O yıkılan cepheyi ayağa kaldıracak kitle olan Müslüman Türk milletine büyük iş düşmektedir.

Lâkin Türk milleti “sen-ben kavgası” içinde olup nefsaniyet batağına saplanmış bir haldedir.

Türk milleti henüz kendi öz vatanına sahip çıkmamaktadır.

Türk milleti mukaddesatını lâyıkı ile yaşamamaktadır.

Türk milleti günden güne millî-manevî değerlerinden uzaklaşmakta, töre bilmez, din bilmez bir güruh hâline dönüşmektedir.

Bu halde olan bir milletin “İslâm Dâvâsı”nı sırtlayabilmesi asla mümkün değildir.

Müslüman Türk’ün “titreyip kendine dönmesi”, Kur’ânî değerlerle mücehhez hâle gelip, zamanı iyi okuyarak, tam bir vahdet hâlinde, muazzam bir gayretle, ümmetin derdini dert edinip, sömürgeci zihniyetin ve onların işbirlikçilerinin kökünü kazıması mutlak suretle elzemdir.

Biz onların kökünü kazımazsak görüldüğü üzere onlar bizim kökümüzü kazıyorlar. Bunun ortası yoktur.

Sadece Türkiye değil, sadece Türkistan, Turan coğrafyası değil, bütün bir İslâm âlemi bizim memleketimizdir.

Ve sadece Türkiye’ye değil, sadece Türkistan’a değil, bütün bir İslâm âlemine sahip çıkmak bizim vazifemizdir.

Sahipsiz olan bir İslâm âleminin batması haktır!

Biz sahip çıkarsak, Doğu Türkistan, Türkmeneli, Çeçenistan, Arakan, Filistin ve bütün bir İslâm âlemi asla batmayacaktır!

En zor zamanında dahi kırk tane Göktürk çerisiyle Çin sarayını basıp İstiklâl ateşini yakan Kür Şadları çıkaran bu milletin evlatları, Aziz Allah’ın nusratı, Aleyhisselatu Vesselam Efendimizin duası ve evliya-şüheda ecdadımızın himmetiyle içinde bulunduğu bozgun hâlini zafere çevirmesini elbet bilecektir.

Fas’tan Somali’ye, Mostar’dan Kaşgar’a bütün bir İslâm âleminin medeniyet merkezi İstanbul, maneviyat merkezi ise Mekke, Medine, Güller-Gönüller Diyarı olacak şekilde bir araya geleceğine amentüye iman ettiğim gibi inanıyorum.

Tavsiyem o dur ki, bu azîm mefkûreye siz de inanın ve ihlasınızla, gayretinizle, bütün gücünüzle bu kutlu ülkünün gerçekleşmesi için çalışın.

Müslüman Türk’ün üç asırdır uyuduğu gaflet uykusundan uyanmasının zamanı gelmiştir.

Haydi, hep beraber uyanalım ve uyandıralım.

“Uyudun kaç asır boyu, Uyan ey Oğuz’un soyu!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmed Gürkan Arşivi