D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türk Kahvesinden Rus Bistrosuna...

Türk Kahvesinden Rus Bistrosuna...

Rusya’nın Deli Petro’yla benzeşen lideri Putin’in husumeti dineceğe benzemiyor. Elbette Rusya’da güçlü bir Türk düşmanlığı damarı vardır. Türkiye’de bunun karşılık bulmaması da imkânsız. Derin Tarih’in son sayısının kapağı “Deli Petro’dan Putin’e Moskof mezalimi”. 

Bu dergide “Kahve” ile ilgili yazımızda, aktüel hale gelen bir konuya da değinmek durumunda kaldık. Savaşın kültürel cephesi de önemli ki, meşhur kahvemize Rusya’da “Türk kahvesi” denmesi yasaklanmış. 

Türk-Rus ilişkilerinin bu kadar iyi seyretmesi istisnai bir durum aslında. İstisnalar kaideyi bozmamış, Suriye meselesine müdahil olan Rus uçaklarının müzminleşen sınır ihlalleri sonucu bir tanesinin düşürülmesiyle süratle geleneksel düşmanlık konumuna dönülmüştür...

Rusya’nın kızgınlığını bütün dünyanın Türk kahvesi olarak bildiği içeceğimize “Rus kahvesi” diyerek ifade etmesine ne demeli? Türk kahvesinin Yunanistan gibi ülkelerde Yunan veya Bizans kahvesi olarak adlandırıldığına bakılırsa, Rusya’nın yaptığının bir yenilik sayılmayacağı söylenebilir. 

Hadi Türk kahvesine “Rus kahvesi” dedik. Bizim kahveye atfettiğimiz 40 yıllık hatır bu kahve için de geçerli midir? Asıl önemlisi, bütün dünya dillerine ve Rusça’ya da Türkçe’den geçen kahve/kafe kelimesinden vazgeçebilirler mi? 

Asıl dikkat çekmeyen husus, Ruslar Türk kahvesi yerine Rus kahvesi derken Türkiye’de Rus bistrolarının yayılmasıdır!

Hemen “bistro” (bistrot)nun dilimize Fransızca’dan geçtiğini söyleyerek düzeltmek isteyenler olabilir. Nitekim, Dil Kurumu’nun sözlüğünde “bistro” kelimesinin Fransızca olduğu kaydedilmektedir. Yaşar Çağbayır’ın sözlüğünde de aynı kayıt vardır. (Kubbealtı Sözlüğü’nde bu kelimeyi bulamayız.) 

Bistro kelimesinin Türkiye’de kullanılmaya başlanması ile ilgili çok fazla bilgimiz yok. Fakat onun Paris görmüş bir şairimizin şiirlerinde geçtiğini biliyoruz. O ünlü Kaptan şiirinin 5. bölümünü okuyanlar yahut da Atilla İlhan’ın sesinden dinleyenler bu kelimeye kolayca âşina olurlar: 

kaldırımlara renkli tebeşirlerle 

katedral resimleri çizerdim

kaldırımlara senin resmini çizerdim 

herkes seni çiğnerdi

bistroya yıkılır çırılçıplak bir 

quantro içerdim…

Şair “bistro”ya yıkılıyor çırılçıplak, herhalde yanında bir şey yemeden, bir quantro içiyor… Belli ki alkollü bir içki bu… Akla sert bir içki geliyor. Fransızca’dan Türkçe’ye sözlüklerde quantro’ya rastlanmıyor. Şair “bistro”yu Paris’te tanımış, 1950’li yıllarda olmalı… Şiir 1954 baskısı Sisler Bulvarı kitabında yer alıyor. Bu durumda kelimenin sözlüklerimize girmeden şiirimize girdiğini söyleyebiliriz. 

Soru şu: Eğer bistro Rusça ise, Paris’te ne işi var? 

Rus askerleri bir buçuk asır önce Ayastefanos’a, yani Yeşilköy’e kadar geldiler, ama onlardan İstanbul’a böyle bir yadigâr kalmadı. Fakat iki yüzyıl önce Paris’e girdiler… “Bistro”yu yadigâr bıraktılar!

Ünlü Fransız maceraperesti Napolyon 19. yüzyılın başında bütün Avrupa’yı çiğnedi ve Moskova’yı kuşattı… Yenilmez orduları orada şiddetli kışa mağlup oldu. Ruslar bu saldırının acısını 1815’te Paris’i işgal ederek çıkardılar. Bistro Rusça “çabuk, hızlı” demek… Anlayacağınız Rus askerlerine çabuk yiyecek içecek sağlayan mekânlar bu adla anılmış. 

Bistro (bistrot) Kamus-ı Fransevî ve Hasan Bedreddin’in lügatinde yok. Çağdaş bir Fransızca Türkçe-Türkçe Fransızca, sözlük olan Bilge Büyük Sözlük’te (A.Çetin Ertürk, 5. bs.) “meyhane” kelimesi ile karşılanıyor. Bu kelimenin ilk M. Nihat Özön’ün Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü’nde yer aldığını görüyoruz (1962). Özön “aşağılık meyhane” olarak açıklıyor kelimeyi. Kelimenin seyri açısından TDK sözlüğü dikkat çekici. İlk 1998’de yapılan 9. baskıda “içkili kahve, küçük lokanta” olarak yer alıyor bu kelime. 2011’deki 11. baskıda tarif genişlemiş: “1. İçki içilen kahve. 2. Müzik eşliğinde içki içilen, yemek yenilen bir tür lokanta.” 

Bu tarif genişlemesinden bu tarz mekânların zaman içinde yaygınlaştığı, çeşitlendiği çıkarılabilir. Bunun 1970’li veya 80’li yıllarda olduğunu da tahmin edebiliriz. Örnek olarak 1985’te vefat eden Turgut Uyar’dan bir cümle seçilmiş: “Nicedir arabesk kasetleriyle modern danslar edilen bistrolarımızı düşündükçe gelip gelip vuruyor bu soru.” Turgut Bey, o kadar bistro ehli ki, onun arabesk kasetleriyle bozulmasından rahatsız oluyor. Kelimenin sözlüğe girişi ve tarif genişlemesi, sözlük hazırlayıcılarının hayatında bu mekânların rolü ile ilgili olabilir. 

Bistro kelimesi yerli yerinde kullanılıyor mu? Bu şüphe götürür. Bakıyorsunuz pastane tabelalarının yanına bistro eklenmiş veya simit poğaça vb. satılan yerlerde bistro yazıyor…

Rusların düşmanlığı bilinçli, bizse kültürel savaşın farkında bile değiliz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi