RTÜK 100 ruhsatsız kanalı kapatıyormuş. Demek ki ruhsatlı yayın yapan kanal sayısı bunun birkaç katı… TRT kanalları bu sayı hesabında fazla bir yer tutmuyor. Seyredilirlik oranları itibarıyla da TRT kanalları pek ilk sıralarda yer almıyor…

Bundan 40 sene önce öyle miydi ya?

TRT devletin yayın tekelinin kurumu idi. Radyoları ve bir televizyonu vardı. Bütün ülke TRT radyolarını dinler, TRT televizyonunu seyrederdi. 

İşte kıyamet de bundan kopardı... TRT’nin yayın siyaseti dönemin en önemli meselesi idi. 1960 darbe Anayasası ile özerk bir kuruma vücut verilmiş, başına da neredeyse değiştirilmesi mümkün olmayan bir zat konulmuştu. Bu zatın genel müdürlüğü ancak 12 Mart müdahalesinden sonra bitirilebilmiş, bu sefer de bir emekli paşa Genel Müdür yapılmıştı. Onun ardından gazeteci İsmail Cem, hiçbir devlet görevi olmadan Bülent Ecevit tarafından genel müdürlüğe tayin edilmişti. 15 ay sonra İsmail Cem’in yerine Nevzat Yalçıntaş Milliyetçi Cephe hükümetinin genel müdürü olarak geldi. Nevzat Hoca 7 ay dayanabildi ve nihayet, Şaban Karataş Hoca, Yönetim Kurulu üyesi iken TRT Genel Müdürlüğü’ne tayin edildi. Evet 40 yıl önce bugünler…

TTRT’ye genel müdür olmak, CHP zihniyetinde olmayan biri için iğneli fıçıya girmekten başka bir şey değildi. Bir taraftan siyasi baskılar, diğer taraftan hukuk kullanılarak çevrilen dolaplar…

Şaban Hoca ziraî istatistik profesörü idi. Diyeceksiniz ki TRT’de ne işi var? Cevabı basit: TRT’ye genel müdür olacak şahsiyet mücadeleci olacak, olur olmaz şeye pabuç bırakmayacak. Ne yapacağını bilecek ve asla vazgeçmeyecek… 

Şaban Karataş bu yüzden TRT genel müdürlüğü için biçilmiş kaftandı!

Tek parti ideolojisini sürdürmek, tek partinin davamı olan partiyi desteklemek devletin bu özerk yayın kuruluşunun esas işi olarak görülüyordu. TRT’nin Ankara televizyonu ile deneme yayınları yaptığı 1968’de Basın Yayın Yüksek Okulu’na girmiştik. Şimdi İletişim Fakültesi olan okul, alanında tekti ve biz radyo televizyon uzmanlık bölümünü seçmiştik…

Kimilerine göre bizim durumumuz “umutsuz vak’a” idi. TRT böyle Anayasa kurumu olarak kaldıkça bizim o kurumun önünden geçmemiz bile mümkün değildi. 

Âyineyi devran neler göstermedi ki!

Şaban Karataş TRT genel müdürü olduktan sonra hem program hem de teknik alanda gelişmeler sağladı, kurumun personel yapısını değiştirici hamleler yaptı. Dini yayınları muhteva sapmasından kurtardı. Yücel Çakmaklı Yeşilçam aşısı yaparak TRT’nin film dilini geliştirdi. Yeni yetişen yapımcıların alışılmış TRT zihniyetini haleldar etmesi Şaban Karataş aleyhinde yıpratıcı kampanyaların açılmasına sebep oldu. 

Şaban Karataş’ın nasıl bir gözü kara yönetici olduğunu kendimden misal vererek anlatmak durumundayım. 1975’te Batılılaşma İhaneti isimli kitabım yayınlandı. Bu kitap bir bomba etkisi yaptı. Lehinde ve aleyhinde bir hayli yazı yayınlandı. Tek parti ideolojisini temelden sarsan bu kitabın yazarını Şaban Hoca danışman olarak TRT’ye almakta beis görmedi! 

Şaban Hoca, 1977 Haziranı’nda CHP’nin hükümet olmaya yetmeyen seçim zaferinden sonra kurulan şaibeli Güneş Motel hükümeti tarafından görevden alındı. Tabii Danıştay kararı gerekçe gösterilerek. O sıralar Danıştay, CHP’den hiza tutan bir kurum halinde idi. İsmail Cem’le ilgili yürütmeyi durdurma kararı, Danıştay toplanmadan günlerce önce basına sızdırılmıştı, desem anlaşılır sanırım. 

Şaban Hoca izzet ü ikbal ile çekildi bâb-ı TRT’den! Daha sonra birkaç dönem milletvekilliği yaptı. Kültürel alana yakın ilgisi Aydınlar Ocağı gibi kuruluşlar bünyesinde faaliyet yürütmesinden anlaşılabilir. Merak edenler için söyleyelim: Şaban Hoca’dan sonra bizim de TRT ile ilişkimiz kalmadı!

TRT Kavgası Şaban Karataş’ın sıcağı sıcağını yazdığı kitap. 1978 yılında yayınlanan bu kitapta Şaban Hoca, çocukluğunun zor şartlarından TRT genel müdürlüğüne nasıl geldiğini ve sonrasını ayrıntıları ile anlatıyor. Dili ve üslubu da gayet hoş. Keşke bulunsa da okunsa!

Şaban Karataş’ın kitabını okuyanlar Türkiye’nin nereden nereye geldiğini apaçık görecekler. Kimlerin bu sonucun hazırlanmasında rolü olduğunu da.

Şaban Hoca’ya binlerce rahmet!