D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Terör Batı Sisteminin Kendi Ürettiği Öz Kardeşidir

Terör Batı Sisteminin Kendi Ürettiği Öz Kardeşidir

Dünya en az iki asırdır Batı merkezli (Avrupa ve Kuzey Amerika) bir sistemin tesiri altında. Büyük medeniyet gelenekleri, Batı’nın doğrudan saldırısı sonucu, ya da dolaylı tesirleri neticesinde tahrip edildi. Tek sanayileşmiş, teknolojik bakımdan gelişmiş Batı medeniyeti kaldı. Batı dünyanın kendine ait olmayan kısmını ya doğrudan sömürgeleştirdi, ya da dolaylı olarak sömürgeleştirme yoluna gitti. Dünyanın hiç bir bölgesi bu tesirlerden masun kalamadı. Doğunun büyük medeniyetlerinin, bu arada İslâm medeniyetinin önü kesildi. Toynbe’ye göre, İslâm-Osmanlı medeniyeti de durdurulmuş bir medeniyettir. 

Batı sistemi, yüksek teknolojiye, güçlü sanayiye ve savaş gücüne sahip. Bu bütün dünyayı kontrol etmesi için meşruiyeti değilse de gerekli imkânı sağlıyor. Dünya Batı’nın teknolojik, ekonomik ve askeri gücü ile kontrol ediliyor. Bu kontrolü daha insani göstermek, meşrulaştırmak için Batı değerlerinin en üstün değerler olduğu propaganda ediliyor. Batı’nın son yıllarda demokrasi ve insan hakları vurgusu yapması, bunun şampiyonluğunun dünya devi ABD tarafından yapılması boşuna değil. “Biz dünyayı baskı altında tutuyoruz ama öyle olmasa da bizim değerlerimiz insanlık için mümkün olanın en iyisidir” deniliyor.

Gerçekten öyle mi? Batı, Batı merkezli, egosantrik bir modeli bize sunuyor. Daha önce üç ciltlik “İslâm’ın Serüveni” adlı kitabı dilimize çevrilen Marshal G.S. Hodgson’un “Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek” kitabında ilgi çekici yorumlar var. Kitabı yayına hazırlayan Edmund Burke III, 1968’de ölen ilim adamının bakış açısını şöyle özetliyor:

“Hodgson’ın dünya tarihi üzerine yazılarının temel ilgi odağı Batı tarihinin küresel bağlama yeniden oturtulması ve süreç içerisinde onun Avrupa merkezli teleolojilerden kurtarılmasıydı.”

“Belirttiği üzere, İslâm medeniyeti Batı medeniyetinin kardeşidir. Kökleri, Batı Asya imparatorluğunun müphem mirasıyla kesişen, aynı temel Farisi-Semitik dinî ve kültürel temellere dayanmaktadır. İslâm Batı’nın kendisini tanımladığı(ndan) büyük ölçüde daha zengin ve başarılı ‘öteki’dir… İslâm medeniyetinin araştırılması, neredeyse kaçınılmaz bir biçimde, Avrupa tarihinin yeniden ele alınmasını ve değerlendirilmesini davet eder.”

Tarihçilerce genellikle Batılılaşma ile karıştırılan modernlik, Hodgson’a göre küresel bir süreçti. Batı tarım medeniyetinin sınırlarını aşmış olan ilk toplum olmakla beraber, Hodgson, bu gelişmenin dünya tarihi bağlamına yerleştirilmesi gerektiğinde ısrar etmiştir.”

“İlk Çin ‘endüstri devrimi’ nihayetinde başarılı olmamışsa da, şayet başarılı olmuş olsaydı ne olup olamayacağına dair spekülasyonlarda bulunmak ilginçtir. Benzer şekilde şayet modernlik ilk kez İslâm dünyasında ortaya çıkmış olsaydı, Hodgson modern toplumun eşitlikçi ve kozmopolit eğilimlerinin yükseltileceğini ileri sürer. Fakat -Batı deneyimine bağlı biçimi olan- ulus devletin krizaliti içinde vuku bulmak yerine, modern dünya bir yüce ulema ve bir yüce şeriat himayesinde eşitlikçi, evrensel bir devletle tanımlanacaktı.”

Elbette kitabın tamamını okumak ve fikirleri ayrıntılarıyla öğrenmek gerekir. Fakat bizim kıssadan çıkardığımız hisse şudur: Dünya sistemi içinde tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş Avrupa’da değil de Çin’de veya İslâm dünyasında da vuku bulsa idi, dünyanın çehresi bugünkünden değişik olacaktı. Çünkü medeniyet değerleri farklı olacaktı. 

Batı’nın üstün değerleri yanında, benmerkezciliği, “öteki”ni  kabul etmekteki zorluğu, ötekini istismar etmeyi kural haline getirmesi bugünkü dünya sistemini belirlemiştir. Batı bugünkü gücünü kendi dışındaki dünyayı sömürerek, baskı altında tutarak elde etmiştir. Kendi içinde demokrasi ve insan haklarına dayalı bir sistem kurmaya bile ancak yakın zamanda teşne olmuştur. Kendi içinde böyle bir sistem kurarken, bunun bütün dünyada paylaşılan değer olması için ciddi adımlar atmamıştır. Batı sisteminin defoları, sınıf tahakkümü, olagarşik yapılanma, iki yüz yıl boyunca kendi içinden şiddetli tepkilerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Marksizm/komünizm bu tepkilerden başarıya ulaşan, bir süre dünyayı daha eşitlikçi bir düzene götürmeyi öngören bir ideoloji olmuştur. Batı sistemini dünya karşısında zora sokan bu “iç düşman”, dünyanın nisbi olarak rahatlamasına yol açmıştır. Dünyanın iki kutupluluğu, aynı zamanda kutupların çekim merkezleriyle mesafesini iyi ayarlayan ülkelerin nisbî hürriyetine yol açmıştır. 

Batı iç düşmanını yok ettikten, komünizmi bitirdikten sonra yine dişlerini göstermeye başlamıştır. Bugün batının daha insanî bir sistem oluşturma propagandası vardır, fakat gerçekte böyle bir şey yoktur. Çünkü batı sisteminin refleksleri böyle bir oluşumu kucaklamasına fırsat vermemektedir. Batı yüzyıllarca “öteki”ni yok ederek, sömürerek var oldu. Doğu’da, İslâm dünyasında dinler, ırklar, farklı topluluklar her zaman varolmaya devam ettiler. Halbuki Avrupa  mütecanis, diğerinden temizlenmiş bir toplum kurdu. ABD’nin Avrupa’ya göre bu hususta daha ılımlı olduğu kabul edilebilir. Buna rağmen dünya hegemonyası iddiası bu ılımlılığı etkisizleştirmektedir. 

Avrupa, ABD dünya için mümkün olan en iyiyi, en âdili ortaya koyamadığı için iç veya dış düşmanlığı körükleyecek unsurlar ortadan kalkmamıştır. Dünya sistemi Müslümanlar tarafından kurulabilseydi, yani İslâm dünyası daha önce sanayi toplumuna geçebilseydi, elbette daha âdil, daha insanî bir sistemin ortaya çıkma ihtimali vardı. İç çelişkilerin dehşeti de böyle yükselmeyecekti! Hodgson’un deyimiyle, “modern dünya bir yüce ulema ve bir yüce şeriat himayesinde eşitlikçi, evrensel bir devletle tanımlanacaktı.”

Batı, kendi egosantrik değerlerini, sömürgeci geçmişini aşamadıkça içeriden veya dışarıdan tedhişle karşılaşması kaçınılmazdır. Zaten dışarı diye bir şey kalmamıştır. Batı hegemonyası bütün dünyayı kapsamaktadır. Terör, sistemin kendi ürettiği düşman (fakat öz) kardeştir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi