Halil Mert

Halil Mert

Eski(meyen) Düşman İngiltere, Fransa.. ABD

Eski(meyen) Düşman İngiltere, Fransa.. ABD

         Bölgeye nereden bakacağız? Öncelikle tarihi süreçten.. Sonra, Medeniyet Birliğimizden.. Sonra Coğrafyamızın konumundan ve enerji kaynaklarımızdan.. Ama önce tarihten bakacağız.

         Bölgede 1100 yıldır Müslüman Türk Milleti var. Hem de ümmete öncü rolde.. Önce ümmetin ordularında asker olmuş, sonra devlet adamı da olmuş. Akabinde de DEVLET olmuş.

         Cumhurbaşkanımızın “1. DÜNYA SAVAŞI DEVAM EDİYOR.” tespiti çok önemli. Son 200 yılda emperyalist batının başını İngiltere çekiyor. Hedefte ise “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı vardı. Osmanlı bitmedi.. Dolayısıyla Kraliçe, köleleri ve bağlaşıkları açısından hedefe ve amaca ulaşılamadı. Kısaca kavganın nedeni ortada….

 

         Malum Sun Tzu M.Ö. 6. yüzyılda ne diyor? “Kendini ve düşmanını tanırsan zafere ulaşırsın.”

 

         Biz.. Kendimizi tanıyor muyuz? Çok düşündürücü değil mi? Tanıyor olsak, Rahmetli Türkeş’in “Ne mozaiği yavrum? Mermer, mermer!” cümlesinin anlamını ve doğruluğunu tartışmazdık bile..

         Solcu aydınlar seküler kimlikleri ile halkımızla kavga etti. İslamcı aydınlar, Milletimizin değerler sistemini dışlayıp aşağıladı… Nihayetinde İslami hassasiyeti olan bir siyasi ve dertli Vatan Evladı “TEK VATAN, TEK DEVLET, TEK BAYRAK, TEK MİLLET” sürecine geldi.

         Kazakistan Lideri, Türk Dünyasının Aksakalı Nursultan Nazarbayev diyor ki; “Bölgenin kaynaşması için zamanında Avrupa ülkelerinin sahip olduklarından çok güçlü önkoşullar mevcuttur. Dış tehditler, kültürel- tarihi kökler, din, toprak –coğrafi- birliği, medeniyet ve kültür birliği, Dünyaya aynı kapılardan çıkabilme ve açılabilme,  ekolojik problemler vb. bu kaynaşma için gereken altyapıyı oluşturmaktadırlar. Avrupa Birliğinin mimarları böylesi kaynaşma önkoşullarını ancak hayal edebilirlerdi ancak Türkler bu koşullara kendiliklerinden sahiplerdir.” Bu cümleye itiraz var mı? Dikkat edin Dil Birliği dememiş.. R. Tayyip Erdoğan da “tek dil!” demiyor. Bu gün Kürtçe, Farsça’nın lehçelerinden biridir. Ama Kürtler Fars değildir. Medeniyet ve örfe bakıldığında Turanî oldukları görülecektir. Maalesef Fars etkisinde kalan tek Turanî topluluk Kürtler değil. Bu gün Afganistan’da Türkler dillerini kaybetmeye devam ediyorlar.

        

         Bu gün Milletimizin Turan’dan Sudan’a, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Kazan’dan Trablus’a büyük bir etki alanı var. Maalesef farkında değiliz.

 

         Peki, düşmanı tanıyor muyuz?

         DEAŞ, El-Kaide, FETÖ, Taliban, Boko haram, Irak’ta Kesnizani, Pakistan’da Tahir-ül Kadri… Selefilik, Deizm vs. Bunları içimize sistemli olarak kim soktu? Sokuyor? Siz biliyor musunuz? Örneğin dünyada İslam İktisadı çalışan kaç akademisyen var? Bunların kaçı Müslüman, kaçı İngiliz? ABD, Fransa, Alman yada Rus vatandaşı..?

         Bizim güneşimizin neden battığını N. Fazıl “Ham yobaz, kaba softa” ile açıklıyor. Peki, “Güneş batmayan imparatorluk, fitne ve zulüm merkezi İngiltere ve kraliçe dünyada ne kadar insana ve devlete hükmediyor? Biliyor musunuz? Neden buralarda PKK çıkmaz? Neden DEAŞ, Taliban vs. çıkmaz? Neden FETÖ vs. toplum ve din kurallarını sulandırmaz? Hatta üzerine bir de Anglikan Kilisesi’nin ruhani liderinin kraliçe olduğu gerçeğini de eklerseniz!..

         Merhum Aytunç Altundal diyor ki; “Hıristiyan âleminde iki tane önemli kilise kavramı var. Bir tanesi bildiğimiz kiliseler, ikincisi "Invisible Church" dediğimiz "göze gözükmeyen kilise"dir. Yani somut ve mevcut bir dünya olarak görmediğiniz türden bir kilise var. Nedir bu? Protestanlar tarafından kurulmuş olan bu kilise der ki, "Şahısların Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmesi gerekmez. Oldukları yerde, oldukları gibi kalsınlar. Ama bizim istediğimiz gibi düşünsünler. Yani Müslüman, Müslüman gibi düşünemesin. Hıristiyan gibi düşünsün. Müslüman gibi yaşadığına inansın." Bu çok mühim bir olaydır. Dolayısıyla bunun adına "Invisible Church" denir. Türkiye'de, birçok Müslüman, maalesef Müslüman gibi düşündüğünü zannederek gerçekte Hıristiyanların kendilerinden istediği şekilde düşünüp Müslümanlığımı yerine getiriyorum, inancı içindedirler.”

         Geçmişte laik kesimler böyleydi. FETÖ ile iş çığırından çıktı. Düşünün PAPAZ ŞAKİRTLERİ!.. Peki, FETÖ’nün “Haçlılar size bir şey yapmaz, namusunuza, mabedinize dokunmaz.” Sözlerini hatırlayın. Aytunç Altundal’ı hep birlikte dışladığımız ve Ulusal Kanal’a mahkûm ettiğimiz günleri hatırlatırım size. Aynı şekilde Nurettin Veren gibi tehdidi fark eden ama dışlanan insanlarımızı..

 

         Görünen o ki ne kendimizi tanıyoruz ne de düşmanımızı?

         Biz “Turan” deyince Irkçı oluyoruz. Putin “Turan birlikleri” kurunca Büyük Adam..

         Biz “İslam İktisadı” deyince yobaz oluyoruz, Kraliçe dinimizi öğretip, Selefiliğin her türünü bağrımıza soktukça Büyük Devlet İngiltere..

         Biz İttihad-ı İslam için “Güçlü bir Türkiye gerek!” dediğimizde statukocu oluyoruz, adamlar “Neo (yeni) Osmanlı’ya izin vermeyiz.” deyince geleceği görüp planlayan ülkeler oluyorlar.. Şimdi vicdanınıza soruyorum. Sürekli sorun üretip, karşımıza çıkan, geleceğimizi çalan bu gizli ihanet masum mu? Ezilmesi gerekmez mi?

 

         Abdulhamid Han’ı izliyoruz. Ne entrikalar? Uydurma hadis kitabı bastırıyor İngiliz Gevuru. Toplatıp imha eden halifeyi kâfir ilan ediyorlar Müslüman kılıklı birileri. Düşünün!.. Cumhurbaşkanımızın fıkhın bazı hususlarının güncellenmesini dillendirmesine gösterilen tepkileri hatırlatırım.

 

         Sağolsun Çarıklı Erkan-ı Harp askerlerimiz “Kızıl Elma”yı öğrettiler yeniden. Fatih’i paylaşamayanlar O’nun Kızıl Elma mefkûresini hiç anmazdı. Koca Selim Han’ın “Ölürsek cennet bizim, kalırsak devlet bizim.” sözünü hatırlattılar Afrin gazilerimiz. Hâsılı Milletimiz hala entel dantellerimizin ve devletimizin önünde gidiyorlar. 15 Temmuz’da bunun en büyük kanıtı değil mi?

 

         Yeni bir seçime gidiyoruz. Bir yanda sessiz çoğunluğun desteklediği bir lider var Erdoğan. Diğer yanda karşılık bulmaya çalışan İngiltere, ABD, Fransa, Papa.. Uşakları FETÖ, ETÖ vb. Dış düşman belli. Aynı düşmanlar.. Peki ya içerideki ihanet!

         Çok açık ifade ediyorum, sessiz çoğunluğu artırmayan herkes şaibelidir. Çok önemli diğer bir husus, sessiz çoğunluğun desteklediği AKPARTİ ve MHP’li parti ve yerel yönetim temsilcilerinden ve bu süreçte atanan her türlü yöneticiden halka tepeden bakan, randevu vermekten aciz, telefona bakmayan, arandığında geri dönmeyen, burnundan kıl aldırmayan taife de şaibelidir.

 

         Ecdad ne diyor; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ve “Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe!”

         Özellikle kendisini ülkemde azınlık gören herkese söyleyeceğim de şudur. İngiliz Milletler Topluluğu, İngiliz Ordularının katliam ve tecavüzlerinden sonra kurulmuştur. Bizim tarihimizde böyle bir şey yoktur. Devletlerimiz İMAN KARDEŞLİĞİ ekseninde kurulmuştur ve yapılanmıştır. Hatırlatırım. Kendi tarihine direnip, Batı’dan merhamet dilenen herkes haindir. Milletimiz bir gün elbet gereğini yapacaktır.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi