Halil Mert

Halil Mert

İktisat’a Toplumu İnandırmak İçin….

İktisat’a Toplumu İnandırmak İçin….

İnsanımız konuşuyor.

         “Çok şımardık.” diyen de var, “Bunca israfa devlet dayanır mı?” diyen de…

         “Üretime yönelmedik, inşaatla kim büyür?” diyen de var, “Tarım ve hayvancılık öldü.” diyende..

         “Tembeliz, kolay kazanma derdindeyiz.” diyen de var, “Devlet ne yapsın?” diyen de..

         Herkesin ortak söylediği bir şey var ama.. Kamudaki israf, savurganlık ve plansızlık.. İşte bundan herkes şikâyetçi.

Bir Büyükşehir Belediye Sekreteri değişiyor. Makam odasının yenilenme masrafının büyüklüğünü belediyedeki bekçiler konuşuyor. Makam araçları azaltılsa, daha ekonomik araçlar kiralansa bütçe kurtulacak diyor insanımız…

 

         “Lider Yönetici, Bana bakın, benim gibi yapın.” diyen adamdır. Tüm peygamberler de böyle yapmadı mı? Özellikle de Gülümüz (SAV)…

         Hep anlatırız İmam-ı Azam’ın bir çocuğa “Bal yeme!” demek için 40 gün bal yemediğini.. Genel alışkanlığımız değil mi? “Ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı..” Buna karşılık şu söz ne acıdır aslında “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma.” Maalesef İmamının bile itibarsızlaşması sürecini yaşayan bir toplumuz. Geçmişte itimat etmeden oy verdik yıllarca. Sonra içimizden yiğit insanlar çıktı. Buyurun seçim sonuçları.. Halkımız bu yiğit insanların yanında durdu. Peki, sorun nerede?

 

         Ülkemin dağındaki gariban çobandan, üniversitesindeki profesöre sorun, “Ülkede en yalnız adam kim, ya da en çok kime acıyorsunuz?” diye. İnanın ciddi bir çoğunluk “Cumhurbaşkanımız ya da Erdoğan.” diyor. Peki, bu fedakâr insanın gayretleri ile köşe ve makam tutanlar milyonlarca yetim hakkı devlet parasını savururken hiç mi merhamet etmiyorlar?

         İktidarın yerel yöneticilerinde tasarruf gayreti göze çarpmadığı gibi muhalefet yerel yönetimlerinde de yok. Makam aracı kompleksi nedir Allah aşkına, Makam Odası kompleksi nedir? Buralara “Makam Odası” yerine “Çalışma Odası” ismi konmalıdır.

 

         Son 15 yıldır çevremde insanları ilk kez bu kadar çaresiz görüyorum. Bunları söylemek de zor. Çünkü her tür pislik ve ihanet çevreleri ile birileri sizi ilişkilendirmeye kalkıyor. İnanın bu insanlar kolay menfaat derdinde… Biz son seçimlerde insanımıza ülkemizin birliği ve Milli Güvenliğimiz için adeta yalvarırken şu sözü verdik. Bundan sonra iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı takip edeceğiz.

Cumhurbaşkanımız ya da Maliye Bakanımız sihirbaz değil. Ekonomi Programına herkes omuz vermeli. Israrla neden söylüyoruz bunu? Kamuda çalışan kişiler hangi makam, statü ve düzeyde olursa olsun, “Bu benim, benim hakkım, ben, ben, ben…” diyemez. Maliye araçları ve kiralananların listesini istemiş. Acaba giden bilgiler ne derece doğru? Kamu Maliyesi ilçelere varana kadar denetimi süratle sağlamalıdır.

Gelelim Makam Araçlarının kullanımına..

Makam sahibi toplantıda. Şoförü dışarıda bekliyor. Kliması açık. Neden? Beyefendi gelince araca serin binsin.. Yazık bize. Araç belki iki-üç saat öyle bekliyor. Yanan Milletimin parası.. Ne gam? Böyle olur mu?

 

         Ülkemde, entel, dantel birileri Solcu ya da İslamcı aydın görünmek için devlete düşman oldular. Sürekli katil devlet, statuko, vs. vs. diye devleti küçümsediler. “Devlet malı deniz, yemeyen domuz.” diyen şerefsiz ve hain ruhlu kişilerin adeta önünü açtılar. Haydi, döndürün geriye bozduğunuz zihinleri ve algıları..

         Bu gün ülkenin 200 yıllık mağdurluğunun üzerine mağdur kesimlerin evlatları iktidar oldu. Sokaklara bakın. 13-14 yaşında sözde kapalı, deve hörgüç kafalı, takma kirpikli bir ton boyalı, nargileci ama tesettürlü çocuklarımız var sokaklarda. Bu mudur? Tesettür defilelerinde Rus Mankenlerle boy boy poz verenler yatacak yeriniz var mı acaba?

 

         Aziz Milletim..

         Devlet ve Milletimizin mukadderatından hepimiz hissemiz kadar sorumluyuz. Nemelazımcılık toplumu felakete götürür.

Çevre coğrafyamızdan, maalesef Ortadoğu’dan bize bulaşan bazı toplumsal hastalıklara da dikkat etmeliyiz. Batı eğitim kurumlarımızla bizi yozlaştırırken karşısında bizden insanlarda Arap Yarımadasındaki bazı şeyleri din zannedip topluma şırıngalıyor. Unutmayalım ki; “Biz güvenliği satın alıyoruz.” diyen generalleri olan İslam Topluluklarından Askerlik ve Milli Güvenlik Duygusu genlerine işlemiş Aziz Milletimize sadece algı bozukluğu ve terbiye zafiyeti geçer.

         İslam’ın engin derinliği ve kuşatıcılı ile terbiye olmuş Aziz Milletimiz, Milli edeb ve terbiyesi ile yeniden dirilebilir. Bunu da fert fert yapacağız, yapmalıyız. Kurtarıcı bekleme hastalığından toplumu arındırmalıyız. Etrafımızda toluma zarar verecek her türlü ihanete göz yummamalı ve müdahale etmeliyiz. İlgililere bildirmeliyiz. BİMER, CİMER gibi artık en üst seviyede ulaşma imkânları var. Ulaşmalıyız.

 

         Aziz Milletim.

         Kanuni Atamızla ilgili şu kıssayı bir daha paylaşmak istiyorum.

“Devlet nasıl biter ve çökertilir?

Kanuni Sultan Süleyman’ın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı.

Bir devlet ne zaman çöker ve sonunda ne olur?

Bunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk Âlimi Yahya Efendi’ye Sadrazamı gönderdi.

Sadrazam gitti, sordu ve döndü.

Kanuni; “Ne dedi?” diye sorduğunda;

“Neme lazım dendiği zaman.”

Kanuni, “Başka bir şey söylemedi mi?”

“Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.”

Bunu uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü âlime mektup yazıyor, bunun açıklanmasını istiyor. “Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz.” diyor.

Ve ünlü âlim Yahya Efendi de bir mektup yazıp Kanuni’ye gönderiyor. (Bu mektup şuanda Topkapı Sarayında sergilenmektedir.)

Mektup şu:

“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de “Neme lazım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse… Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse… Fâkirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryâdı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse… İşte o zaman devletin sonu görünür.

Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve saygısı sarsılır. Asayişe itaat hisse kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder hâle, kaçınılmaz hâle gelinir.”

NOT: Bu mektup, 500 sene önce yazılmış; “Devlet nasıl biter ve çökertilir?”

 

Şair diyor ya tarih için; “İbret alınsa tekerrür eder mi?” diye…

Ölüm de var.

Hırs, kibir, enâniyet ve hevâ zamanı değil.

Sımsıkı kucaklaşıp, kusur aramadan ama ihanete zerrece müsamaha göstermeden canla-başla çalışma zamanı.

Bu coğrafyada değerlerimizle var olmanın başka çaresi yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi