Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Necip Fazıl ödülleri, başlangıç, bugün

Necip Fazıl ödülleri, başlangıç, bugün

Marifet iltifata tabidir’ sözü fena sayılmaz. Biraz iltifatçıları öne koyuyor. Ne yani, iltifat daha mı önemli? İltifat olmasa marifet olmayacak mı?

Ben bazen bu sözü tersine çeviririm.

‘İltifat marifete tabidir.’

Eğer ‘marifet’ irfanla ilgili bir şeyse yani bir şeyi bilmek, künhüne vakıf olmak ve bu bilginin gereği neyse o doğrultuda bir netice hasıl etmekse... İltifatın marifete tabi olması daha iyi.

Fakat iltifat bu, bazen marifete, bazen marifet olmayan şeylere teveccüh edebiliyor.

Şöyle yapalım... Aslolan marifet olsun. İltifat marifete göre değer bulsun.

Amaan! Nerden takıldım iltifata marifete?

Ödüllerden.

Marifetin teşvik edilmesi iyidir.

Ödüller ‘teşvik’ dediğimiz şeyin bir şeklidir.

Türkiye’de bir sürü ödül var. Yunus Nadi Ödülleri, Sait Faik ödülleri, Nazım Hikmet, Orhan Veli...

Bazen aramızda konuşurduk. Bir ödülümüz olsa. Mesela Necip Fazıl, Mehmet Akif gibi büyük şairlerimiz adına... Hatta niye olmasın, Fuzuli, Baki, Nedim, Şeyh Galip adına...

Ama gerçek bir ödül olsun, plaket, şilt vesaire olacaksa olsun da bunlara ilaveten gerçek, maddi bir ödül olsun.

Ne yapsın sanatçı kuru kuru plaketi?

Eskiden sultanlar bir kese altın verirmiş. Hadi o kadar olmasın. Ama bir ödül olsun.

Star’dayken Mustafa Karaalioğlu bu konuyu gündeme getiriyordu. Biz de ‘iyi olur, yapalım’ diyorduk ama tam bir teşebbüste bulunmamıştık.

Sonra, Mustafa ısrarla hadi çalışalım, hadi jüriyi oluşturalım, ödülün maddi miktarı ne kadar olsun diye üstelemeye başladı.

Bu seneye yetişir mi?

Çalıştık. İbrahim Kiras da hadisenin merkezindeydi.

Ehil bir jüri oluşturuldu. Sonunda muvaffak olduk.

Bu ödülün ihdasını hayatta yaptığımız güzel işlerden sayarım.

İlk ödüller verildikten bir müddet sonra işlerimizden atıldık.

Atılmamızın Necip Fazıl ödülleriyle ilgisi yok. Konuyu da -en azından bugün- yeniden tartışmak niyetinde değilim.

Necip Fazıl ödülleri biz Star’dan atıldıktan sonra da devam etti.

İyi de oldu.

Demek temeli sağlam atılmış. Jürisi isabetli isimlerden oluşmuş. (Hicabi Kırlangıç bu sene jüride yok. Sebebini bilmiyorum. Necip Tosun jüride. Tam isabet.)

Geçen sene ödül törenine davet etmişlerdi. Gitmiştim. Birkaç arkadaşla görüşme fırsatı bulmuştum.

Bu sene çağırmamışlar. Böyle haller benim hiiiç umurumda olmaz. Kendilerinin tercihi.

Ödüllere baktım.

Şiir Ödülü Arif Ay’a verilmiş. Çok sevindim. Arif Ay -söylemek benim haddime değilse de- iyi şairdir. Hem kendisine ait bir sesi, hem emeği vardır. ‘Bizim tarihimiz’i şiirin diliyle yazması şiirinin içinde büyük yekun tutar. (Kaldı ki bir ‘otorite’ olarak değil ama bir okur olarak söylemek haddimedir.)

Ahmet Yaşar Ocak, Fikir Araştırma Ödülü’ne layık görülmüş.

Bazen, memleketteki binlerce -belki on binlercedir- belli-belirsiz profesöre bakıp, Ahmet Yaşar Hoca profesörse bunlar niye profesör diye düşündüğüm olur. Anadolu’nun sosyal ve itikadi tarihi konusunda en yetkin ilim adamımız odur. Ödüle değer katacak bir alimdir.

Muhammed Harb Mısırlıdır. Şahsen tanıma fırsatım olmadı. Kendisini yıllar önce yaptığı Hızırla Kırk Saat çevirisinden hatırlıyorum. Üstat Necip Fazıl’dan da Arapçaya çeviriler yapmıştır. Mehmet Akif ve Ömer Seyfettin’le ilgili çalışmalarını ödül duyurularından öğrendim.

Sadece bunların hatırlanması açısından bile Muhammed Harb’e verilen Uluslararası Kültür Sanat Ödülü önemli.

Nevzat Atlığ denilince herkesin aklına öncülük ettiği Türk Musikisi koroları gelir. Bundan ibaret değil. Asıl ihtisası doktorluk. Kıdemini anlatmak için not ediyorum, daha babamın çocukluk çağında İstanbul Üniversitesi Korosu’nda kemaniymiş. TRT yönetiminde bulunduğu sıralarda Türk musikisiyle ilgili bir çok basım ve yayın çalışmasına önayak olmuş. 1987’de kendisine Devlet Sanatçısı unvanı verilmiş. Saygı Ödülüyle yeniden hatırlanması bir vefakarlık örneği.

Hikaye-Roman Ödülü’ne layık görülen Aykut Ertuğrul’u öykülerinden ve dergilerinden tanıyorum. Titiz, çalışkan ve kendine has. Bu sene öyküyü doğru dürüst takip etmedim. Ama Necip Tosun amansız bir öykü takipçisidir. Diğer jüri üyelerinin de adil olduklarından eminim.

‘İlk Eserler Ödülü’nde iki isim var. Biri Yasemin Karahüseyin biri Fatih Baha Aydın. İmzalarına aşinayım. Eserlerini henüz okumamış olmak benim eksikliğim. Ödül metinlerinde ‘özgünlük’lerine vurgu yapılıyor. Tebrik ediyorum. İlk fırsatta okuyacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi