Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Özgürlüğü değerli kılan aykırı fikirlerdir

Özgürlüğü değerli kılan aykırı fikirlerdir

İnsanoğlunun özgürlük fikrini tartışmaya başlandığı ilk günden bu yana bireyler ya da topluluklar siyasal görüşlerini, kendileriyle aynı dünya görüşünü paylaşmayan insanlara zorla kabul ettirmeye çalışmışlardır. Demokratik hukuk devletlerinde bu tür problemler hukukun hakemliğinde çözümlenir. Çünkü özgürlüklerin kullanımı hukukun güvencesi altındadır. Eğer özgürlüklerin kullanımı engelleniyorsa, yasa zor kullanarak bu engeli ortadan kaldırmakla yükümlüdür.

Kuşkusuz özgürlükler sadece bireylerin değil, zaman zaman siyasal iktidarların da tacizine maruz kalmaktadır. İşte böyle durumlarda da iktidarları sınırlayan yine pozitif hukuk kurallarıdır. Elbette halkın oylarıyla iş başına gelen iktidarların ülkenin güvenliğini sağlamak, özgürlüklerin kullanımını ihlal edenlere karşı hukuk kurallarını işleterek barış ve huzuru temin etmek gibi temel sorumlulukları vardır.

Özellikle de Türkiye gibi düşünce iklimlerinin sıkça değişikliğe uğradığı ülkelerde, özgürlüklere ve demokrasiye yapılan tacizlerin sonuçları çok daha yıkıcı olabilmektedir. Mesela 15 Temmuz darbe girişimi, doğrudan demokrasiyi yok etmek üzere planlanmış çok açık bir saldırıdır. Doğal olarak böyle durumlarda devleti yönetenlerin belayı defetmek üzere gerekli önlemleri alma zarureti bulunmaktadır. Dolayısıyla tehlike karşısında yargının yoğun bir mesaiye girmesi kaçınılmazdır. Ancak bütün bunlara rağmen, yargısal süreçlerin demokrasinin ve özgürlüklerin kalitesini azaltan bir mekanizmaya dönüşmemesi gerekir.

Evet belayı ortadan kaldırmak bir vecibedir, ama eğer bu süreç geniş toplum kesimlerinin özgürlüklerini kısıtlayan bir iklim oluşturmaya başlarsa işte bu tehlikelidir. Yani farklı kesimlerin ‘aykırı’ düşüncelerini de FETÖ parantezine alan bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değildir. Unutmayalım ki özgürlüğü değerli kılan, her türlü düşüncenin hiçbir baskıya maruz kalmadan rahatça ifade edilebilmesidir.

***

Şunu açıkça belirtmek gerekiyor ki, insanların iktidarlar tarafından tarif edilmiş ve makbul kabul edilen bir düşünme biçimini onaylamak gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Aliya İzzetbegoviç, 1994 yılında verdiği bir konferansta kendisine sorulan “Savaştayız, neden sansürü devreye sokmuyorsunuz?” sorusunu şöyle cevaplamıştır: “Yaşadığım onca şeyden sonra asla bu tür yasaklara taraftar olmayacağım... Bu yalnızca bir ilke sorunu değildir, aynı zamanda bir verimlilik sorunudur. Yasakların ve baskının insanları ikna etmek konusunda yapabilecek bir şeyi olmadığına inanıyorum.”

Bireylerin ya da grupların, başkalarının fikirlerini baskıyla değiştirmeleri mümkün olmadığı gibi, siyasal iktidarların da aynı baskı yöntemleriyle bir fikri dayatmaları ahlaki değildir. Çünkü demokrasi çoğunluğun sınırsız yönetimi demek değildir, esas olan çoğunluk iradesinin hukukla sınırlandırılmasıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü demokratik toplumların nasıl temel dinamiklerinden biriyse, ahlakilik de özgürlükten ayrılamaz.

Eğer ahlak ve özgürlük ilişkisini, İslam’ın evrensel ahlak mesajının çizdiği perspektif içinde değerlendiremezsek, İslam kültürünün tarihsel tecrübelerinin de ortaya koyduğu gibi, kültürümüzde despotik heveslerin ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Daha somut ifade etmek gerekirse, mesela adı ‘İslami’ olan bir yönetim günahı yasaklasa bile ahlaksızdır, farzedelim demokratik yönetim günaha izin verse bile ahlaklıdır. Çünkü ancak hür fiil, ahlaki fiildir.

Maalesef modern zamanlarda İslam algısını derinden yaralayan en temel sorun, Müslüman dünyada farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve ötekileştirmedir. Oysa Müslüman dünyanın en büyük şikayeti, son dönemde Batı dünyasında yükselen İslamofobik söylem ve ötekileştirmedir. Neden Müslümanlar da Batı’daki hastalığın bir parçası olsunlar ki...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ocaktan Arşivi